Hem güvenlik hem demokrasi!
Ayarlı aydınlar ileri demokrasilerde tartışmaya dahi değer bulunmayan olguları Türkiye’de tartışmaya açmaya bayılıyor. Demokrasi, özgürlük ya da insan hakları gibi değerlerin gölgesinde devlet ve güvenliği tartıştırmak bu olguların başında gelmektedir. Öyle bir ortam oluşturuluyor ki, bu muhteremlere göre sanki demokrasinin karşıtı devlettir, güvenliğin alternatifi de insan haklarıdır. Sanki devletin olmadığı yerde demokrasi, güvenliğin olmadığı yerlerde de insan hakları olabilirmiş gibi bir hava yaratılıyor. Bu malum zevat sürekli olarak devleti azaltarak demokrasiyi, güvenliği azaltarak da insan haklarını çoğaltacağını sanıyor. Hem demokrasi hem de güvenlik için tehlikeli olan birbirinin hem sebebi hem sonucu olan, birbirini tamamlayan kurumları, organları ve unsurları birbirinden ayrı, birbirine karşıymış gibi göstermektir. Hepsinin işlerliğindeki uyum ve ahenk ancak demokrasiyi sağlıklı bir zeminde tutabilir.
Güvenlik zafiyeti!
Devlet, demokrasi, insan hakları, güvenlik gibi unsurların hepsini bir bütünün birbirini tamamlayan parçaları olarak düşünmemek hiçbirisinin işlevini kavramamak demektir. Gerçek buyken Türkiye’de güvenlik, devlet ve demokrasi gibi kavramlar bir tarafa öncelik ya da kutsallık atfedilerek tartışılmaktadır. Bu nedenle de “demokrasi mi, güvenlik mi?” gibi garip sorular sorularak cevapları aranmaktadır. Devletin, demokrasinin ya da insan haklarının varlığının her şeyden önce güvenliğe bağlı olduğu gerçeği sürekli göz ardı edilmektedir. Çok açık ifade edelim ki, özellikle terör sorununu “güvenlik mi, demokrasi mi?” şeklinde ortaya koyanlar iyi niyetli olmayanlardır.
Güvenlikte zafiyet demokratik sistemin en büyük düşmanıdır. Terör, hiçbir insani ve ahlaki kural tanımayan şiddettir. Güvenlik zafiyetinin olduğu yerde terör, doğrudan demokrasinin ve insan haklarının öznesi olan insan varlığını tehdit eder. Yaşama hakkını demokratik sistem içinde güvence altına alamamanın bedelini yaşamın bizzat kendisi öder. Demokrasi ve güvenlik terazi kefesi değildir ki bir taraf alçalırken diğer tarafı yükselsin. Demokrasi ve insan haklarını koruma altına alan ve dengede tutan tek şey insanlara sağlanan yaşama güvencesidir.
Güvenlikte gösterilen zafiyetin oluşturduğu boşluğu, -her gün yaşandığı gibi- Mehmetçik kanıyla doldurmak zorunda kalırsınız. Çok açıktır ki diğer nedenleriyle birlikte Türkiye’nin teröre bu kadar kurban vermesinin ardında terörle mücadele edenlerin elini kolunu bağlayan düzenlemelerin önemli bir payı vardır.
Çifte standartlı davranmak!
Teröristle dağlarda, mağaralarda, sınırın öte yanında asker mücadele ediyor. Terörle daha etkin mücadelede için askere verilecek yetkilere karşı çıkmak teröriste destek vermek anlamına gelir. Hem demokrasi hem de güvenlik olağan durumlara özgü değerlerdir. Olağanüstü durumlarda gerçek anlamda ne demokrasiden ne de güvenlikten söz edilebilir. Türkiye’de adeta iki devlet varmış gibi davranmak, polise tanınan yetkilere ses çıkartılmazken terörle mücadele için askere verilecek yetkiler söz konusu olduğunda paniklemek namuslu bir aydının yapacağı iş değildir.
“Ergenekon” adı altında yapılan operasyon ve tutuklamalarda çiğnenen temel insan hakkı ve özgürlüklerini görmezlikten gelenlerin, PKK’lılarla mücadele için hem de insan haklarına riayeti esas alan düzenlemelere karşı çıkmaları onların gerçek niyetlerini açıkça ortaya koymaktadır. Bu nedenle devlet, demokrasi, güvenlik, insan hakları hepsi bir konsept içinde düşünülmelidir. Herkes hem demokrasi hem güvenlik; hem devlet, hem de insan haklarını talep etmelidir.