Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

Her biri bir ordu!

Kurtuluş Savaşı’nda veya devletin kurulma aşamasında hizmet verenler gerçekten farklı insanlardı. Bu farklılığı, Başkomutan Gâzi Mustafa Kemal Paşa’da kuşkusuz gördüğümüz gibi; en küçük rütbelisinde de görmek olanaklıydı. Sadece askerler değil; iş adamları, yazarlar, memurlar, köylüler... Her biri o zor günlerde kesinlikle alkışlanacak işler yaptılar. Sözgelimi o büyük insanlardan birisi de, sunucuların ustası Orhan Boran’ın Babası Hikmet Boran idi... Ne mi yapmıştır?
Tıbbiye öğrencisi Hikmet Boran 19 yaşındadır. İstanbul gençliği adına Sivas Kongresi’ne katılır. Kongrede “manda ve himaye” isteyenlere öyle bir meydan okur ki, onun bu çıkışına Mustafa Kemal Paşa’nın kesin tavrı da eklenince, bir daha kimse “manda ve himaye” den söz edemez!
O ölüm kalım günlerinde, (aldatılmışlar ve hainler dışında) en sıradan insanlar bile, omuzlarında; yük ne söz, koca dağ taşıyorlardı. Her biri, yoksulluğa, olanaksızlığa meydan okuyor; korkuya ’korku’ oluyorlardı. Ve yine onların her biri, ben deyim bir tümen, siz deyin bir ordu idi!
Erdem ne ise, o idi onlar... Kahramanlık ne ise o! Ve onlar aramızdan çıkmıştı!
Gerek TRT’de, gerekse özel basında çalışırken o insanların öykülerini topluma ulaştırmak için, sorumluluk sahibi her yazar gibi özel uğraş verdim. Hazırladığım dizi programda o adı az bilinen kahramanları anlattım. Program araştırması yaparken o insanları ve yaşayan çocuklarını tanıdıkça kimi zaman hayran kaldım; kimi zaman da hüzünlendim... Hüzünlendim; çünkü röportaj yaptığım Erzurumlu Nafiz Bey’in seksenindeki kızı, yoksulluğu iliklerine kadar yaşıyordu!
Kim bu Erzurumlu Nafiz Bey!
Bu yiğit aslen Erzurumlu ve fakat Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul’da yaşayan varlıklı bir tüccardır. Türk’ün varoluş savaşı başladığında henüz kurulan ordumuzun uçağı yoktur. Nafiz Bey bunu bilir. İstanbul’da İtalyanlarla görüşür ve kendi parasıyla iki uçak satın alır. Bu uçakları, Sakarya Savaşı öncesinde, parçalar halinde İnebolu’ya kadar getirir. İnebolu’dan Kemal Paşa’mıza çektiği telgrafta, “İtalyanlardan satın aldığım uçağı Ankara’ya gönderiyorum. Bu uçaklarla düşmana ilk bombayı atan askerimize 500 lira ayrıca armağanım vardır” der.
Askerî sır!
Yine 80’li yıllarda, yaşayan gâzilerle ilgili bir program yapmaya heveslendim. Ankara Maltepe’de oturan, Kurtuluş Savaşı’na Yedek Subay olarak katılmış 90 yaşlarındaki bir gâzimizle işe başladım. Gâzimiz, savaşı anlatırken, “Batı Cephesi Komutanlığı’ndan bir emir geldi. Emir önemliydi” dedi. Ben “O emri hatırlıyor musunuz?” dedim. “Evet” dedi. “Lütfen söyler misiniz efendim” deyince de bana dik dik bakıp “Askeri sırdır, söyleyemem!” demez mi? Ben, “Efendim o emirler, ‘Harp Tarihi Belgeleri’biçiminde yayımlanıyor. Sonra aradan 65 yıl geçmiş; hiçbir sakıncası olmaz, lütfen söyleyiniz; sesinizden yayınlayalım” deyince de, Kurtuluş Savaşı’nın o 90 yaşındaki Yedek Subay’ı belini doğrultu, azarlar biçimde: “Delikanlı ısrar etme! Tabur Komutanımız bize, ölene kadar bunu kimseye söylemeyeceksiniz, dedi. Ben ölene kadar komutanımın emrine uyarım!” dedi ve sustu... Elini öpüp saygıyla yanından ayrıldım. Doğrusu moralim de bozulmuştu. Nitekim bu programı yapamayacağımı anladım ve vazgeçtim.
Kurtuluş Savaşı’nın bırakınız muvazzafını, Yedek Subay askeri bile böyleydi! Onlara minnet ve şükran doluyuz. Durakları uçmak olsun!

Yazarın Diğer Yazıları