Her zaman “borç yiğidin kamçısı” değil
Borç yiğidin kamçısıdır” diyenler, herhalde herkesin borç para alarak kumar oynamasını kastetmemişlerdir. Borç parayı, yatırımda, ticarette değerlendirerek, hem borcu geri ödeyecek, hem de üstüne kazanç sağlayacak olanları kast etmişlerdir.
Devletin borçlanmasını da aynı doğrultuda değerlendirmek gerekir... Eğer devlet iç veya dış borçla altyapı yatırımlarını yapmış ise sağlık ve eğitim hizmetlerini artırmış ise bu borçlanma yararlıdır.
Altyapı yatırımları, kamu hizmetlerinin daha iyi ve yararlı olmasını sağlar... Eğitim ve sağlığa yapılan yatırım da beşeri yatırımdır... İnsana yapılan yatırım, iktisadi kalkınmayı hızlandırır... Toplumsal refahın artmasını sağlar.
Türkiye’de devlet borçlarını değerlendirirken yalnızca borç toplamına bakmak yetmez... Aynı zamanda bu borçların ne için alındığına da bakmak gerekir.
2000 yılına kadar alınan iç ve dış borçlar, kamu açıklarını kapatmak için alındı. 2001 ve 2002 yılında alınan borçların bir kısmı açık kapamak için bir kısmı ise banka batıkları için alındı. Bu nedenle 2000 yılına kadar ve 2000-2002 yılından sonra yapılan iç borçlanmaları farklı değerlendirmek gerekir.
O yıllardaki yüksek enflasyon nedeniyle, kamu iç borç stokunu dolar olarak değerlendirirsek, 2000 yılında kamu iç borç stoku 58 milyar dolar iken, 2001 kriz yılında çok hızlı arttı. 2002 yılında kamu iç borç stoku 98.9 milyar dolara yükseldi. Yani iki yılda 40.9 milyar dolar arttı.
Bu 40.9 milyar dolarlık artışın, bir kısmı banka batıklarını kapatmak ve vatandaşın mevduatını geri ödemek için alındı. Aksi halde ekonomide panik olacaktı. Türkiye krizi çok daha ağır yaşayacaktı.
Bu anlamda koalisyon hükümeti borçlanarak AKP iktidarını rahat ettirdi. Şimdi hükümet toplam borç stokunu, milli gelire oranlarken bu gerçeği göz ardı ediyor.
Eğer 2001 krizinde bankalar bu borçlarla yapılandırılmasaydı, ABD, Avrupa ve birçok ülkede olduğu gibi 2009 krizinde AKP aynı borçlanmayı yapacaktı.
Mamafih, 2008 Temmuz ayında hazinenin TMSF’den alacağı olan 90 milyar lira bir kanunla silindi. Bu 90 milyar liranın, yaklaşık 20 milyar lirası AKP iktidarından öncesinden gelen kamu bankalarının görev zararları idi. 70 milyar lira kadarı da batık bankaların borcu idi.
AKP’nin borç bilançosuna bakarken, bu analizin yapılması gerekir.
AKP döneminde iç borç stoku, 2009 itibariyle 221 milyar dolar oldu.
Yani, 7 yılda iç borç stoku yüzde 123 oranında artarak, 2010 başında
221 milyar dolara yükseldi.
AKP’nin yedi yılda yaptığı iç borçlanma tamamıyla iç ve dış açıkları kapamak için yapıldı.
İç ve dış borç yükü, yalnızca stok rakamlarla veya borç stokunun milli gelire oranlaması ile belirlemek de net bir sonuç vermez. Çünkü borç stoku kadar, borçları ödeme kapasitesi de önemlidir. Borç stoku yüksek, buna karşılık ekonomide ödeme kapasitesi daha yüksek ise borç yükü düşük demektir.
Hazine borç yükü göstergelerinde, borç yükünü değil, nakit ihtiyacını ön plana çıkaran net borç stokunu kullanıyor. Bu doğru değildir. Çünkü net borç stokunda, devletin kullandığı ve faiz verdiği İşsizlik Sigortası Fonu gibi kaynaklar, borç stokundan düşülmektedir. Yani, deve kuşu gibi kafayı kuma sokmakla, borç sorununu çözemeyiz.