Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Agah Oktay GÜNER
Agah Oktay GÜNER

Her gün büyüyen Atatürk

Bugün 10 Kasım. Aziz Milletimiz büyük evladını kaybedeli 78 yıl olmuş. Her geçen gün O'nun büyüklüğünü biraz daha fazla idrak ediyoruz. O'nun günündeki itibarlı, huzurlu, güvenilir Türkiye'yi özlüyoruz. BM Teşkilatı kurulmuş siz de müracaat edin telkinleri yapılıyor, Atatürk'ün cevabı; "Davet etsinler, düşünürüz" oluyor. Balkan Paktı ile Batı'yı, Sadabat Paktı ile Doğu'yu karşılıklı güven şartlarında, insanı koruyan hükümlerle imzalıyor. Böylece O'nun yüksek dehasının rehberliğinde siyasi ve sosyal tehditlere karşı birleşme sağlanıyor.

Avrupa'nın en meşhur biyografi yazarı Emil Ludwig, O'nun çocukluğuyla ilgili fevkaladelikler aramaktadır. Atatürk; "Biz de diğer çocuklar gibiydik. Hiç bir olağandışı hal aramayın. Nuri bak! Bu soruya sen cevap ver" der. (Nuri Conker çocukluk arkadaşıdır. Yaveridir.) Nuri Conker; "Karga kovalardık, ağaçlardan meyve toplar kovalamaca oynardık, O bizlere katılmaz devamlı kitap okurdu" diye cevap verir. Atatürk yine benzeri sorulara muhatap olunca "Benimle ilgili araştırdığınız konuda tek fevkalade tarafım Türk yaratılmamdır" der.

Milletin öz cevherini tanıdı

Atatürk en büyük eserim dediği cumhuriyeti iki temel üzerinde yüceltmiştir. Türk Ordusunun kahramanlığı ve yüksek Türk Kültürü.

O takım subaylığından kademe kademe yükselerek Mareşal olmuştu. Çeşitli coğrafyalarda savaşarak milletinin öz cevherini tanıdı. Güçlüklere tahammül, zorluklara karşı direnme gücünün ne olduğunu Mehmetçik'ten yaşayarak öğrendi. Çanakkale Savaşlarında ölüm karşısında Türk askerinin akıl almaz soğukkanlılığı, imanı, teslimiyeti karşısında M. Kemal; "Ben milletimi Çanakkale'de tanıdım" diyordu.

Ömrünü milletinin kültür değerlerini tanımaya ve tanıtmaya vakfeden Atatürk, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu gibi eserler meydana getirdi. Tarih kongreleri dünya çapında değerlerin tezlerini ilim alemine duyurdukları forumlar oldu.

İslamcılık, Türkçülük, Garplılaşmak, muasırlaşmak Osmanlı aydınlarının çok uzun zamandır tartıştıkları tezlerdi. Atatürk bu konuda tam bir kararlılık gösterdi. "Çağdaş Medeniyet" dedi. 12 yıl sürmüş savaşlar memleketimizi yangın yerine çevirmişti. Yetişmiş kadrolar Yemen'den Galiçya'ya, Mısır'a uzanan savaşlarda şehit olmuş veya sakat kalmıştı. Sağlam, sağlıklı nüfus çok azdı. Bir milyon kişi frengiliydi, iki milyon kişi sıtmaydı, üç milyon kişi trahomluydu. Verem, tifo, tifüs salgın haldeydi.

Her türlü israfa karşıydı

1923'te nüfusumuz 13 milyondu. Bunun 11 milyonu köyde yaşıyordu. 40 bin köyün 37 bininde okul yoktu, dükkan yoktu. Her dört köyün üçünde cami yoktu. Beş bini aşkın köyde sığır vebası vardı. Hayvanlar kırılıyordu. Şeker, pirinç, ekmeklik un hepsi ithal ediliyordu.

Cumhuriyetin temelindeki İstiklâl Savaşı, güzide bir subay kadrosu ve Mehmetçiğin eşsiz fedakarlığı ile başarılmıştı. Şimdi yeni devletimizi eğitim, kültür, sağlık kurumlarıyla ayağa kaldırmak gerekiyordu. Bu arada çağdaş kültür kurumlarının hepsi alındı. Opera, bale, tiyatro en gelişmiş şekliyle, devlet eliyle tesis edildi. Avrupa'ya hem kültür, hem sanat, hem de teknik sahada talebe gönderildi. Atatürk bu gençlerin eğitimiyle bizzat meşgul oldu.

Ekonomide yatırım ölçüsü "Ne kadar paramız var, o kadar yatırım" şeklindeydi. Her türlü israfa şiddetle karşıydı.

Dış politikada barışçılığı esas almıştı. "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" ilkesini özdeyiş haline getirmeden 21 Mart 1923'te söylediği şu sözleri de aynı zihniyetin ifadesidir: "...Harp zaruri ve hayati olmalı. 'Öldüreceğiz' diyenlere karşı 'ölmeyeceğiz' diye harbe girebiliriz. Lakin, hayatı millet tehlikeye maruz kalmayınca harp bir cinayettir."

Tertemiz bir iman sahibidir

Atatürk'ün dış politikasının diğer bir önemli özelliği de gerçekçiliği ve maceradan uzak kalma isteğidir. Bu özelliği 1921'deki şu sözler dile getirmektedir;

"Büyük hayaller peşinde koşan, yapamayacağımız şeyleri yapar gibi görünen sahtekar insanlar değiliz. Efendiler, büyük ve hayali şeyleri yapmadan yapmış gibi görünmek yüzünden bütün dünyanın husumetini, garazını, kinini bu memleketin ve bu milletin üzerine celbettik. Haddimizi bilelim. Binaenaleyh efendiler, biz hayat ve istiklal isteyen milletiz. Ve yalnız ve ancak bunun için hayatımızı ibzal ederiz."

(Prof. Dr. S. Akşin, Çağdaş Türk Diplomasisi Sempozyumu 1997)

Bugün bazılarının Atatürk'e saldırdığını görüyoruz. O en doğru olanı yapmıştır. Allah ve din tüccarlarının aksine tertemiz bir iman sahibidir. Hacı Bektaş-ı Veli'ye aşık, Hz. Mevlana'yı 17 kere ziyaret edecek kadar saygılıdır. Atatürk milletimizin ebedi lideri ve güneşidir. Gönlümüzün en sıcak fatihalarıyla O'nu hürmet ve sonsuz minnetle yad ediyor, Aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları