Helsinki'de iki yalancı!

Bu hafta, öbür ay diye epeydir ertelenen buluşma nihayet gerçekleşti. "NATO Zirvesi", "İngiltere ziyareti" derken beklenen görüşme son bölüme sıkıştırıldı. 2 saat süren hasbihalde neler konuşulduğunu tahmin zor değil.

Bana en çarpıcı gelen taraf buluşmanın Helsinki'de yani Finlandiya'da gerçekleşmesi idi. Bu ülke, 1989'da Demirperde'nin yıkılışına kadar Moskova'ya bağımlıydı. Tuhaf bir statüleri vardı. Topraklarında tek Sovyet askeri yoktu ama Moskova'ya onaylattırmadan hiçbir uluslararası adım atmazlardı. Dünyanın en sık feribot trafiği Finlandiya ve SSCB arasında gerçekleşirdi. Finli gençler buna "Vodka seferleri" adını takmışlardı.

Bugün SSCB yok. Yerine Rusya Federasyonu ikame edildi. Ancak, iki oluşum arasında yine de ilginç bir bağ var. Bir zamanlar tüm İskandinav ülkelerinin ortak hava yolu şirketi SAS varken bile FINAİR, yani Finlandiya Havayolları bağımsız uçuşlar yapardı. Benim bu ülkeye ilk defa gidişim bu sayededir.

Hayvanları severim. Özellikle geyikleri. İlk seyahatimde, kurutulmuşu ve pastırması dahil yediğim tüm etlerin geyik olduğunu neden sonra öğrendim. Üzüldüm ama çok lezzetli bulduğumu söylemeliyim. O dönemde FINAİR'in uçuş noktaları arasında İstanbul da bulunuyordu.

Türk boyları

Finlandiya'da Türklerin yaşadığını ilave etmeliyim. Hatta bu ülkeden İsmail Atik isimli futbolcu Beşiktaş'ta uzun süre top koşturdu. Dünya şampiyonu güreşçimiz Gazanfer Bilge Finlandiya'da yapılan turnuvada tanıştığı Türk kökenli bayanla evlenmişti.

Bilgi notlarımı burada tamamlayıp, yine iki yalancıya döneceğim. Başkanların "Dünya satrancı"nda neler gündeme geldiğini tahmin zor değil. Suriye başta, Orta Doğu'nun paylaşımını yaptıkları kesin. Sonuçları yakında ortaya çıkar.

Basın toplantısını, Rusya'nın organize ettiği son şampiyonanın sembolü topla süslenmesinden belliydi. Trump'ın hediye edildiği anda verdiği "Oğlum futbola meraklı. Ona götüreceğim" cevabı kurgunun bir parçasıydı. Emaneti anında eşine teslim etti.

Sinirlendi ve bitirdi

Başkanlara soru yöneltenlerden birinin "Nükleer silahları protesto eden tavrı" anında karşılık buldu. Onu derdest edip dışarı atanların Finlandiyalıya benzer tarafları yoktu. Kesinlikle Putin'in yıllarca çalıştığı KGB'nin mensuplarıydılar.

Rusya Federasyonu Başkanı'nın toplantıyı sonlandırmasına neden olan ise "Kırım'ı ilhak ettiniz" lafı idi. Putin buna cevap verme yerine "Bazı şeyleri fazla kurcalamamak lazım" şeklinde konuştu. Ve siyasal komedinin perdesini kapattı.

Sahi, sayın yöneticilerimizin ne zamandan beri Kırım Tatarlarından hiç söz etmediklerinden farkında mısınız? Niye acaba? Cevabını Putin'in sözlerinde bulabiliriz. Sanırım.

Son anda önlendi

Bir hatırlatma daha yapacağım. Putin, Kırım'ı işgal ettiğinde dünyadan ses çıkmayınca, yeni bir ilhak planı daha hazırladı. Bu defa Baltık ülkelerini yutmaya çalıştı. Devreye bir kişi girdi; Stoltenberg. NATO Genel Sekreteri, kimseye danışmadan kendine bağlı güçleri süratle "koruma kalkanı" konumuna geçirdi. Bu tedbirin hâlâ devam ettiğini söyleyebiliriz.

Bizi yönetenler, Putin'in Türkiye için de ne kadar tehlikeli olabileceğini unutmamalıdır. İki defa "mültecilerin kahrını en fazla Türkiye çekiyor" dedi diye ona asla güvenmemeliyiz.

***

CNNTÜRK'ün başarısı

İç ve dış ekranların konuya gösterdikleri ilgi büyüktü. Beni şaşırtan bizim CNN oldu. Amerikan kökenli kuruluş olan Albright Stonebridge'in temsilcisi Hakan Akbaş'ın görüşleri alındı. Akbaş'ın ilk cümlesi "Siyasal tiyatro izledik" idi. Sonra devam etti:

"Söylenenler ve söylenmeyenler arasındaki farklılıkları tahmin edebiliyorum. Bu görüşmeye en büyük tepki Amerikan kamuoyundan gelecektir. En başta da Trump'ın kendi partisinden."

Nitekim, Cumhuriyetçi Parti'nin güçlü ismi Senatör McCain gecikmedi; "Başkan kimi uyuttuğunu sanıyor". Tepkiler devam ediyor. Uzun süreceğe de benziyor.

Yine CNNTÜRK'te bir başarılı kurgu daha izledik. "Davranış bilimleri uzmanı" Aşkım Kapışmak'tan yorum aldılar. Başkanların oturuş biçimi, el ve parmakların duruşu ve yüz ifadelerini izledi. Sonuçta teşhisi koydu; "büyük yalanlar söylendi!"

Merak etmemiz gereken Helsinki'deki basın toplantısında bizden üç defa söz edilen ülke olarak ne tepki vereceğimiz. Adamlar güney sınırlarımızı paylaşırken biz hâlâ "Membiç de Membiç" diye söylenmeye devam mı edeceğiz? Yoksa akıllı bir hamleyle satranca mı katılacağız...

...

GÜNÜN SÖZÜ

Baskı rejimi altında mizah, bilgiye dönüşür. Otto Beer

Yazarın Diğer Yazıları