Hesap, keser ve sap!..

Zil taktılar göbek atıyorlar!..
Kafalarına göre  “Silivri’den sonraki Türkiye”yi anlatıyorlar, tarif ediyorlar..
Bir daha asla askeri darbeye tevessül edilemeyecekmiş..
Siyasete müdahale imkansız hale gelmiş..
Eski güzel günler geride kalmış..
Kin, garez kusuyorlar..
Ellerine her geçen imkanda onlardan olmayanlardan rövanşı nasıl alacaklarını bir kez daha ispatlamanın haklı gururu içindeler!..
Palalıyı yurt dışına salan, eli sopalı sivil katilleri buhar eden, mücahitken müteahhit olan anlı-şanlı hırsızlara, milletin malını yağmalayanlara, PKK’ya zırva süreç adına yardım-yataklık edenlere, eli kolu serbest gezmesine sebep verenlere kör olan yargıyı, yere göre sığdıramıyorlar.
Zavallılar!..
İşgal ettikleri saray odalarının hülyalı atmosferinde ellerinde çubuklarla suşi yemeye çalışırken;
Göremiyorlar Anadolu’daki infiali..
Patronlarına yalakalık yapmaktan dilleri pelesenk olduğu için o kadar duyarsızlaştılar ki;
Sahipleri Tayyip Erdoğan’ın ve en yakınındakilerin gerçek korkularını bile algılayamıyorlar. 
Washington’da kurulan tezgahın ülkeyi nasıl bir kaosa, iç kargaşaya  sürüklediğini anlamak ise hiç işlerine gelmiyor.
Milletvekili, bakan, müsteşar, genel müdür, genel yayın yönetmeni, iş adamı  vs..vs.. oldular ya!
Dünya malı ve makamlarının ilelebet kendilerinin olacağını zannediyorlar..
Ellerindeki suşi çubuklarını bir beş dakikalığına bırakıp da sahipleri Tayyip Erdoğan’ın gerçek hislerine bir tercüman olabilseler; caanım mercimek çorbasına anında eyvallah edecek hale gelirler.
Gezi’den sonra  “Mursi sendromuna”  giren ve  “sıra bana ne zaman gelecek”  diye bekleyen Tayyip Erdoğan ve yakın efradının pür telaş halini bilmenizi isterim.
Müsaade ederseniz önce şu tespiti yapayım;
5 Ağustos 2013, tarihe Türkiye Cumhuriyetinde yargı diktatörlüğünün resmen ilan edildiği gün olarak geçecek.
Askeri vesayetten kurtulalım diye TSK’nın tasfiye edilmesi tezgahına maşalık edenlerden bir kısmı, kirli oyunu tamamen anladıklarında(olacağını hiç sanmam) iş işten çoktan geçmiş olacak.
Yalama-yalakalar zil takıp oynarken Tayyip Erdoğan ve yakın çevresinde dışarıya yansıtılmayan hava çok farklı.  “Mursi sendromuna” bağlı olarak Silivri ve benzeri kararlar yüzünden bir gün gelip kendilerinin de aynı tezgahtan geçebileceklerini konuşuyorlar. Etrafa fısıldamaya en cesur olanları, Tayyip Erdoğan’ın yargıya hükmedemediğinden dem vururken kaş-göz işareti ile Okyanus ötesini işaret ediyor. Dışarıda kasıla kasıla gezerlerken odalara kapanıp baş başa kaldıklarında dizleri titriyor,  “bu kadarı da galiba çok oldu” diyorlar. Yani;
Operasyon için sıra beklemeye başladılar bile!..
Dünya menfaatleri, kişisel garezleri, yıllarca içlerinde gizledikleri hainlikleri ile küresel tezgahlara maşalık edenlerin şu anki kabuslarını tabii ki kendime dert edecek halim yok!..
Sadece somut bir fotoğrafı sizlere nakletmek
istedim..
Türkiye’de yargı diktatörlüğünün ilan edildiği gün, bir hususun unutulmasına çok derinden
üzüldüm!..
Meşhur “Ergenekon Savcısı” Zekeriya Öz..
Bir zamanlar  “Silivri”  dendiğinde hemen akla gelen isim..
Onca hukuk adamına methiyeler düzülürken gerçekten çok vefasızlık yapıyorlar!..
Daha fazla kırılmasın diye kendime görev saydım.
Ancak!.. Bir zamanlar çok meşhur olan sonra vefasızca(!) unutturulan Zekeriya Öz’ü hiç tanımadığım için Wikipedi’ye başvurdum.
Oradan hatırlayalım;
“Zekeriya Öz (d. 1968; Bursa), Türk hukukçu, CMK 250. madde ile özel yetkili İstanbul cumhuriyet savcısı. Bulgaristan göçmeni bir ailenin çocuğu olarak Dünya’ya geldi. İlk, orta ve lise öğretimini Bursa’da tamamladı. Babası Bursa’da esnaflık yapan Öz, 1986 yılında girdiği İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1991 yılında mezun oldu. 1997’ye kadar Bursa Barosuna kayıtlı olarak avukatlık yaptı. 1997 yılında Hakim ve Savcılar Sınavını kazandıktan sonra Bursa Barosundaki kaydını sildirip savcı oldu.
1999 yılının Ağustos ayında kısa dönem askerlik hizmetine başladı. Askerliğe 114,5 kilo olarak başlayan savcı görevinin 12. gününde çeşitli sağlık nedenleriyle sağlık kurulunun karşısına çıktı. Kendisine 3 ay süreyle hava değişimi verilmiş ve verilen sürede istenen kilolara inememiştir. Bunun üzerine 2 kez daha üçer aylık hava değişimi verilmiş ve durumunda bir değişiklik olmaması nedeniyle Mayıs 2000’de eksojen obezite tanısıyla askerliğe elverişsizdir raporu verilmiştir.
İlk görev yeri Çine’ye 26 Eylül 1995 tarihli ve 22416 sayılı Resmi Gazete’de yazılı kararla atanan Öz, Çine’den sonra Mutki’ye 2 Temmuz 1998 tarihli ve 23390 sayılı Resmî Gazete de yazılı kararla gönderildi.
Mutki’de iki yıl görev yaptıktan sonra Balıkesir, Bigadiç’e atandı.
2004 yılında İstanbul, Ümraniye’ye atandı ve İstanbul Cumhuriyet Savcısı oldu. El Kaide üyesi El Sakka hakkında müebbet hapis istemiyle dava açtı. İstanbul’daki İngiliz Başkonsolosluğu ve sinagoglar ve HSBC’ye, bombalı saldırı düzenleyen El Kaide militanları Azad Ekinci ve Abdülkadir Karakuş’un Suriye’ye Sakka’nın yanına gittiğini tespit etti.
12 Haziran 2007 Ümraniye’de bir gecekonduda 27 el bombasının bulunması ile başlayan Ergenekon soruşturmasını yöneten savcılardan biridir.
HSYK, adli yargı kararnamesiyle Ergenekon davasına bakan özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz’ü, özel yetkilerini alarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’ne atadı. Özel Yetkili Başsavcı Vekilliğine ise Ergenekon, Askeri Casusluk ve Fuhuş Çetesi soruşturmalarını yürüten Fikret Seçen atandı.”

Yazarın Diğer Yazıları