Hiç mi vicdanınız sızlamıyor!

Aşağıdaki 2 yazı arasında 1 fark var:
İsimler! İlk okuyacağınız yazı (İlk yazı), Hasan Cemal’e ait. Dün Milliyet’te yayınlandı.

İkinci yazı, aslına bakarsanız onun için de Hasan Cemal’e ait denilebilir. Çünkü şablonu diğeriyle aynı. Ben sadece yazının 30 yıldır “eksik” bırakılan parçasını tamamladım; “katliamlar”ın, “katiller”in ve “maktûller”in isimlerini değiştirdim. Bakın nasıl bir sonuç çıktı ortaya!


İLK YAZI:



Milliyet dün bu manşetle çıktı: Hiç mi vicdanınız sızlamıyor?
Çok isabetliydi.
Gökçer Tahircioğlu’nun Ankara’dan gönderdiği habere en uygun başlık oturtulmuştu gazetenin mutfağında.
Evet öyle.
Ben de soruyorum:
Hiç mi vicdanınız sızlamadı?
Biliyorum.
Şimdi bin dereden su getirebilirsiniz. Ama inandırıcı olamazsınız. Yaptığınız vicdana da sığmıyor, adalete de...
1978’de Ankara’nın Bahçelievler semtinde Türkiye İşçi Partili (TİP) yedi genci telle boğarak öldürmekten hüküm giyen Ünal Osmanağaoğlu ile Bünyamin Adanalı...
Önce 19 yıl kaçak yaşadılar.
Sonra 1999’da hapse
girdiler.
13 yıl yattılar.
Daha 11 yıl daha yatacaklardı.
Ama 3. Yargı Paketi yetişti.
TBMM’de bir gece yarısı operasyonu yapıldı, Ak Parti’yle MHP arasında.
Anlaşılan CHP de uyutuldu.
Gece vakti sergilenen ince bir oyunla, “Yedi kez verilen cezaların tek seferde çekilmesini sağlayan” bir madde eklendi pakete.
Böylece, 13 yıl cezaevinde yatan eski ülkücülerin cezası 10 yıla düştü. 3,5 yıl fazladan yatmış duruma geçtiler ve önceki gece büyük bir hızla tahliye edildiler.
(...)
Evet, hiç mi vicdanınız sızlamadı? Uludere Katliamı konusunda bir özürü bile esirgeyen siz değil misiniz? Hapiste 700’ü aşkın öğrenci yatarken kılı kıpırdamayan siz değil misiniz? Büşra Ersanlı’lar hapisteyken, KESK’li sendikacılar tutuklanırken sessiz kalan siz değil misiniz? BDP’li milletvekilleri hapis yatarken, tahliye talepleri birer birer reddedilirken nerelerdesiniz?
Gencecik insanlar parasız eğitim diye bir pankart açtıkları için, başına poşu geçirdikleri için yıllar boyu hapse mahkûm edilirken sesinizi niçin duymadık?
Aleviler ses verirken kulaklarınızı tıkayan sizler değil misiniz?
TBMM çatısı altında bir ’cemevi’ne bile kulak asmayan siz değil misiniz?
Evet, hiç mi sızlamıyor vicdanınız?
İktidar demek böyle bir şey.
Vurdumduymazlık... Kibir... Ben bilirimcilik... Soslu ego... Küstahlık... Şımarıklık... Duyarsızlık... Uzun iktidar yıllarında, anlaşılan, hepsi birlikte geliyor. Gerçekten çok yazık!



İKİNCİ YAZI:



Milliyet önceki gün bu maşetle, Hasan Cemal’in yazısı da dün bu başlıkla çıktı: Hiç mi vicdanınız sızlamıyor?
Eğer ayna karşısında yazıldıysa çok isabetliydi.
Türkiye’de medyanın tam otuz yıldır sergilediği tavra en uygun başlıklar oturtulmuştu.
Evet öyle. Ben de soruyorum:
Hiç mi vicdanınız sızlamadı?
Şimdi bin dereden su getirebilirsiniz. Ama inandırıcı olamazsınız. Yaptığınız vicdana da sığmıyor, adalete de...
1979’da İstanbul’un Gaziosmanpaşa ilçesinde MHP ilçe başkanı Ali Rıza Altınok, karısı Fahriye Altınok ve küçük kızları Nilgün Altınok’u katleden 4 kişiden biri olarak hüküm giyen Ayşe Hülya Özzümrüt....
Öğrenci oldukları, kiralık dairelerini tutmak istedikleri yalanıyla girdikleri evde, güle eğlene sohbet ettikleri, ellerinden yemekler yedikleri (katiller yemek tabaklarında bıraktıkları parmak izlerinden teşhis edilmişti) aileyi gözlerini kırpmadan kan gölünde boğan Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birliği (MLSPB) üyesi katil Özzümrüt, önce olayın diğer üç faili birlikte 2 yıl kaçak yaşadı.
1981’de yeni bir “eylem” (!) hazırlığı içindeyken suçüstü yapan polisle girdiği çatışmada “tesadüfen” yakalandı.
Müebbet hapse mahkumdu; ömür boyu yatacaktı. Ama ince bir oyunla Terörle Mücadele Yasası’nda şartlı tahliyeye oran sınırlaması getiren maddeler iptal edildi.
Böylece 10 yıl cezaevinde yatan MLSPB’li, 1991 yılında büyük bir hızla tahliye edildi!
(...)
Evet, hiç mi vicdanınız sızlamadı?
Adana’da “solcu katiller”in benzeri görülmemiş hunharlığının kurbanı olan 6 ülkücü öğretmenin, Ümraniye’de “solcu katiller”ce tüyler ürpertici işkencelerle katledilen 5 ülkücü işçinin, torunlarıyla birlikte “solcu katiller”in alçak tuzağında paramparça olan Malatya Belediye Başkanı Hamid Fendoğlu’nun, “solcu katiller” tarafından öldürülen meslektaşınız İlhan Darendelioğlu’nun, benzer binlerce vahşetin faillerini neden damgalamadığınızı sormuyorum bile...
Ama.. 12 Mart öncesinde “orduyu darbeye kışkırtmak için kamuoyu oluşturmada görevli beyin takımı”nda yer alıp, Sıhhıye Orduevi’ne bomba atılmasını planlayan siz değil miydiniz?
Solcu arkadaşınız (iddiaya göre Nejat Arun) tarafından öldürülen Mustafa Kuseyri’yi, iki grup çatışsın, kaos ortamı oluşsun ve darbe olsun diye ülkücülerin vurduğunu söyleyip, sonra da utanmadan “faşizmi telin yürüyüşü” düzenleyen siz değil miydiniz?
Deniz Gezmiş’e “mısır patlatır gibi bomba patlattırarak” idamına giden yolun taşlarını döşemediniz mi?
Katil kim şimdi?
Katile katil diyememeyi bırakın, Altınok ailesinin vahşice öldürüldüğü Gaziosmanpaşa Katliamı’nın failleri için “Ölümü Spartaküs kadar trajik olan kahramanlar.” (Birgün) ifadeleri bu ülkenin gazetelerinde yayınlanmadı mı?
Gaziosmanpaşa Katliamı’ndan hükümlü MLSPB’li Özzümrüt’ün cezaevinden kaçırdığınız şiirlerinden oluşan kitaplarını siz basmadınız mı? (Ragıp Zarakolu)
Bir katilin edebiyat kahramanına dönüştürüldüğü kitapları basan kişiye “Basın Özgürlüğü Ödülü”nü siz vermediniz mi? (2007, TGC)
Ve... Gaziosmanpaşa’da MHP’li bir aileyi katleden kişiyi, 13 Mayıs 1985 tarihli gazetende “tahliye bekleyen annesine hasret kız” imajıyla, sanki haksızlığa uğramış, sanki masummuş gibi sunan sen değil miydin ey Milliyet?
Evet, hiç mi sızlamıyor vicdanın/vicdanınız?
Benim katilim iyidir kafası... Duyarsızlık... Kindarlık... Gerçekten çok yazık!


Not: Bu yazıyı, devrimci ve ülkücü evlatlarını kaybeden ailelerinin acılarına duyduğum saygıyı saklı tutarak, 30 yıldır “katil ayıran” medyaya bir hatırlatma yapmak için yazdım. Ünal Osmanağaoğlu’nun ve Bünyamin Adanalı’nın tahliyesinden o kadar rahatsızsanız yarın bir kampanya başlatır, “12 Eylül’den önce cinayet işleyen ve sonra salıverilen bütün katil dostlarınızın da yeniden cezaevine konulmasını” talep eder ve “adalette eşitlik” istediğinizi bildirirsiniz! Ha diyebildiğiniz “benim katilim dışarıda sefa sürsün seninki hücrede sürünsün”den ibaretse, yazdığınız bir tek cümlenin bile hükmü olamaz adil olduğu iddiasındaki bir hukuk devletinde!

+++


Alevilere karşı ‘Levanten Osmanlı’ zihniyetini terk edin
Sayın Cemil Çiçek iyi bilir ki; Türk milletinin binlerce yıllık kültürünü ve bu milletin varlık sebebi olan dilini yaşatanlar; işte o hör gördüğünüz Aleviler olmuştur. Sünni yöneticilerimiz sanatta Fars dilini (Mesela Mevlana Celaleddin Farsça yazmıştır) ilimde Arap dilini topluma dayatırken; Aleviler öz dillerini (Oğuz dilini/Türkçe’yi) inadına yaşatmışlardır.
Tarih boyunca haksızlıklara, gericiliğe karşı çıkmış olmaları; Aleviler için suç gibi gösterilmiştir. Osmanlı Devleti’ni yöneten ‘dönme’devlet adamları da bu toplumu kötü gösteren dedikoduları üretip Sünni vatandaşlarımızı Alevilere düşman etmişlerdir. Ne acı ne acıdır ki bugün bile Hıristiyanlarla, Yahudilerle hoşgörü içinde yaşayan bazı Müslümanlar; söz Aleviler olunca aniden yumruklarını sıkmaktadırlar.
Cumhuriyet döneminde devlet içinde devlet olan Genelkurmay ile Diyanet; ‘Levanten Osmanlı’ zihniyetiyle, Alevileri bu devlet için ‘tehlike’ kaynağı gibi göstererek bugüne kadar onların demokratik haklarını kullanmalarını engellediler. İktidardakiler; artık Alevi toplumunun talepleri için bu kurumların ağzına bakmaktan vazgeçmelidirler.
Rıza Zelyut Güneş

+++

Fazla kurcalarsan Sincan F Tipi’ni tutturursun...
Şimdi diyorsunuz ki; AKPSS soruları yandaşa verilmiş olabilir mi?..
Olmaz...
Çünkü kaç gündür televizyonlarda 11 polis bir adamı kamera önünde yarım saat dövüyor, sonunda dayak yiyen adam suçlu çıktı...
5 ile 6 yıl hapsi isteniyor...
Polislere de rapor verdi Adli Tıp...
Elleri incindi diye...
Yok öyle adaletsizlik...
770 üniversite genci hapiste...
Suçlu bulunmuş da mahkûm olmuş değiller...
Henüz suçlu oldukları kanıtlanmış değil yani... Ama kimisi iki senedir, kimisi aylardır orada...
Tutuklular...
Şimdi dikkat:
Bakanların, müsteşarların, milletvekillerinin oğul ve kızlarını saydılar, kamuda işe başlamışlar siz aylak gezinirken...
Sayıları aşağı yukarı eşit: 800 kadar...
(...)
AKPSS’de hile yapıldı mı diyor hâlâ...
Çok da kurcalarsan...
Bakarsın Sincan F Tipi Cezaevi’ni tutturdun...
AKPSS’de...
Bekir Coşkun / Cumhuriyet

+++

AB Bakanı Egemen Bağış “Kimse Türkiye’ye zenci muamelesi yapamaz” demiş. Yaparsa ne mi olur? Egemen Bağış, yine çok kızar ve “Kimse Türkiye’ye zenci muamelesi yapamaz” diye demeç verir!
F. Fidan Milliyet (Açık Pencere)

+++

Uçak krizindeki yanıltıcı, yönlendirici,
perdeleyici bilgi servisleri sayesinde bölgedeki
yeni rolümüzü öğrenmiş bulunuyoruz:

Şaşkın ördek yavrusu!
Murat Yetkin Radikal:
Dil sürçmesiymiş!

Akşam saatlerinde konuştuğum bir Başbakanlık kaynağı, Genelkurmay’ın açıklamasında ifade sürçmesi olabileceğini ancak başlıktaki Suriye tarafından düşürülen’ ifadesinin esas alınması gerektiğini söyledi.

Zeki Ceyhan Milli Gazete:
Dünya karışacağa benziyor

Suriye olayı bir-iki höt-pöt ile çözümlenecek gibi değil!
Suriye’de yönetim değişikliği isteyen ABD ve yandaşları sadece Suriye’deki Esad diktatörlüğü ile karşı karşıya değiller!
Rusya’yı, Çin’i ve İran’ı da ikna etmeleri gerekiyor!
Belki de bu ülkeleri ikna edemeyeceklerini bildikleri için tehditle sonuç almaya çalışıyorlar ama karşılarında bu tehditlere pabuç bırakacak tipler yok!
Her tehdide karşı tehdit geliyor, dünya iyi karışacağa benziyor!

Melih Aşık Milliyet:
Bedel ödeyen biz oluruz

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Paris’teki “Suriye’nin Dostları” zirvesinde Rusya ve Çin’i: “Eninde sonunda bedel ödeyecekler” diye tehdit etti...
Rusya ve Çin’in ikna edilmesini istedi.
Derken Tayyip Erdoğan’ın önümüzdeki hafta Rusya’ya gideceği açıklandı.
Ama dikkat...
Büyük devletler arasındaki boyumuzu aşan itişmelerin arasına girersek...
Bedel ödeyen ilk ülke biz olabiliriz...
Hele de bu becerilikle...

Mehmet Ali Birand Posta:
Barzani’ye yarar

Rus-Amerikan-İran itişmesi arasında, Kürtlerin bir taraf seçme gerekliliği giderek artıyor. Barzani’nin de istediği, bıçak kemiğe dayanmadan Kürtleri kendi siyasi liderliği altında birleştirmek ve güç kazanmak.

Eyüp Can Radikal:
Biri hepimizle dalga geçiyor
Şu ifadeye bakar mısınız?

‘Suriye resmi makamlarınca kendileri tarafından düşürüldüğü iddia edilen...’
‘Bedel ödetmekten’ geldiğimiz yere bakın.
Galiba birileri hepimizle dalga geçiyor. (...)
Yani bu açıklamaya göre Suriye sesini çıkarmasa uçağımız kendi kendine düşmüş bile olabilir.
Pes!

Yazarın Diğer Yazıları