Hilmi Özkök hangi gerçekleri örtüyor?
19 Mart 2002 tarihinde Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da düzenlenen “İslam-Batı ilişkileri” konulu sempozyumun çay-kahve molası arasında CFR’nin kıdemli üyelerinden Richard Murphy, aynen şu cümleleri kullanıyordu:
- “Önümüzdeki aylarda TSK’da operasyon yapılacak. Terfilere müdahale edilecek.”
Uluslararası bağlantıları ile tanınan Yahudi kökenli Ilgaz Zorlu, bu sözleri şu şekilde yorumluyordu:
- “Önümüzdeki 30 Ağustos’ta TSK’nın üst kademesinde meydana gelecek değişikliklerin mimarı Sebataycı iki general olacak.”
Sempozyumdan kısa bir süre sonra NATO Başkomutanı Ankara’ya geldi, 1.5 gün kaldı. ‘Kimler’ ile ‘hangi konuları’ görüştü, tamamen bir sır.
***
8 Nisan 2002 tarihinde dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu imzasıyla ordu mensuplarının ‘mason’ teşkilatlarına, ‘rotary’ ve ‘lions’ kulüplerine üye olmalarının yasak olduğunu hatırlatan bir emir yayınlanıyordu.
10 Temmuz 2002’de Irak harekatı için Ankara’ya nabız yoklamaya gelen ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz, Kıvrıkoğlu’nun şu sözleri ile şok oluyordu:
- “Kerkük’ü de içine alacak bir Kürt devleti kurulması söz konusu olursa, derhal müdahale edeceğimizi bilmenizi isterim. Türkmen nüfus bizim için çok önemli. Yine bilmenizi isterim ki ben de bir Türkmen’im.”
Kıvrıkoğlu, daha sonra sınıra giderek bu sözlerini aynen tekrar ediyordu.
***
Dönemin Meclis Başkanı Ömer İzgi ve arkadaşları tarafından Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun görev süresinin 1 yıl uzatılması için bir tasarı hazırlandı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin engellemek istediği tasarı, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in de “Veto ederim” diye karşı çıkması üzerine kadük kaldı.
30 Ağustos 2002 tarihinde Kıvrıkoğlu emekliye sevk edilirken, Birinci Ordu Komutanlığı döneminde “Tek vatan, tek devlet, tek bayrak, tek dil” tabelalarını kışlalardan indiren Hilmi Özkök, Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna oturdu.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevine ise, en kıdemli general olan Edip Başer emekliye sevk edilerek, yerine Aytaç Yalman getirildi.
***
Tam 62 bin ABD askerinin Güneydoğu bölgesinde konuşlandırılmasına izin veren 1 Mart Tezkeresi’nin oylanmasından birkaç gün önce Yahudi lobisinin sözcülerinden William Safire, ABD derin devletinin yayın organı olan New York Times gazetesinde şu iddiayı ortaya atıyordu:
- “Irak harekatı sırasında Türk tankları, Amerikan özel birlikleri ile birlikte Bağdat’a girecek.”
Çok geçmeden Hilmi Özkök, dönemin Başbakanı olan Abdullah Gül’e çok özel bir ziyaret yapıyordu. Ziyaret, 3 Mart 2003 tarihli Zaman gazetesine şöyle yansıyordu:
- “Özkök: Irak’a girersek, Bağdat’a kadar gitmeliyiz. Bağdat’a kadar gidemezsek orada söz sahibi olamayız.”
***
4 Temmuz 2003 tarihinde Süleymaniye’de Türk askerlerinin başına çuval geçirildi. Hilmi Özkök, 20 Nisan 2004 tarihinde Harp Akademileri’nde yaptığı konuşmada şöyle buyuruyordu:
- “Egemenlik tarifi artık değişmiştir.”
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yayınladığı “Türkiye, güneydoğusunda gereğinden fazla asker bulunduruyor” şeklindeki raporun ardından Hilmi Özkök hükümete ‘askerlik süresinin 1 ay kısaltılması’ için teklif sundu.
Teklifin ardından, bölgede görev yapan kuvvetlerden ‘93 bin kişilik’ kısıntıya gidildi, aralarında ‘mekanize’ birliklerin de bulunduğu ‘4 tugay’ lağvedildi.
Sınır bölgesi dışında kalan alanların tamamı, bölücülerin hakimiyetine terk edildi.
***
Darbe söylentilerinin ayyuka çıktığı dönemde, ordu içerisinde kendilerini ‘ulusalcı’olarak empoze eden grubun başında bulunduğu iddia edilen kişi Aytaç Yalman idi.
‘NATO’cu’ve ‘küreselci’ olarak nitelendirilenlerin başını ise Hilmi Özkök çekiyordu.
Güç savaşında ‘küreselci’kanat kazanınca dizginler Hilmi Özkök’ün eline geçti.
Eğer ‘ulusalcılar’ kazansaydı, ipler bu defa Aytaç Yalman’ın elinde olacaktı.
Bu yaman çelişkiye uluslararası diplomaside ‘tezi’ ve ‘antitezi’ aynı anda, birlikte kontrol etmeye dayalı, ‘kontrollü gerginlik stratejisi’ diyorlar.
Yani, hangi taraf kazanırsa kazansın, kazanan taraf hep ‘aynı taraf’ olur.