Hedef GDO’lu devlet!

Kim derki, bunlar milletvekili...
Giydikleri takım elbise, taktıkları kravat sizi yanıltmasın. Bunların alayı “kravatlı apo”nun ta kendisi.
Eşkiyayı cezaevinden çıkartıp parlamentoyla taltif ederseniz olacağı budur. Başlar ayak, ayaklar ise baş olursa, o vakit eller tokat olur Türk polisinin yüzünde patlar.
Oysaki, tahtına, tacına ve şahsına yapılanı affedebilirdi imparator, ancak polisine uzandığında eller, onu devletine yapılmış sayar, uzanan o elleri kırar, yapanı da affetmezdi elbet.
***
Etkisiz ve yetkisiz bir konu mankeni haline getirdiğiniz Türk polisinin incinen onurunu kim tamir edecek?
Suçun karşısında etkisiz, suçlunun karşısında yetkisiz kıldığınız, varlığıyla dalga geçilir bir hale getirdiğiniz bu müessese, salt ekmeğini arayan işçinin, hakkını arayan öğrencinin karşısında mı selahiyet sahibidir.
Gericiye itaat, bölücüye dokunulmazlık, Kemalistlere Ergenekon sopasıyla, Türk polisini rayından çıkartarak onu siyasi iktidarın yedek gücü yada alternatif ordusu haline getirmek isteyenler büyük bir yanılgı içindedir.
Türk milletinin bağrından çıkan, ordulaşmış milletin ordusu gibi Türk polisi de rejimin ve cumhuriyetin teminatı, adaletin ilk basamağıdır.
İşte bu nedenle “Polis, bir asker kadar disiplinli, bir anne kadar şefkatli ve bir hukuk adamı kadar hukukçu” olmalıdır.
(...)
Emperyalist Batı Bloğunun emir ve direktifleriyle devletin başlangıç ilkeleri ve kuruluş felsefesine ait DNA’larla oynayan ve kendi amaçlarına uygun GDO’lu bir devlet yaratmak isteyenler “önce adliyeyi, sonra mülkiyeyi” ele geçirerek devletin damarlarına yapılacak bir seyahate kilitlenmişlerdir. Türk polisinin karşısında bölücülere dokunulmazlık zırhı giydirenler, gericilere ise itaati telkin eden zihniyet bugünkü hakim ve amir zihniyettir.
(...)
Bağımsız mahkemelerin verdiği kararı “Türk mahkemelerini tanımıyoruz” diyerek, tebliğ edilmiş kararı yırtan ve çöp tenekesine atan vekil bozuntusundan, halkı sivil itaatsizliğe ve ilköğretim Andını protesto etmeye kadar vardıran vekiller halen tedavüldedir.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Başbakanına “s..tir” çekecek kadar gözü dönen Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanından sonra, adeta terbiyesizlik, edepsizlik, adaptan ve erkandan tamamen soyutlanma yarışına girerek, karşı nefreti tetikleme arzusu tavan yapmıştır.
Son olarak “Devletin gönderdiği imamların arkasında namaz kılmayın. Bunlar Türkçüdür, Devletçidir” diyerek, aynı dine iman eden, aynı kitaba inanan, aynı kıbleye yönelen, aynı Allah’a kulluk eden insanları mabetlerde dahi ayrıştıracak kadar günaha talip olmuşlardır...
Tamer Abuşoğlu

+++


Birincisinden ne gördük ki
ikincisinden medet umalım

Sayın Başbakan AKPM’de yaptığı konuşma ve parlamenterlerin kendisine sorduğu sorulara verdiği cevaplar yandaş basın tarafından 2. One Minut olarak manşetlere taşındı. Hani derler ya birincisinden ne gördük ki ikincisinden medet umalım. Malum 12 Haziranda genel seçimler var. Eğer milletimiz biraz olsun balık zekalılıktan kurtulabilse ki kurtulacağına ben inanıyorum bu one minutçilere gerekli cevabı verecektir.
Yine bir seçim öncesi Başbakan Ege meselesinde Yunanistan’a kükreyip duruyordu. Dışarıya kükrüyordu ama mesajlar daha çok iç politikaya yönelikti. Aaaa o da ne? Yunan basınında bizim için hiç de hoş olmayan haberler yazılmaya başlandı. Neymiş efendim Türkiye Başbakanı her ne kadar Yunanistan için tahkirli cümleler kullanıyorsa da el altından Yunan Başbakanına “Malum seçimler var iç politikaya yönelik argümanlar kullanmalıyım.Siz benim şimdiki söylediklerime kulak asmayın.Her daha önce konuştuğumuz gibi olacak” diye haberler gönderiyormuş.
***
15 gün kadar önce bir İsrail gazetecisinin yazdığı köşe yazısı aslında her şeyi net anlatıyordu da bizler anlayamadık. Ne diyordu o gazeteci:
Başbakan Erdoğan seçimlerde başarılı olmak istiyorsa iç politikaya yönelik bir dış çıkış yapmalıdır.İktidarını ancak böyle devam
ettirebilir.
***
Şöyle bir geriye gidelim. NATO Genel Sekreterliği seçimi öncesi Rasmussen’e karşı olan Başbakanımız bir takım şartlar öne sürmüştü.O şartlar o gün yerine getirilmediği gibi hala da getirilmiş değil ama Rasmussen NATO genel sekreteri.
Mavi Marmara baskınında İsrail’den bir özür ve tazminat bekliyorduk ama ne özür geldi, ne de tazminat. Peki ilişkilerimiz nasıl? Maşallah iyi gidiyoruz. Bülent Arınç bile söylemedi mi? “Biz İsrail’siz yapamayız” diye. NATO’nun Libya’da ne işi var dendikten sonra NATO komuta merkezinin İzmir’de olmasını düşünebilir miydiniz?
Say sayabildiğin kadar.
Eh bizler alıştık. Durmak yok kandırılmaya devam.
Av. Selahattin Sekban-Trabzon

+++

Şifre sıfatında
Evet, önce bu adamın sıfatına bakın. Hayır! Öyle üstün körü bakmayın. İnceleyerek, dikkatle bakın. Yüzündeki eğimleri, kıvrımları inceleyin. Dudaklarının arasından görünen dişlerini inceleyin. Saçlarının şeklini ve rengini inceleyin. Kaşını, gözünü, bıyığını, sakalını, ağzını, yüzünü, hasılı kelam, adamı hücre hücre inceleyin. Sonra, o imtihana giren kuzuları düşünün. Ve o kuzuların edindikleri bilgiyi, binlerce liraya satın alan ailelerini düşünün. Bu sınava hazırlanabilmek için harcadıkları zamanı, çekilen maddi ve manevi ızdırapları, bir daha asla sahip olamayacakları kaybedilmiş çocukluk ve toyluklarını düşünün. Şimdi de incelediğiniz bu sıfatın, düşündüğünüz o kuzulara “YGS’yi SEHVEN ŞİFRELEDİK” dediğini düşünün. Evet, bir kez olsun iyi düşünün. Mademki “yarın” sizin için hiçbir ehemmiyet taşımıyor, bir kere de olsa kuzularınız için çok iyi düşünün.
Bu nur topu (!) gibi adamları, başımıza getiren adamları seçerken çok iyi düşünün. Belki de bir daha, bunları düşünebilecek zamanınız hiç olmayacak...
Mehmet Yazgünoğlu / Tarsus

+++

Hepimizi tatmin edecekler
Son bir kaç gündür gazete okuduğum her an ağlamak yerine gülme krizi tutuyor beni.
Eh aslında memleket durumuna uygun açıklamalarla gerçeği direk ifade ediyorlar tatmin oldum!
Özellikle Hürriyet gazetesi tam sayfa tatmin haberi ile gülmekten karnıma ağrı soktu. Mecliste tatmin olma soru önergeleri bir yana, esas bomba sayın Cumhurbaşkanı Gül tarafından
patladı:
Ben tatmin oldum ama herkesin olması lazım. Savcılar hepimizi tatmin edecekler...
Memleket durumu bundan güzel ifade edilmez doğrusu!
Sayın cumhurbaşkanının bu özlü ifadesi sonrası neden korku toplumu olduk sorusu cevap buldu.
Cem Gökay Gökalp

+++

“Bir gün beni inkar edeceksiniz, hatta bühtanla yad edeceksiniz. Hint’e, Çin’e, Yemen’e, Mısır’a giden fikirlerim orada filizlenerek gelip sizleri boğacaktır”.
Mustafa Kemal Atatürk
(Gönderen: Av. Atila İspir / Konya)

+++

Yeni açılımın habercisi
- Kurtuluş Savaşı sırasında,vatana ihanet eden Şeyh Sait, Şeyh Rıza ve Pirzade Bekir gibi isimlerin mezarları ve yaşadıkları mekanlar restore edilerek ziyarete açılacakmış. Ne dersin?
- Demek ki Atatürk’ü de bu mübarek adamların azmettiricisi olarak mezarından çıkartıp Anıtkabir’in önünde sembolik olarak astıktan sonra, yerini TOKİ’ye devredip Atatürk Cumhuriyeti’ne son verilecek.
Başkent: İstanbul
Sistem: Eyalet
Yönetim: Başkanlık
Ne güzel değil mi? Her şey tıkırında... l Em. Öğrt. Turan
Kırılmazoğlu / İstanbul

+++

Ben ne oluyorum(!)
Bu sistem de vekilleri ben seçmiyorum, seçemiyorum. Benim görevim, Genel Başkanların dayattığı vekil adaylarına meşruiyet kazandırmak oluyor.
Vekil benim değil. Benim iradem dışında birini bana vekil diye dayatıp, sonra da demokrasi adına bana hadi bi yol sandığa kadar uzan da şu benim yaptığım atamalara bir onay ver, meşruiyet kazandırıver deniliyor.
Bu durumda ben ne oluyorum?
Asil mi, seçen mi yoksa bi şekilde seçtirilen mi?
Nazım Peker / Konya

+++

OY’unu VER!
Oy’unu istiyor senden kardeşim, Amerika Oy’unu!
Evladını Amerika’nın çıkarları için, Yunanlı Stavridis komutasında Libya’ya ve dahi İran, Afganistan, Suriye hattaYemen çöllerinde ölmeye göndermek için el birliği ile Meclisten tezkere çıkaranlar, evladını istiyorlar senden...
Sen kendi yurdunda köle, kör karanlıklarda tutsak, komutanların bir kurşun attırılmadan tutsak, generalinden teğmenine...
Mehmet Ali’lerin tutsak...
Mehmedin kahpe pusularda...
İşte yine Oy’unu istiyorlar
senden...
Verdiğin “oy” larla, çiftini, çubuğunu, malını, mülkünü,
dükkanını...
Emeğini verdiğin, karnını doyurduğun ekmek kapın fabrikanı, tersaneni yok edenler...
Dirliğini, birliğini, huzurunu bozup, onurunu ayaklar altına alanlar...
Bu defa kendi Oy’unla evladını istiyorlar senden...
Diyetini verecekler elbet, erzak paketi kömür çuvalı ile AYNİ...
Ya da senin deyiminle en “esgeri” sinden NAKDİ olarak!
(...)
Peki şimdi sen ne yapacaksın?
Ayşe Meral

+++

Anket sonuçlarını doğru okumak gerek
Son zamanlarda açıklanan anket sonuçlarına iki önemli hususta dikkat etmek lazım. Birincisi her fırsatta MHP’nin baraj sorunu olduğunu söyleyenler nedense anketlerde MHP’yi bir türlü baraj altı gösteremiyorlar. MHP’nin şu an için %20 bandında olduğu görülmektedir. Bunu gören malum çevre MHP’ye gidecek oyların CHP-MHP koalisyonuna gideceğini dillendirerek muhafazakar sağ seçmenin MHP’ye yönelmesini engellemek istemektedir. Diğer bir hususta BDP’nin oy oranını MHP’nin oy oranına yaklaşmış gibi göstererek MHP’yi marjinal bir parti olarak göstermektir. Amaç MHP’yi tek başına iktidar hedefi olan bir parti değil de küçük hesaplar içinde olan BDP karşıtı marjinal bir parti gibi göstermektir.
Eren Eler / Mersin

Yazarın Diğer Yazıları