Hey yüzde 50, avuçlarınıza iyi bakın

Size sesleniyorum ey AKP’ye oy veren yüzde 50. Başbakanın ekonomi dâhileri krizin kapıda olduğunu söylüyor, hem de paniğe neden olacak şekilde. Babacan, Şimşek söyledi. Onları bırakın AKP Genel BaşkanYardımcısı Gedikli de söyledi. Hem de hepsi paranızı harcamayın, dikkatli olun diye konuştu.
İyi de devlet ne yapıyor bu kriz için? Habire memur almıyor mu bütçeye ek olarak. Bakanlara yeni Mersedesler, hâkimlere yeni arabalar, mobilyalar. Başbakana yeni uçak, Abdullah Gül’e yeni araba ve uçak. Maşallah devlet yönetimi herkese tasarruf önerirken kendisi müflis gibi para harcıyor. Yakışır civanıma.
Mesele onlar değil. Mesele AKP’yi iktidara taşıyan şu meşhur yüzde 50’lik gurup. Onlar, manavdan sebze meyve, kasaptan gram gram et alırken, arabasına benzin koyarken, ellerine bakıp da “hay kırılsaydı ellerim” diyecekler mi? Bu kış evlerine gelecek olan doğal gaz evlerini gerçekten ısıtacak mı yoksa ceplerini mi soğutacak, bilemiyorum.
Son birkaç yıldır ve son aylarda dâhil sürekli olarak, Türkiye’nin ekonomik krizle gerçek anlamda yüz yüze gelmediğini ama gelebileceğini yazdım. Zira bu kriz ağır ağır başlayıp sonradan giderek hız kazanıyor. ABD’de nasıl başladığını biliyorum. Ekonomi uzmanı değilim ama yaşadığım bu krizi tekrar anlatmakta yarar var.
ABD’de ekonomiyi sürükleyen üç büyük sektörle, hizmetler sektörü var. Yani basit anlamda bakarsak dört sektör. Öteki üç sektör konut veya inşaat sektörü, oto sanayi ve savunma sanayi. Hizmetler sektörü bu sanayilere doğrudan iç içe. Her biri de birbirini etkiliyor.
Kriz önce inşaat sektöründe patladı. Bir anda aşırı şişen konut sektörü alıcı bulamayınca, ev fiyatlarında hızlı bir düşüş görüldü. Bizim mahallede daha önce 550 bin dolara satılan konutlar 375 bin dolara bile müşteri bulamadı.
Bu durumun ardından ikinci büyük sektör olan oto sanayii araç satamaz olunca iflaslar başladı. Tabii ardından da işten adam çıkarmalar.
Devlet bu sektörün çökmesini önlemek için şirketlerin borçlarını üstlendi ve sanayi reformu yapmaları ya da yeniden yapılanmaları için süre verdi. Aynı durum bu sektörleri finanse eden bankacılık sektörünü de vurdu. Bankalarda iflaslar başladı. Devlet, bankaları da reform karşılığı kurtarma çalışmalarına girdi.
Bu durum bize devletin özel sektöre yardımcı olmaması gerektiğini söyleyen ABD’nin uygulamaları tam tersiydi. Daha önce bize zarar eden kurumları devletin kurtarmaması ve derhal satmasını önermişler ve bu konuda IMF ile Dünya Bankası aracılığı ile baskı bile uygulamışlardı. Bu öneri AKP hükümetinin de işine geldi ve zoru değil kolayı tercih edip devlet banka ve kurumlarını elden çıkardı.
Bu işlemlerin benzerini Türkiye’ye ekonomi koçluğu yapan Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya’da görmek mümkün. Şu anda derin krizdeler. Hiç biri zarar eden kurumlarını elden çıkarmadı. Herkesin gabisi biz olduğumuz için elden çıkardık. Türkiye’de devletin elinde ne sanayi ne de sektör bulunmadığı, satılan devlet kurumlarının parasını yedikleri için de birinci kriz Başbakan’ın deyimiyle “teğet geçti” .
Şimdi diyebilirsiniz bu telaş neden?
Telaş var, çünkü artık AKP hükümetinin elinde delikleri tıkayacak satılacak mal kalmadı. Ne telefon şirketleri ne devlet bankaları ve ne de iktisadi devlet teşekkülü olarak tanımlanan ağır sanayi var.
O kadar kalmadı ki, hükümet limanları, sahil topraklarını ve akarsuları satmaya başladı. Hani şu Yunan halkının ayaklanıp karşı çıktığı devlet malları.
Şimdi deliği sizlerle tıkamaya hazırlanıyor sevgili yüzde 50. Tabii bu arada onlara oy vermeyen yüzde 49 da Niyazi olacak. Yani siz kuruların yanında yanacak yaş olacak. Benim merakımsa, hani o zaman şu gurur duyuyoruz diye bağırdığınız ve memleketi santim santim satan gruba oy verdiğiniz için avucunuza tükürecek misiniz?

Yazarın Diğer Yazıları