Hesabı kim soracak?..
AKP'nin iktidarda olduğu son 17 yılda ve ondan önce Refah Partisi döneminden itibaren eski Milli Görüşçülerin denetiminde olan belediyeler CHP'ye geçince toplumda sadece bir zafer havası hakim olmadı, aynı zamanda bir yaşamsal sorgulamanın gerekliliği de baskın biçimde öne çıktı...
Yıllardır adam kayırma, ihale rezaletleri, yolsuzluklar, yandaş medya ve müteahhitleri besleme gerekçesiyle kamuoyunda büyük tepki çeken AKP'li belediyeler, CHP'ye geçer geçmez, "halkın parası pervasızca ve hiç yere nasıl harcandı" soruları toplumun kafasını daha çok kurcalamaya başladı...
Özellikle İstanbul ve Ankara gibi kentlerde göreve gelen belediye başkanlarına yönelik, "hesap sorun" beklentisi öylesine öne çıktı ki, insanlar "AKP'li belediyelerde geçmişte neler oldu, kimler ihaleyle beslendi ve köşeyi döndü" sorularına hızla yanıt verilmesini istedi...
İmamoğlu'nun neşteri...
Ekrem İmamoğlu, toplumdaki bu beklentinin farkındaydı ve göreve gelir gelmez yandaş medya, tarikat, cemaat, vakıf ve dernekleri ile benzer kuruluşlara belediyelerden uzatılan hortumu kesti ve halkın parasının belediyede kalması için kararlı eylemlere imza atmaya başladı...
İmamoğlu'na geçtiğimiz aylardaki bir görüşmemizde, belediyeden yandaşlara aktarılan kaynağın mali boyutunu sorduğumda, "1 milyar liraya yaklaşabilir" demişti...
O sarsıcı ve şoke edici hortumlama rakamının ayrıntıları-ilişkileri-boyutları bir bir ortaya çıkıyor, daha da çıkarılması bekleniyor...
Evet; CHP'li belediyeler bir yandan kurumsal yapıları oluşturmaya ve kadrolarını kurmaya çalışırken, diğer yandan da ortaya çıkan her skandal gösterdi ki, geçmişte yapılan yasa dışı uygulamalar- harcamalar ve ihalelerle ilgili de detaylı araştırmalar yapıyorlar...
Ve yapılan her araştırma, AKP döneminde, özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yandaşlar için nasıl da çiftlik gibi kullanıldığını ortaya çıkartıyor...
İşte İBB'de, AKP'liler dönemde yaşanan son skandal da dün medyaya yansımıştı...
İBB tarafından 2018 yılında yapılan yolcu durakları ve reklam işi ihalesini önce 21 milyon lira bedelle İBB iştiraki Medya AŞ'nin aldığı, sonra da şirketin bu işi 22 milyon 500 bin lira bedelle, sahibi Ensar Vakfı ve Türken Vakfı'nın yönetiminde bulunan bir yandaş işadamına verdiği ortaya çıkmış...
Medya A.Ş ise bu ihalenin iptali için tebligat yaparak fesih işlemlerini başlatmış...
Takiye, her yere nasıl da sızmış değil mi, belediyenin bir ihalesini kendi şirketi alıyor ama oradan da toplumda tepki çeken bir tarikata aktarılıyor...
Bu olay belediye kaynaklarının taşeronlaşma üzerinden tarikat ve cemaatlere nasıl peşkeş çekildiğini bir kez daha gözler önüne seriyor...
Ekrem İmamoğlu'nun, İBB'de 1 milyar lira civarında hesapladığı hortumlama skandalının boyutları ve bu konudaki vahim harcamalar- ilişkiler önümüzdeki günlerde, çarpıcı örneklerle elbette ortaya çıkarılacak...
Ve tabii ki, belediyenin AKP'den CHP'ye geçmesinin ardından başlayan şeffaflaşma politikası Ekrem İmamoğlu'na oy veren milyonlarca insanın "hesap sorulsun" beklentisine yanıt vermeye devam edecek... Peki ya Ankara?..
Mansur Yavaş'ın deşifresi...
Ankara'da, Melih Gökçek'in iktidarını yerle bir eden Mansur Yavaş da icraatlarıyla sessiz ve derinden ilerliyor...
Bir yandan Ankara'da kangrenleşmiş aksaklıkları giderirken diğer yandan da toplumda tepki çeken skandal uygulamaları bertaraf ediyor Yavaş...
Gazi'nin mirası olan ve her geçen gün daha fazla yağmalanan Atatürk Orman Çiftliği'nin bir bölümünü ihale yoluyla kurtarması bu örneklerden biri...
Yavaş, aynı zamanda yurttaşların beklentilerine yanıt verecek uygulamaları da öne çıkartarak Ankara'daki yerel iktidar değişiminin ne kadar yaşamsal olduğunu gözler önüne seriyor...
Ve Ankara Büyükşehir Belediyesi'nde ortaya çıkan her skandal sadece AKP döneminde belediyenin nasıl pervasızca yönetildiğini kanıtlamıyor, aynı zamanda Melih Gökçek ve arkadaşlarındaki paniği daha da büyütüyor...
İşte, Mansur Yavaş'ın göreve gelir gelmez yaptığı çok önemli bir açıklamanın detayından ve sonrasında yanıt bekleyen sorulardan da kaynaklanıyor bu yazı...
Ankara Belediyesi'nde daha önce 70 milyon liraya yapılan yazıcı bakım ve onarım işi 7 milyon liraya yapılmış, asfalt işinden de 158 milyon TL tasarruf sağlanmış ama dahası da var...
Çünkü asıl mesele Yavaş'ın, Mayıs ayında katıldığı bir iftar programında, Gökçek dönemindeki vahim ihalelerle ilgili yaptığı açıklamalarda gizli... Bakınız ne demişti Yavaş;
"2016- 2017'de, yılda 1 katrilyona (milyar) gerçekleştirilen ihaleyi açık-şeffaf ve internetten bütün dünyanın izleyeceği şekilde ilan ederek yayınladık... Onların 1 katrilyona yaptıkları ihaleyi biz bu yılın fiyatıyla 188 milyon liraya tamamlamış olduk... Belediye şirketlerini bu nedenle bırakmak istemiyorlar... İnşallah bunlarla ilgili net rakamları kamuoyuyla paylaşacağız. Belediye şirketleriyle bunların neler yaptıklarını yakında açıklayacağım, hepiniz göreceksiniz."
Mansur Yavaş'ın bu konuşmasını içeren video birkaç gündür yeniden sosyal medyada dolaşıyor ve aylar sonra herkesin kafasında aynı soru öne çıkıyor;
"Neydi bu ihale?.. Aynı işle ilgili iki ihale arasında, üstelik aradan 3 yıl geçmesine rağmen 812 milyonluk fark nasıl ortaya çıkabiliyor?.. Bu fark kimlere gitti, bu skandalla ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunuldu mu ya da bulunulacak mı?.."
Uygulamaları ile sıkça eleştirilen ve geride bıraktığı belediyede her gün ortaya çıkan skandallarla yurttaşların daha fazla tepkisini çeken Gökçek döneminde, büyük fiyat farkı olan buna benzer kaç ihale yapıldı acaba?..
Mansur Yavaş ve ekibi sadece 3 yıl ara ile yapılan 2 ihaledeki korkunç farkın ortaya çıkarılmasıyla yetinmemeli, benzer ihalelerdeki uçurumu da bir an önce gözler önüne sermeli ve yasal açıdan da gereğini yapmalı...
CHP'li belediyeler elbet bir yandan geçmişin rezaletlerini temizlerken kadrolarını oturtmaya çalışıyor ama uzun yıllar AKP'nin gitmesini isteyen milyonlarca insanın zihnindeki soru yerel yönetim değişikliğinin ardından daha fazla öne çıkıyor;
"Hesabını kim soracak?.."