Herkesin Cumhurbaşkanı Olmak!
Birkaç gün önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Strasbourg’a gitmişti. Akşam gazetesinden İsmail Küçükkaya’nın yazdığına göre yanında liberal ağırlıklı gazeteciler varmış. Bunlar Cengiz Çandar, Hasan Cemal, Ali Bayramoğlu, Ergun Babahan, Hasan Bülent Kahraman vb. Bunların dışında Sedat Ergin, Ekrem Dumanlı, Muharrem Sarıkaya ve Nuh Albayrak da varmış.
Bu bir tercih yahut Türkiye’nin en yüce makamının takdiridir.
Liberal gazeteciler öncelikli!
Liberal ağırlıklı bu gazeteciler Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün hemen her iç/dış ziyaretinde ve toplantılarında yanı başında görülüyor. Cumhurbaşkanı, bu seyahatler sırasında onlarla sohbet eder, ülke gündemini konuşur ve önemli sorunlara ilişkin görüşlerini paylaşır.
Cumhurbaşkanı’nın bu tercihi konjonktürel değildir. Son zamanlarda liberaller ile AKP’nin arasının açık olmasıyla ilgili olduğu da söylenemez. Çünkü liberal gazeteciler her konuda Köşkün müdavimleridir. Dolayısıyla ortada bilinçli olarak yapılmış bir tercih vardır.Bu tercih ve takdir ise, bize sağlam bir tespit yapma imkânı veriyor: Türkiye’nin en yüce makamı liberal, muhafazakâr kısmen de olsa sola mütemayil gazetecileri muhatap alıyor, bunun dışındakileri ise yok sayıyor. Sözgelimi devleti kuran irade olan milliyetçiliğin bir manada temsilcisi olan gazeteciler bu bağlamda Köşk tarafından yok sayılmaktadır.
TRT bir başka âlem!
Yalnız Cumhurbaşkanlığının tercihleri değil, TRT’nin tercihleri de dikkatlerden kaçmayacak biçimde yanlı ve ilginçtir. Bugün Türkiye’nin Radyo ve Televizyon Kurumunun kapısı ancak belirli düşünceleri savunan gazetelere, gazetecilere ve düşünürlere açıktır. TRT iktidarın politikalarının ne denli haklı ve gerekli olduğunu gören ve gösteren bir yayın organı haline gelmiştir.
Örneğin TRT’de hemen bütün ulusal gazeteler yer bulurken bazı gazeteler görülmezlikten gelmektedir. Bunlardan birisi de Yeniçağ gazetesidir. Yeniçağ adlı milliyetçi/muhafazakâr çizgide yayın yapan bir gazetenin ekranlara getirilmesi bile TRT yönetimi tarafından uygun görülmemektedir. Pekiyi Yeniçağ gazetesi ne yapıyor?
Bu gazetenin ülkenin birliği, milletin bütünlüğü ve devletin bölünmezliğini esas alan bir yayın politikası var. Buna rağmen bu gazetenin tirajında olmayan gazeteler, hatta servislerin operasyon gazeteleri bile bu anlamda en ince ayrıntısına kadar TRT ekranlarından kendisine yer bulabilmektedir. Yeniçağ gazetesine ise TRT ekranları ketum davranmaktadır.
Bütün bunları yakınmak için değil, bir tespit için söylüyorum. İşaret ettiklerimiz Türkiye’de muhalif yayın, duruş ve tavır ortaya koymanın ne denli zor olduğunu gösteren küçük bir örnektir.
“İlelebet kalacak değiliz!”
Çeşitli toplum kesimleri, farklı düşünceler ve çıkar gurupları arasında ülkenin tepesinde olanlar bir denge kurma gereğini duymamaktadır. Bütün bu gerçekler orta yerde durur iken Cumhurbaşkanı, “Ülkenin bekası için yeni bir anayasaya herkes katkı vermeli. Katılım önemli” diyor. Katılımdan millî düşünceye sahip olanlar da bu tartışmalara katılsın anlamını çıkarmak gerekiyor. Sayın Cumhurbaşkanı, katılımdan, muhtemelen liberallerin tamamının bu tartışmalara katılması gerektiği yolundaki beklentisini dile getirmiş oluyor.Yeni anayasa taslağını da Prof. Özbudun başkanlığında tamamı liberal olan bir ekip hazırladığını unutmamak gerekiyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, birden Ahmet Necdet Sezer’i hatırlamış gibi şu sözleri de konuşmasına eklemiş: “İlelebet kalacak değiliz!”. Cumhurbaşkanı doğru söylüyor. Fâniler ilelebet kalmıyor ama Türk tarihinde devlet ve millet için söylenmiş bir “ebed müddet” kavramı da var. Yani gidenler devleti götüremiyor. Galiba sorun da buradadır.