Hazin bir bilanço
Televizyon ekranlarına siyasi parti liderleri ve Başbakan günde birkaç defa misafir oluyor. Parti genel başkanları tabii denilebilecek bir savunma ve tenkit düzeni içindeler ama Başbakan akıl almaz bir öfke ile durmadan karşısındakilere hücum ediyor. Şüphesiz yoruluyor ve maalesef çok yoruyor. 11 yılın sonunda Başbakan’ın çok daha sakin, çok daha huzurlu ve en önemlisi daha güvenilir olması gerekirken bugün tamamen aksi şartlara gelinmiş bulunuyor. Dünün Tayyip Erdoğan’ı Orta Doğu’nun ve İslâm âleminin lideri diye takdim ediliyordu. Filistin’de kök salan bu telâkki, halka halka yayılıyor ve İslâm ülkelerinde yankılanıyordu. Ne yazık bugün bu iddianın yerinde yeller esiyor. Büyük Orta Doğu Projesi’nin taşeron olarak görevlendirdiği Tayyip Erdoğan, Libya lideri Kaddafi’nin linç edilmesinde O’na indirilen taş darbelerinin kendi duvarından söküldüğünü görmedi. Kıbrıs çıkarmasında Türkiye’yi yalnız bırakmayan, her türlü malzemeyi gönderen Kaddafi’nin Libya’sına bomba indiren uçaklar İzmir’den yönlendirildi. Davos’ta İsrail Devlet Başkanına “One Minute” çıkışını, ilkin İsrail karşıtı Araplar gibi Filistinliler de alkışladı. Ancak çok kısa bir süre sonra Amerika’daki İsrail lobisi tarafından, sadece İsrail Başbakanlarına verilen cesaret madalyasından Erdoğan’a iki tane verildiğini öğrenenler O’na karşı taşıdıkları inançta yıkıldılar. “İslâm’ın bayraktarı” olmaya aday şahsiyet BOP’ta ikinci başkan olunca Irak’ta öldürülen 1,5 milyon Müslüman’ın katili kim, kimler sorusunun muhatabı oldu. Aynı durum Suriye’de şimdilik yüz bin Müslüman’ı ölüme götürmüş bulunuyor. Bu nasıl İslâm davasının sahibi ve savunucusu olmaktır?..
Erdoğan, “Biz bütün milliyetçilikleri ayağımızın altına aldık” derken Türk milletinin omurgasını teşkil ve temsil eden Türk milliyetçiliğini de ayağının altına almış oluyordu. Irak Türklüğü imha edildi, Suriye Türklüğü tırpanla biçildi, Başbakan ilgisizdi. Türk milliyetçiliğini ayağımın altına aldım diyenden başka ne beklenirdi..
İşin daha acısı yalanlar oldu. Yalan, öyle merhametsiz bir oktur ki çoğu kere hedefini değil, kendisini atanı yaralar. Camide içki içtilerle başlayan yalan rüzgârı, bebeğiyle yolda yürüyen başörtülü bacıma saldırdılar ifadesine büründü ve tamamen boş çıktı. Hele hele “Başkan Obama ile görüştüm Pensilvanya’dakinin marifetlerini anlattım, O da bana mesaj alınmıştır” dedi; açıklamasının ardından Beyaz Saray sözcüsü; “böyle bir söz söylenmedi” , deyince Başbakan’a yakışan sıfat ne oldu?..
Bilhassa Suriye iç savaşında, Başbakan mezhep ayrımcılığına girdi. Çok tehlikeli bir biçimde mezhep çatışmaları genişledi ve kuvvetlendi. Hükümetin eliyle El Kaide ve Müslüman Kardeşler’in desteklenmesi Türkiye’nin çok aleyhine oldu. El Kaide’nin mensupları insanların göğsünü yarıp, ciğerlerini, yüreklerini yiyen vahşet fotoğrafları verince, Türkiye terörist ülkelerin arasında, lâyık olmadığı şekilde yer aldı.
Bütün bu olanlar Tayyip Erdoğan’ın İslâm âleminin lideri olma hevesine, hayaline acı bir son verdi.
Bilançonun ikinci çöken ayağı, 17 Aralık’tan sonra olanlardır. Bunların başında üç Bakan çocuğunun ve bir Bakanın yolsuzluklarıyla ilgili polis ve savcılığın başlattığı soruşturma geliyor. Ne yazık ki Gezi Parkı’nda masum göstericilere cop salladığı için ödüllendirilen polisler, bu dönemde her türlü hakarete reva görüldü. Aynı muamele savcıları da, hakimleri de tırpanladı. Bazılarının sıradan adî yolsuzluklarına karşı yürütülmeye çalışılan soruşturma ve operasyon, hükümet darbesi biçiminde yorumlandı. Bütün bunlar Başbakan’ın güvenilir adam olma özelliğini fazlasıyla yaraladı. Başbakan için Cumhurbaşkanı olma hayali bitti, yolu da kapandı.
Dışarıdan gelen yabancı sermaye ve dövizle döndürülen ekonomi çarkı, dünya üzerindeki son gelişmelerle kilitlendi, bitti. Dışarıdan gelen para; Türkiye’nin dış ticaret açığını, yıllık borcun taksitini ve faizini karşılıyordu. Böylece Türkiye el taşıyla el kuşunu vurmuş oluyordu. Bu yıl 165 milyar dolar lazım. Türkiye bu parayı nereden ve nasıl bulacak? Müslüman ülkelerde El Kaide felaketine her türlü yardımı yapan Katar mı yardımcı olacak, yoksa Türkiye alacaklıların insafına mı terk edilecek? İmalat sanayi yatırımlarının durduğu, yeni fabrika bacalarının tütmediği bir Türkiye işsizlik problemini nasıl çözecek? Hele hele diplomalı işsizliğine nasıl çare getirecek? Bütün bu dağ gibi meseleler nefsini geriye atmış namuslu akıl sahiplerinin gayret ve çözümünü beklerken, öfkeli akılla nereye kadar gidilecek. İşte bütün bunlar Başbakan’ın hazin bilançosunun tükeniş çizgileridir.
Dileğimiz öncelikle Başbakan’ın gerçeği görmesidir. Bilançonun hazin sonucu İFLAS’tır!
Bu satırlar yayına hazırlanırken Gezi Parkı eylemleri sırasında ekmek almaya giderken polisin attığı gaz fişeğinin hedefi olan masum yavru Berkin Elvan’ın vefat haberi geldi. Allah rahmet eylesin, çileli ailesine sabır ihsan etsin!
Başbakan ve Bakanlar Kurulu üyeleri istifa için neyi bekliyor?..