Helal olsun Muharrem İnce'ye…

Kim ne derse desin, ne kadar eleştirirse eleştirsin; ben, "Bin Günde Memleket Hareketi"ni ilan ettiği açıklamasını A Haber'den izledim ve bayıldım Muharrem İnce'ye. Koca bir alkışı, hatta yetmez abidevi bir teşekkürü hak etti bence.

Düşünün bir kere… İnce sayesinde iktidar medyasının gözü "muhalefeti böleceğiz" hırsıyla bu kadar dönmemiş olsaydı, "CHP'ye vuracağı anlara" bu kadar kilitlenmiş olmasalardı gözlerini, kulaklarını…

Türkiye'nin;

"- Enerji yönetimi sorunu olan,

- Dış politikada gel-gitler yaşayan,

- Diplomatik ilişkileri, ticari ilişkilerle düzenleyebileceğini zanneden,

- Parasını ödediği savunma araçlarını dahi alamayan, alsa da kullanamayan,

- Sorunları çözmek yerine erteleyen bir iktidar…"

Ve…

"- İşsizliği arttıran,

- Halkı yoksullaştıran,

- Milli geliri düşüren,

- Ekonomideki memnuniyeti buzdolabı satışına bağlayan bir Cumhurbaşkanı…"

tarafından yönetildiğini, bir kere bile duyabilir miydik şu fani dünyada A Haber ekranında!

Duyduk.

Onun sadece ama sadece CHP'yi hedef alacağından, sıranın AK Parti'ye gelmeyeceğinden öyle emin olmalılar ki, ne dediğine dikkat kesilmeden olduğu gibi yayınladılar toplantısını!

Zira, İnce'nin AK Parti ve Cumhurbaşkanı'nı eleştirdiği anlarda dahi "CHP'ye sert eleştiriler" türü yazılar yanıp sönüyordu ekranlarında…

Sırf şu hazzı yaşattığı için bile teşekküre değer; teşekkürler Muharrem İnce!

Çayını, simidini kapan gelsin…

Ne hukuken, ne de vicdanen toplumu ikna edecek nitelikte bir gerekçe ortaya konamamış olmasına rağmen iki aydır Sincan cezaevinde tutulan ve "gazeteciliği yanında hepimizin dostu, arkadaşı, dert ortağı olan Müyesser Yıldız"a destek olmak üzere özel bir buluşma var bugün Ahlatlıbel'de;

Çayını, simidini kapan gelecek…

Ve susulacak…

Topluca…

Sessiz çığlıklardaki gibi…

Yazdıklarımızın, haykırdıklarımızın karşılığında "tınnnnn"dan başka bir geri dönüş alamadığımız günlerde, tam da iktidarın istediği gibi "tıp" oynarsak belki birilerine ulaştırabiliriz mesajımızı diye düşündü "Müyesser Yıldız'ın dostları"…

Müyesser Abla'nın, özgürlük hakkının ihlali nedeniyle Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı tedbir talepli bireysel başvurusunun üzerinden de bir ay geçtiği için, -e bir de tabii "Adalet Nöbetleri"ne dayanan bir onurlu mücadele tarihi ovar- mekan olarak, Ankara'da, AYM'nin tam karşısında yer alan Ahlatlıbel Atatürk Parkı seçildi…

"Tıp" saat 13.30'da başlayacak ve 15 dakika sürecek; Müyesser Abla için "ziyafet" demek olan çay-simit pikniğiyse kim, ne kadar isterse…

Pandemi koşulları dolayısıyla, gelecek herkese peşin peşin maske, hijyen ve mesafe hatırlatması yapıyor "Müyesser Yıldız'ın dostları"; ve ekliyorlar:

- Sen yoksan, biz bir eksiğiz

Eksilmeyelim.

SORU-YORUM

Adalet Bakanlığı'nın, Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkındaki Yönetmeliği belli. Buna göre, "Milletvekillerinin, ceza infaz kurumlarındaki yaşam şartlarını yerinde görerek tespitlerde bulunmak, inceleme yapmak veya hükümlü ve tutuklular ile görüşmede bulunmak amacıyla yapmış oldukları istemler, ceza infaz kurumu idaresine bilgi vermek koşuluyla yerine getirilir. Milletvekilleri, hükümlü ve tutuklularla açık ziyaret şeklinde görüşebilir (Madde 40)." Hatta cezaevine girişleri sırasında da ayrıcalık gösterilir; tıpkı mülk amirler, hakim, savcı, avukat, ceza infaz kurumu komutanı gibi milletvekilinin de -ağır cezayı gerektirecek suç üstü halleri dışında- elle üstü aranmaz.

Yoruma kapalı bu yönetmelik maddesine rağmen, son dönemde tutuklu gazetecileri ziyaret etmek isteyen milletvekillerinin cezaevlerine girişlerinde sorun yaşadığı, kimi milletvekilleri içeri alınırken, kimi milletvekillerinin ziyaretine engel olunduğu iddia ediliyor.

Sorum Adalet Bakanlığı'na;

Terör örgütü başı Öcalan'a bile HDP'li vekillerin heyetler halinde ziyaretlerine izin verilmiş bir ülkede, bu iddialar doğru mudur? Doğruysa, kim, hangi kritere göre karar veriyor; hangi milletvekilinin, hangi tutukluyla görüşüp, görüşemeyeceğine?

Yazarın Diğer Yazıları