Her şey 13 Haziran sabahı için...
Sümenin ve halının altına süpürülenlerin hepsi seçim sonunu bekliyor. Türkiye’nin üniter yapısından tutun da ekonomisi, siyasetinin yeniden yapılanmasıyla ilgili planlar için yargıdan bürokrasiye kadar her kesim 12 Haziran gecesindeki tabloyu merak ediyor. Bazı çevrelerin bağımsız olduğunu iddia ettiği yargı bile seçim sonuçlarını bekliyor. Diyarbakır’da Cemal Temizöz ve Cizre eski Belediye Başkanı Kamil Atağ’ın yargılandığı dava 18 Haziran’a bırakıldı. Oysa en fazla bir ay sonrasına gün verilirdi. Şaşırdığımı söyleyemem, devam etmekte olan KCK’da seçim sonuna bırakılıp karar aşamasına gelinecek.
Bu arada Şırnak’ta koruyucu aşiretlerin BDP’ye katıldığına yönelik haberler yayınlanıyor. Aralarında Kamil Atağ’ın da bulunduğu Teyvanlar ile PKK arasında yıllardır kan davası var. Dolayısı ile elini ovuşturarak zafer çığlığı yapanlar avuçlarını yalar. Atağ’lar zaten bu konuda derhal açıklama yaptılar. Lakin malum basın gerçeği görmezlikten gelerek koruyuculuk sisteminin terör örgütünün talepleri doğrultusunda ortadan kaldırılması için üstlendikleri görevi yerine getiriyor. Asıl hedef Güneydoğu’da yeni yapılanma seçimlere kadar ılımlı hava ile durumu geçiştirmekte olan örgüt 12 Haziran gecesinden itibaren harekete geçecektir.
Silivri’de devam etmekte olan Balyoz Davası da 13 Haziran’a yani seçimin hemen ertesi gününe bırakıldı. Oysa iki hafta süreyle devam eden duruşmaların normalde 2 Mayıs’tan itibaren görülmesi gerekiyordu. Yıllardır üç haftalık periyotla devam etmekte olan bu sürecin iki haftalık gecikmesi tesadüf olabilir mi?
Hasdal ve Silivri’de yatmakta olan muvazzaf veya emekli subayların “Bölücübaşını serbest bırakmak için bizi rehin tutuyorlar” iddialarının doğruluğu ortaya çıkmaya başladı. Örgütün siyasal kanadı “Önce İmralı’dan çiftlik evine yerleştirilecek, sonra da siyasal haklarını kazanarak Meclis’e girecek” propagandasının altında bir pazarlığın olduğuna ister istemez inanmaya başlıyoruz.
Türkiye için kelimenin tam anlamı ile “milat” sayılacak 12 Haziran seçimleri öncesinde digital terörün izlerini iki yıl önce bu sütunlardan “Korsan tvlere dikkat!” başlıklı yazı ile duyurmuştum. Kaynağının ne olduğu belli olmayan tv kanalları ve internet siteleri üzerinden yoğun propaganda bombardımanına hazırlıklı olmak gerektiğine dair duyumlarımız dikkate alınmadı. Nitekim AKP’nin iktidara geldiği günden bu yana psikolojik harekâtın unsuru olan yazılı, görsel ve sanal yayınların sayısı korkunç boyutlara ulaştı.
Okuyucularımızdan gelen e-postalar arasında devlet yardımı alan siyasi partilerin propaganda için harcadıkları trilyonların bir bölümü ile güçlü televizyon yayınlarının yapılabileceği belirtiliyor. Her ne kadar siyasi partiler yasasında yayıncılık yasak olsa da kılıfın bulunacağı biliniyor.
Yarın yine Silivri’de olacağım. Cuma günkü tahliye talebi konuşmalarında Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin vereceği dersi merak ediyorum. İhtimal ki Çelebi’nin yargılanmakta olduğu davada yine tahliye olmayacak. Seçim sonuna bırakılarak yıllardır içeride yatmakta olan insanlar özgürlüklerine kavuşamayacak. Bu arada Silivri’deki tutukluların Levent Kırca’ya çağrısını dillendirmek zorundayım. Türk tiyatrosunun, hiciv sanatının büyük ustası birkaç duruşmayı izlemesi durumunda Olacak O Kadar Televizyonu’na olağanüstü malzemeler toplayacaktır. Sevgili Kırca’yı Silivri’ye bekleniyor...