Hesap soran biri çıktı
TRT’nin, aralarında Yeniçağ’ın da bulunduğu bazı gazetelere uyguladığı sansürü TBMM gündemine taşıyan Yağız, Başbakan’a sordu: Gazeteler ve haberleri hangi kriterlere göre belirleniyor?
Gazetelerin manşetlerinin okunduğu TRT Sabah Haberleri’nde AKP’nin hoşuna gitmeyeceği düşünülen haberlerin “es” geçildiğini, AKP’nin hoşlanmadığı düşünülen gazetelerin birinci sayfalarının “saklandığını” defalarca yazdık. Bu konuda tarih tarih, başlık başlık, TRT izleyicilerinin gönderdiği örnekleri yayımladık. Ve her seferinde “yapmayın” dedik, “etmeyin” dedik. “Keser döner sap döner” dedik... “Elbet bir gün sizden de hesap soran biri çıkar” dedik...
Yayınlarını tarafsızlık esasına göre sürdürmek “zo-run-da” olan bir kamu kurumu olarak, TRT’nin vatandaşa “devlet hizmeti” verirken “ayrımcılık” yapamayacağını, “keyfi” davranamayacağını anlattık uzun uzun.
Baktık işi milletin aklıyla dalga geçmeye vardırdılar, milletvekillerine seslendik; “Elindeki soru önergesini İbrahim Şahin’e doğru sallayarak, ”sen AKP’nin değil, devletin memurusun, bu millet çocuklarının rızkını yandaşları ihya edin diye paylaşmıyor sizinle“ diyecek bir vekil yok mu mecliste?” diye sorduk ve bıraktık: “Gözümüz Meclis TV’de, bu sorunun cevabını bekleyeceğiz...”
Cevap dün sabah erken saatlerde e-posta kutularımıza düşen bir soru önergesi metni ile geldi. DSP İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız, Başbakan’ın cevaplandırması isteğiyle TBMM Başkanlığı’na sunduğu soru önergesinde bakın hangi cevapları istedi:
“1- Sabahları, TRT televizyonlarının hangi kanallarında, hangi gazetelerin ilk sayfalarındaki manşetleri veya seçme haberleri okunmaktadır?
2- Bu okumalarda gazeteler ve haberleri hangi kriterlere göre belirlenmektedir?
3- Hiç okunmayan ya da arada bir okunan gazete var mıdır? Varsa bunlar hangi gazetelerdir?
4- Bazı gazetelerin ilk sayfaları yerine üçüncü sayfalarındaki haberlerinin okunduğu ve manşetlerinden hiç bahsedilmediği, hatta ilk sayfalarının ekrana bile getirilmediği, TRT seyircileri tarafından belirtilmektedir. Bu gazeteler hangileridir?
5- Böyle bir ayrım yapmaya neden ihtiyaç duyulmaktadır?
6- Bu uygulama, TRT’nin tarafsızlık ilkesine aykırı değil midir?
7- TRT’nin böyle bir keyfî ve yanlı uygulama yapmaya hakkı var mıdır?
8- Uygulamayı, adına ”demokratik“ denilen ”açılım“ süreciyle bağdaştırabilmek mümkün müdür?
9- Bu konuda, hükümetin veya TRT’den sorumlu bakanın herhangi bir baskısı söz konusu mudur?
10- Bu tür uygulamaların, bir bakıma sansür anlamı taşıdığı görüşü ileri sürülmektedir. Bu görüşü, nasıl değerlendiriyorsunuz?”
Başbakan bu soruları cevaplayabilmek için haliyle TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’in bilgisine başvuracak. Bakalım Şahin ne diyecek? “Ne yaptıysam sizin için yaptım” mı? Yok canım, daha neler!..
* * *
Bila’ya sustu, Tayyar arayınca şakıdı
Halihazırda tartışılan bütün “darbe teşebbüsü” iddiaları, onun Genelkurmay Başkanlığı dönemine denk gelmesine rağmen, emrindeki komutanların çoğu “darbecilik”le suçlanır, bir kısmı da yargılanırken, onun “demokrasinin yılmaz bekçisi”, “bugünlerimizi borçlu olduğumuz ulu kişi” olarak konumlandırılması karşısında çoğu kişi Emekli Hilmi Özkök’ün konuşmasını bekliyordu.Ama o, Fikret Bila’ya “İzzet-i ikbal ile çekildim gündemden, artık konuşmayacağım, bahçede torun kovalayacağım” demiş ve kesin bir dille bütün kapıları kapatmıştı.
Derken dün Star gazetesinin birinci sayfasında“Hilmi Özkök konuştu” anonsunu okuduk.
Özkök “darbe paranoyasıyla genç yaşta beyni sulanmış üniformasızların cirit attığı bir ülkede demokrat kimliğiyle gönüllerde taht kurmuş bu emekli general“e ”Neden görevini yapmadın“ diye sormaya cüret edenlere ”dinime söven Müslüman olsa“ diye çıkışan ve kutsal ruh halinden kaynaklanan bilgeliğine hayranlığını gizleyemeyen Şamil Tayyar’ın ısrarına dayanamamıştı.
Eğer torunları ”Bilgisayar oyunları varken, ne bahçede koşturması dede“ demediyse, Özkök için ne değişti? Bila’ya konuşmayan emekli Genelkurmay Başkanı’nı, Tayyar arayınca şakıtan ne olmuş olabilir?
Aynı konuyu gündeme getiren odatv, Özkök’ün tutumundaki gariplikleri şu satırlarla ortaya koydu:
”Özkök suskunluğunun nedeninin yargıyı etkilememek olduğunu söylüyor. Peki, kime? Star Gazetesi Ankara Temsilcisi Şamil Tayyar’a... Tayyar “Operasyon Ergenekon” adlı kitabında “soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiği” ve “adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs” ettiği iddiasıyla 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.
Özkök’ün açıklamalarındaki bir diğer ilginçlikse şu sözleriydi:
“... söyleyeceklerim bu konuya el atmış savcıları çok etkileyecektir. Soruşturma safhasının gizliliği de ihlal edilmiş olacaktır.”
Halbuki Özkök’ün açıklamaları zaten gizliliği yeterince ihlal ediyordu.“
‘Torun kovalıyorum’ demişti
Dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Org. Hilmi Özkök’le dün konuştum. Özkök Paşa, haberle ilgili sorumu, “Hiçbir şey söylemeyeceğim” diye karşıladıktan sonra, “Ben artık konuşmuyorum. Ben söyleyeceklerimi söyledim. Hani şair demiş ya, ’izzet-i ikbal ile çekildik’, diye. Ben de izzet-i ikbal ile gündemden çekildim. Şimdi bahçede torun kovalıyorum” demekle yetindi.
l Fikret Bila / Milliyet ( 21 Ocak 2010)
* * *
GÜNÜN SÖZÜ
Erdoğan ulusa seslenmiş: “Karanlık devirler artık sona erdi.”
Borcunu ödeyemediği için elektrikleri kesilen 6.6 milyon aile bu müjdeyi duyamadı ne yazık ki...
l Haldun Ertem
* * *
Garip bir itiraf: Balyoz ABD’ye karşı!
Bu durumda AKP’nin tezkereyi geçirtmek için çırpınan kesimi ile medyadaki şakşakçıları “darbe
zemini” yaratmaya mı çalışmıştı?
Her şey ABD’nin bölgeye yerleşme niyetinin ayyuka çıktığı 11 Eylül (2001) sonrasında başladı. İktidarda Bülent Ecevit’in başında bulunduğu DSP, ANAP, MHP hükümeti vardı. Rahşan Ecevit’in son an müdahalesi olmasaydı, Bülent Bey’e hastaneden ’iş göremez raporu’verilecekti, herhalde unutmamışsınızdır... Kulağına kar suyu kaçtığı anlaşılan MHP lideri Devlet Bahçeli, “Erken seçime gidilmeli, seçim tarihi 3 Kasım 2002 olmalı” diye dayatmaya başladı. Erken seçimi, ondan önce ABD’den getirilip bakan yapılan Kemal Derviş telâffuz etmişti. ABD Irak’a savaşında Türkiye’den 2. cephe açma talebinde bulundu. Daha erken bir tarihte yapılacak tezkere oylaması, sırf askerin destek verdiği iyice anlaşılsın diye, Ak Parti tarafından MGK toplantısından bir gün sonraya (1 Mart 2003’e) ertelendi. MGK bildirisinden beklenen asker desteği gelmedi. 1 Mart tezkeresi TBMM tarafından reddedildi. Buraya kadar verdiğim kronolojide eksik olan ‘Balyoz Planı’ ile ilgili ayrıntılar... Planı hazırlayanlar 1 Mart’ta tezkerenin TBMM’de kabul edileceği yanlış öngörüsünde bulunmuşlar; geçmeyince bazı varsayımlarını alelacele değiştirmek zorunda kalmışlar. Tezkere geçseydi ardından ülkenin bazı bölgelerinde sıkıyönetim gerekli olacaktı; hemen sonrasında da, ülkemiz, ABD ile birlikte Irak’a savaşa girdiğimiz için, uluslararası terör örgütlerinin avlanma sahası haline gelecekti. Bugün bazılarına anlamsız görünen ’camiye bomba koyma’veya ’jet düşürme’eylemlerini şimdi bu kronolojiye bakarak yeniden düşünün: Jetin Yunan jetleriyle değil ABD jetleriyle it dalaşı sırasında düştüğünü ve terör eylemlerinin ’el-Kaide’veya Irak menşeli bir örgüt tarafından yapıldığının düşünülebildiği bir ortamı tahayyül edin... l Taha Kıvanç / Yenişafak
* * *
Torpilli oğlan çocukları
Pusuculuk gazetecilik değil. Sen gazetede masanda oturacaksın. Orduyla hesabı olan birileri, pusu kurup askerleri vurmak istedikleri için sana bavul dolusu evrak getirecekler. Sen oturuyorsun. Araştırıp sen bulmuyorsun. Evrak sana bavulla geliyor. Hiç şüphelenmeden, doğru mu yanlış mı diye zerre kadar merak etmeden hazır gelen evrakı, geldiği gibi yayınlıyorsun. Sen gazetecilik değil pusucuların emir erliğini yapıyorsun. Gazetecilik etiketini kullanarak “topluma hain tuzaklar” kuruyorsun. Torpilli oğlan çocukları! Büyük gazeteci yapıldılar. Gazetecilik dersi veriyorlar!
l Necati Doğru / Vatan
* * *
Ya sizi kullanan?
Sermayenin iktidarına hizmet etmesi şartıyla darbelere itirazı yoktur.
Demokrasi aşkı sağın ve sermayenin iktidarıyla sınırlıdır.
E. Org. Çetin Doğan plan seminerinde gazetecilerle ilgili listeler olmadığını söylüyor. Taraf’ı ekranda yüzleşmeye çağırıyor. Kaçıyorlar. Ama iftirayı pişkinlikle kullanıyorlar.
Boş verin yararlanılacak gazetecileri Nazlı Hanım.. Halen yararlanılan gazetecilere bakın siz. İktidar sermayesinin çıkardığı gazetelerde kendilerini iktidara kullandıranlar, hızlarını alamayıp adları gazcıya çıkanlar kimler? Ona bakın.. Beni yalnızca Milliyet okuru ve halk kullanır. Ya sizi?
l Melih Aşık / Milliyet
* * *
Kötü niyet eleverir
“Ne darbe, ne bir ihtilal”miş de, “terörden bezen halkın meşru müdafaası”ymış da... 12 Eylül darbe değilse, darbe nasıl olurmuş Nazlı Hanım bir anlatsa bari.
Darbe yapılacaksa, niyet varsa halkın terörden bezdirilmesi, anarşi yaratılması hiç de zor değildir ve bunun yapıldığını da Evren açıklamıştır. Peki buna bile meşru müdafaa diyebilen birinin, henüz ortaya atılmış, iddianamede yazılanların hangisi doğru, hangisi yanlış veya ekleme anlaşılmamış, yargıda hükme bağlanmamış Balyoz planına inanmayanları darbecilikle suçlamasına gülmez misiniz? Diyorum ya, kötü niyet bir yerde mutlaka kendini ele verir, kötülük ayağa dolaşır. l Ruhat Mengi / Vatan
* * *
Cevap bulamayan Ergenekon’a sığınıyor
İktidar yanlısı gazeteci ve aydınlar, konu ne olursa olsun Ergenekon, darbe diyorlar başka bir şey demiyorlar. Cevap yetiştiremeyince, Ergenekon, bilgi yetmeyince Ergenekon! Hele karşınızdakinin bir nedenle şahsi hedefi olmuş biri iseniz, “Hava güzel” deseniz, “Darbeye uygun ortam mı demek istiyorsun?” demeye hazır vaziyetteler. Onu dahi yapamayan, karşınızda tutunamamanın acısını köşesinde, o da yoksa, internet sitesinde çıkarmaya çalışıyor. Nereden baksanız acıklı bir tablo! l Nuray Mert / Hürriyet
* * *
MİNİ YORUM
Sanki bomba yiyeceğiz
Bugün yine kar gelecekmiş. “Dikkat” diye anonslar geçmeye başladı. En doğal, temel, olağan doğa olaylarından birini “felaket” e dönüştüren zihniyete söyleyecek söz bulamıyorum. Kaçın, saklanın, savulun, burnunuzu bile dışarı çıkarmayın, sığınaklarda toplanın... Neden? Sanırsın atom bombası düşecek! Doğayı “düşman” sayıp, ona rağmen ancak bu kadar yaşanır işte.