Hileler Kitabı

“Hileler Kitabı” nın bir de alt başlığı var “Arap Kültüründe Siyasi Stratejiler” .
“Hile” , bizde anlam kaymasına uğramış, özünden uzaklaşmış. Arapça’da hile (hila) “Kurnaz bir mucit, bilim adamı veya zanaatkâr tarafından, insan gücünden tasarruf etmek için kullanılan makine” anlamına geliyormuş aslında. Kur’an’ı Kerim’in çeşitli ayetlerinde de bu kavram geçiyor. Hileler Kitabı’nın yazarı Rene R.Khawam, “Hile, amaca ulaşmak için kullanılan en incelikli yöntemdir” yargısı ve sonucuna varıyor.
Araplar, bu hile işinde oldukça ileri gitmişler, bu kitaba bakınca, bunların işinin gücünün hile olduğu sonucu çıkıyor. Yazar, çöl insanlarının, yeri geldiğinde en “kurnaz diplomatlara dönüşebildiğini” söylüyor. Bu dönüşme Arap kültürüne de yansımış elbette, sistemleşmiş. Alman Hükümdarı II. Frederik’e hükümet sanatını öğreten Arap politikacılar olmuş, Makyavelli bile o ünlü yöntem ve hilelerini Araplar’dan kopya etmiş.
Bu kitapta peygamberlerin hileleri anlatılıyor, kutsal kitaplardaki kıssalardan yararlanılarak. Sonra sıra dört halife dönemine, Emevî ve Abbasilere geliyor. Hazreti Osman ve akrabası Muaviye, hilebazlıkta öne çıkıyor. Abbasi halifeleri de bu konuda geri kalmıyorlar. İranlılar’ın hileleri de meşhur. 405 sayfalık kitapta örnek bol bu bağlamda.
İskender’in hileleri ise gerçekten üstün bir zekânın ürünleri. “Harpte hile mubahtır” sözü, büyük ihtimalle, İskender’in yaptıklarından dolayı denmiştir.
Horasan ve Maveraünnehir’de yüz binlerce Türk’ü İslam adına (gerçekte Arap ırkçılığı) vahşice katleden Kuteybe bin Müslim’in Semerkant’ta yaptığı hileler şeytanın aklına gelen cinsinden.
Türkler’in hilelerine ilişkin de bilgiler var bu kitapta, belli ki biz İslam öncesinde öyle cin fikirli değilmişiz. Doğaya bakmış ona göre askerce sonuçlar çıkarmış. “Şanlı Türkler”e göre (kitabın yazarı böyle diyor), ordunun başındaki kişi, sekiz farklı hayvanın niteliklerini almış olmalıdır: Horoz’un yiğitliği, Arslan’ın atılganlığı, yabandomuzunun saldırı gücü, turna kuşunun dikkati, karganın tedbirliliği, kurdun ataklığı, tilkinin kurnazlığı ve devenin dayanıklılığı.
Kırmızı Kedi Yayınları tarafından yayımlanan bu ilginç kitabı, konunun araştırmacılarının bilgisine ve ilgisine sunuyorum.


Paul Eluard’ın Yaşamı, Sanatı ve Şiirleri

Eluard’ın yaşam öyküsü, sanatının özü ve izi, şair-yazar Abdullah Rıza Ergüven tarafından 1993 yılında kitap haline getirilmişti. Berfin Bahar Yayınları, bu çalışmanın 2. baskısını da okura sundu. Şiire sırtımızı döndüğümüz bir dönemde, doğrusu büyük cesaret ve özveri’85
Ergüven diyor ki Eluard için: “Yirmisinde bir dil ardındaydı. Gerçeküstücülük yeni sözcükler yaratma sanatı kazandırdı. Coşkunluğu, sözcük bilimine başvuruyordu aralıksız. Bilinmeyen zenginlikler elde edeceği Fransız şiir geleneğinin kalıtıcısı olmak ister. Yalın sözcüklerle dilini yaratır. Kısa tümcelerle şiirlerinin derinliğinden fışkıran çarpıcı dizelerle gerçekleri yinelemekten hoşlanır.”
“Olmak” adlı şiirini sunalım bu büyük Ozan’ın: “Yitik bir bayrak gibi alnın/Seni sürüklüyorum yalnız kalınca/Ayaz kesen sokaklara/Karanlık odalara/Yoksulluğunu bağırarak Çekip gitmek istemiyorum/Aydınlık karmaşık ellerin/Ellerimin kör aynasında doğmuş olan Kalan ne varsa yetkin/Daha yararsız ne varsa kalan/Yaşamdan
Oy gölgendeki toprağı
Göğüslerine değin su/O suda boğulmak istiyorum/Bir taş gibi”

Yazarın Diğer Yazıları