Hepimiz bir Bülent Arınç etmiyoruz!
Başbakanın yaptığı açıklamayı Bülent Arınç hariç bütün Türkiye, “Basın özgürlüğüne müdahale” olarak algıladı.
Ama Bülent Arınç “Yanlış anladınız” diyor.
Yani suçu yine milletin zekâsında buluyor, Ahmet Taşgetiren’de buluyor, Nazlı Ilıcak’ta buluyor, Mehmet Barlas’ta buluyor, Ergun Babahan, Hasan Cemal’de buluyor. Sadece bunlar mı diyeceksiniz, elbette değil ama bunlar Erdoğan’ın dediği her şeyin onda dokuzuna evet diyen ama bir bu dediğine, “Hop dedik beyefendi!” çeken kalemler, hani bugüne kadar her şeyi doğru anlamışlar amma nasıl olmuşsa bu sefer “yanlış anlamışlar!”
Öyleyse Arınç milletin en akıllısı, öyle ya, herkesin yanlış anladığını doğru anlayan tek kişi kendileri. Bunu kim söylüyor, kendileri. Hepiniz yanlış anladınız, doğrusunu benden öğrenin demekle, hepinizin aklı benim aklım kadar etmiyor demek arasındaki fark herhalde Bay Arınç’la Sayın Arınç arasındaki fark kadardır. Aynı konuda yarın Erdoğan çıkar, “Köşelerinde istediği gibi at oynatanların hesabı patronundan sorulur” derse o zaman ne yaparlar, bilemem.
İktidardakilerin hep doğru söylediği muhalefet ve milletin ise hep yanlış anladığı bir dönemden geçiyoruz. Gerçi önce “Yanlış anladınız” diyenler aradan bir hafta kadar falan geçtikten sonra, “Haddi aştıysak özür dileriz” demiyor değiller. Bu hal bile çok bilinmeyenli bir denklem. Yani sen doğru söyledin millet yanlış anladı ise ve sen buna rağmen özür diliyorsan, zoru ve çıkarı görünce (burada çıkar partiden ihraç yahut riske giren oy oluyor) geri adım atan biri oluyorsun
Olabilir, canın sağ olsun..
Yok, gerçekten yanlış yaptın da özür diliyorsan, bu durumda millet senin yanlış söylediğini senden bile bir hafta önce anlamış oluyor. Senin kendi söylediğini doğru anlaman bile bir hafta alıyor ki, bu da millet adına acınacak bir durum. Yani bu durumda o koltuklarda kendi söylediğini doğru anlamak için aradan on gün geçmesine gerek kalmayanların bulunması gerekirdi, neyse, bu da demokrasinin bir cilvesi olsa gerek.
“Yahu devlet çöküyor, vatan parçalanıyor, sen ne diyorsun!” diyenler için de, “Haklısınız, ama!” diye başlayan bir cümle kurmak zorundayım.
Evet, kritik bir dönemeçteyiz ama gerçeğin farkında olan inanınız ki, çok az. EN iyi niyetliler bile olup bitenlere en olmaz zaviyeden baktıkları için AKP’yi teşhir edeceğiz ve iktidardan düşüreceğiz diye Erdoğan’ın değirmenine su taşımakla meşguller.
Neymiş efendim laiklik elden gidiyormuş, Türkiye İslâmlaşıyor, Araplaşıyormuş, AKP’nin uyguladığı proje, buymuş.
Meselâ Emin Çölaşan durumun “vahametini” kendince, “Maalesef AKP döneminde 17 bin birahane kapandı!” diye anlatıyor.
Ölçüye bak, hizaya gel.
Çölaşan’ı dinleyen halk ise, “Şükürler olsun, 17 bin batakhane kurutulmuş” diyor.
Oysa AKP’nin uyguladığı projeyi anlamak için kuruluşuna bakmak gerekir. Sağ olsun Arslan Bulut bunu defalarca belgeleri ile ortaya koydu. Türkiye’de uygulanan proje bir ABD projesidir, hedef federasyondur. Bu projenin önünü kesebilecek olan Ordu ve ABD karşıtları halledilmiştir. Bu projeye Atatürk’ün bütün ilkelerine sırtını dönüp yalnızca laiklik ilkesine sarılan ve onu da ters yorumlayan kimi askerler de destek vermiştir, Allah da onları işte böyle cezalandırmaktadır.
Böylece düne kadar sadece mağdur olan AKP bugün hem mağdur, hem mağrurdur.
Böyle bir Türkiye’de en iyisi Arınç’ı yazmak dedik; teşekkürler Sayın Arınç, saygılar sunarız.