Her arı bal yapmaz
ABD, FED''in önceki gün faizi 75 baz puan artırarak, 2,25-2,50 seviyesine çıkarması, elbette Türkiye''ye gelecek yabancı yatırım sermayesinin azalmasına ve tersine çıkışlara neden olacaktır. Ama FED''e gerek yok, zaten hükümet istikrarı bozmak için elinden geleni yapıyor.
Dün dolar kuru 18,8736 idi. Yılbaşından bu yana geçen 7 ay içinde dolar kuru yüzde 40,4 oranında arttı. Buna karşılık Temmuz ayı beklentisini de eklersek, aynı yedi ayda TÜFE yüzde 42 oranında arttı. Yani dolar artışı enflasyon artışının altında kaldı.
Uygulamada TL''de yüzde eksi 35 faiz, kuru artırıyor, kur kendinden daha yüksek enflasyon yaratıyor ve enflasyon arttıkça da kur artıyor. Yani siyasi iktidarın nedenini bilmediğimiz yanlış faiz politikası, kur ve enflasyon sorununu çıkmaza, kısır döngüye soktu.
Merkez bankası reel kur endeksine göre dün itibariyle doların denge kuru 10 liradır.
Türkiye''nin yurt dışı tahvillerinde, iflas sigorta risk pirimi de 855,33''tür. Yani Türkiye dünyada en pahalı dış borç bulan ülkeler arasındadır.
Hükümet faiz yanlışını, dolaylı yollardan düzeltmeye çalışıyor. Ama her karar ekonomide yeni bir gedik açıyor.
Birincisi, ihracat gelirlerinin yüzde 40''ını Merkez Bankasında bozdurmak zoruna iken birde krediye ulaşmak için ayrıca bu dövizin yüzde 30''unu da çalıştığı bankaya bozdurmak zorundadır. Bu karar Türkiye''nin döviz sıkışıklığına günübirlik bir çözüm olarak getirildi.
Ayrıca TL ile sözleşme zorunluluğu getirildi.
Hükümet plansız ve programsız bakkal hesabı gidiyor. Gününe göre farklı kararlar alıyor. Hepsi de ters tepiyor. Bazı örnekler;
1. İhracatçılar döviz bozdurmamak için hammadde stokunu artırdı. İthalat arttı ve dış açıklar arttı.
Yine bazı şirketler yurt dışında şirket kurarak, ürününü körfez ülkelerinden bağlıyor, hem döviz cinsinden anlaşma yapıyor, hem de faturayı veya bir kısmını ordan keserek dövizi getirmiyor.
2. Hükümet dövize talebi azaltmak için döviz alımına vergi getirdi. Ancak şimdi Piyasa kuru ile Kapalıçarşı kuru arasında, 30 kuruş fark oluştu. Çünkü kapalı çarşıda kimliksiz döviz satışlarında binde 2 vergi alınmıyor.
3. Hükümet kur korumalı mevduat getirdi. Ancak bütçeden ödenen farklar hem açığı artırdı, hem de fakir fukarının vergileri ile para sahibi zenginlere gelir transferi yapılıyor. Gelir dağılımı bozuldu ve yoksulluk arttı.
4. TÜİK, haziran ayı itibariyle, finansal yatırım araçlarının reel getiri oranlarını açıklamıştı. TL mevduatın TÜFE''ye göre yıllık reel getirisi yüzde 35 oldu. Bu demektir ki, parasını TL''de tutanlar ayrıca aynı bankaya reel satın alma gücü olarak yüzde 35 oranında gizli vergi ödüyor.
Bankalar Merkez bankasından yüzde 14 faizle fon alıyor. Bu fonları tüketiciye MB ortalama kredi faizi verilerine göre yüzde 33,72 ile tüketiciye satıyor. Bankalar yüzde 140 kazanıyor. Ayrıca devlette kredi faizleri üstünden yüzde 15 oranında KKDF ve yüzde 5 oranında BSMV olarak vergi alıyor. Tüm maliyeti de toplum çekiyor.
Hükümet neden böyle bir yol izliyor olabilir?
Bir nedeni; ''''Devlet enflasyonun altında faiz vererek devlete TL borç verenlerden enflasyon vergisi alıyor '''' olmasıdır.
Ancak asıl sorun neden halktan alıp, bankalara veriyor? Bankalar normal kar etseler de yaşarlar. Ama hükümet neden faiz kararı ile bankalara yüzde 140 oranında kar yaratıyor? Bu sorunun cevabı Türkiye''de çözümün ve istikrarın da yolunu açacaktır.
Bu kadar soruna rağmen, Türkiye dış borçlarda direniyor, temerrüde düşmedi. Bunun iki nedeni var;
- Birisi, özel sektörün ihtiyatlı olup, yurt dışında döviz tutması,
- İkincisi de, Türkiye''de kayıt dışı ekonominin, yeraltı ekonomisinin yüksek olmasıdır.
Kayıt dışı ekonominin yüksek olduğunu gösteren birçok olay var; söz gelimi Merkez Bankası ocak-mayıs 5 aylık dış ödemeler blançosuna göre, Türkiye''ye kaynağı belirsiz 13,3 milyar dolarlık döviz girişi olmuş. Geçenlerde uyuşturucu çetesi yakalandı. Çetede bir savcı ve bazı polisler var.
Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı''nın 2022 Türkiye Uyuşturucu Raporunda da, Türkiye''nin uyuşturucu konusunda hem hedef hem de transit rota niteliği taşıdığı tespit ediliyor.
Özet olarak, bu politikalarla çıkışımız yoktur. Başkanlık sistemi ve bu günkü hükümet ekonomiyi yönetemedi.