'Hazmettire hazmettire'nin üç yıllık seyri

Üç yıl önceydi; 24 Eylül 2009 günü Türkiye’ye dair muhteşem dönüşüm planını anlatırken nasıl demişti Princeton Üniversitesi’nde:
“Demokratik açılımla ilgili sorun alanlarını biliyoruz. Hazmede hazmede, hazmettire hazmettire bu süreci devam ettirmemiz lazım!”

***

Daha, askerinin başına çuval geçirilen ülkenin başı olarak, ABD’ye nota vermesini savunanların karşısına geçip, gevrek bir eda ile “Ne notası veriyorsun müzik notası mı” dediği gün “hazmetme” kapasitesi hakkında fikir vermişti.
Sonrasını gördük hep birlikte;
Çuvalcı Odierno’yu...
Asalacı Sarkisyan’ı...
Kandil’in hamisi Barzani’yi...
Daha beteri, 2011 Genel Seçimleri’nden önce yaşanan siyasi polemiğin baş aktörünü; “şerefsiz”i ( Muhalefet AKP iktidarı ile PKK’nın görüştüğünü iddia ettiğinde çıkıp “ispatlamayan şerefsizdir” demişti, Oslo müzakereleri ortalığa saçılınca, teröristlerle ile yapılan bu pazarlığın “bilgisi-talimatı” dahilinde olduğunu kabul etti.) hazmedebildi.

***

Hazım sıkıntısı olmadığına göre gelelim meselenin diğer ayağına, yani hazmettirme kısmına:
“Her gün gelen şehit cenazelerine rağmen”, Erdoğan’ın son derece rahat Öcalan ile diyalogdan, PKK ile müzakereden bahsedebiliyor olmasındaki yegane güvencesi Güneri Cıvaoğlu’nun dünkü yazısında satırlar arasına gizlenmişti:
Çünkü “toplum psikolojisi değişim geçirdi.”
Cıvaoğlu’nun büyük mutlulukla(!), övünçle(!), sevinç içinde(!), neredeyse alkış kıyamet anlattığı “psikolojik değişim” işi bakın nasıl halledildi:
“Birkaç yıl öncesinin toplum psikolojisi böyle değildi.
Yüksek tepki kat sayısı demokratik açılımları boğuyordu.
Son yıllarda “Ekopolitik” ve “Bilge Adamlar” gibi STK’ların bilinçli çalışmaları, kanaat önderlerinin yazıları, TV konuşmaları topluma farklı pencereler açtı.
Başka rüzgarlar da esti.
Örneğin...
Küresel deneyimlere sahip Prof. Vamık Volkan’ın öncülüğünde Ekopolitik toplantılarına katılanlar birçok yönlü diyalog harmanı ve “ortak insanlık dili” oluşturuyordu.
İdeolojik, sınıfsal veya herhangi bir çıkar odaklı değildiler.
Murat Belge gibi sol liberal, Mete Yarar gibi emekli özel kuvvetler mensubu subay, Seydi Fırat gibi eski PKK’lı, Musa Serdar Çelebi gibi ülkücü isimler birçok kez bir araya geldiler.
Çözüm olasılıklarını araştırdılar.
Birbirlerini tanıdılar.
Dahası Kürtler arasında -olası- “Türk sorununa” yönelik olarak Hakkari ve Kuzey Irak’a ülkücü ve ulusalcı aydınlar götürüldü.
Ortak bir rüya ve gelecek tasarımı hedeflendi.
Bu verdiğim sadece bir
örnektir.
Bu denli organize ve bilimsel olmasa da daha pek çok ortak akıl çalışması yapılarak Türkiye insanının psikolojisinde demokratik çözüm bilinçaltı temelleri
atıldı.”

***

Karıştır-alıştır piyonlarını geçelim (ki onların da sözde temsil ettikleri ideolojiler içindeki rollerine bakıldığında bugüne kadar hep “ayrıştıran” oldukları anlaşılır), Vamık Volkan’ın “Filistin, Yugoslavya, Kuveyt, Bosna Hersek, Arnavutluk, Kafkaslar, Ukrayna, Gürcistan ve Kıbrıs” gibi çatışma-parçalanma coğrafyalarında görevlendirilmiş olması tesadüf eseri mi?
Ya Gül’e sunulan “çözüm reçetesi” :
“* Türklük kavramı yerine Türkiyeli kavramı kullanılmalıdır.
* Özerlik sistemi de artık tartışılmalıdır.
* Yerel yönetimlere, sosyal problemlere çözüm bulacak yetkiler aktarılmalıdır.
* Hükümet, Kürt halkının siyasî partilerini, sivil toplum kuruluşları ve kanaat önderlerini muhatap alarak açılım konusunda cesaretli davranmalıdır.
* Anayasanın özellikle ilk üç maddesinin değişmesi lazımdır.”
“Mozaik”in, “eski”ciden ucuz yollu temin edilen “milliyetçi Türk”, “dinci Türk”, “milliyetçi Kürt”, “dinci Kürt” parçaları da tamam olduğuna göre, bu “reçete”ye itiraz edenler olsa olsa “marjinal”ler olabilirdi; “anarşist” ler, “terörist”ler, “darbeci”ler...
Böyle olmadığını ispatın tek yolu vardı:
Susmak...
Sırayla;
Vicdan sustu. Hukuk sustu, insanlık sustu.*
Bunun için “çıt” yok;
Evlatlarınızın katiliyle konuşacağını ilan ettiğinde bile “çıt” yok...

* Sesleniş, Uğur Mumcu

+++

Buluşalım...
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin öncülüğünde yapılan Babıali Günleri’nin beşincisi dün başladı. Gülhane Parkı’nda devam eden ve yarın gece sona erecek etkinlikte paneller, sergiler, konserlerin yanısıra çok sayıda gazeteci kitaplarını da imzalayacak. Bugün ve yarın 15.00-17.00 saatleri arasında ben de Yeniçağ standında olacağım, hepinizi beklerim...

+++

Doğru soru
Fehmi Koru’nun, Kanal 7’de Tayyip Erdoğan’la yaptıkları programın püf noktasının “doğru soruyu sormak” olduğunu yazdığı gün Akşam Ankara Temsilcisi Çiğdem Toker, Başbakan’ın kanal gezmelerini şöyle değerlendiriyordu:
“30 bin kişinin katılacağı iki saat sürecek bir konuşmada Başbakan, ‘Çözüme dönük her şeyi yapmak durumundayız’ cümlesini sarf eder. Ama aynı kürsüde, ‘Ada ile görüşeceğiz’ ya da MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrıldığı olaya atfen ‘Sonra benim üzerime geleceklerdi’ demesi beklenmez. Bu cümleleri kurabilmesi için kendisine soru yöneltilmesi gerekir.”
Bu durumda “doğru soru” Erdoğan’ın çılgın projeleri için doğru zemini yaratan soru oluyor...

Yazarın Diğer Yazıları