Hayır! Diyebilmek...
Biriktirip, ötelediğim için sarmal halden kördüğüme dönüşen meselelere bıçak vurduğumu ifade etmiştim ya... Tahminimden ağır fatura dayatıyorlar bana. Çözüm için anahtarı esirgeyenlerin şartları ne kadar ağır, faturaları ne kadar pahalı olsa da “Hayır!” diyeceğim. Çocukluğumuzdan gençlik yıllarımıza kadar siyah-beyaz TRT televizyonlarından ve renkli özel kanallarda seyrettiğimiz Erkan Yolaç’ın “Evet-Hayır” yarışmasından mı etkilendim bilinmez ama uzun süredir lügatımdan “Hayır-Evet” kelimelerini çıkarmıştım.
Lüzumlu-lüzumsuz taleplere “hayır” diyemeyişim yüzünden başıma gelmeyen kalmadı. Düşünce, meslek ve mutluluk dünyama gölge düşürmekle kalmayıp, beni zafiyete götüren “hayır” diyememe hastalığı için bulduğum aşının formülünü ihtiyaç duyanlara bedelsiz vereceğim. Söz!
Gelelim “Evet”e.
Mevcut siyasilerimizin polemik adına her fırsatta ortaya sürdüğü ama bir türlü cesaret edemedikleri “Referandum”un sık sık ara verilen demokrasi tarihimizde kaç defa yapıldığını inanın referandumu dillerine pelesenk eden iktidar ve muhalefet de bilmiyordur.
“Evet-Hayır”denince akla referandum geliyor ya... Hayır diyemediğim gibi çoğu zaman “evet”i de beceremediğim için canım çok yanmıştır. “Peki, ya evet demeyip de ne yapıyorsun?” diye haklı gönderme yapanlara verilecek cevabımız çok. Çok şükür alnımız açık. “Bakalım be dost, arkadaşlara bir soralım... Çaresini buluruz” gibi mavi boncuk dağıtmalarım yüzünden halk sahibi olduğu kanaatine kapılanlar yüzünden zaman fukarası olduğum gibi kulağımın arkası delik-deşik oldu da çıtımı çıkarmadım bugüne kadar a dostlar...
Bundan böyle “evet”i temkinli telaffuz ederken “Hayır!”ı daha yüksek sesle söyleyebilmenin keyfini süreceğim. Dolayısı ile yeni anayasa taslağına, Türk’e hakaret etmenin serbest bırakılacağı 301’inci maddeye, tahkime, ikiz yasalara, AB’ye, Gümrük Birliği’ne ve de ABD ve AB’nin dayattığı her şey ile beni mutsuz eden konuların tümüne “Hayır!” oyu vereceğimi peşinen beyan ediyorum. Bununla kalmayıp ekmeğinden-aşından olup da istikbalini kaybettiği halde inandığı fikrin ardından ısrarla yürüyen ama tercih iradesi hiçe sayılan, ideolojik çizgisinin tahrip edilişini görmeyip adresinden şaşmayan, lider sultasına baş kaldırmayıp ikbal bekleyenlerin yanında günün birinde değişir umuduna kapılanların tümüne de “Hayır!” diye haykırasım geliyor...
Hayırlarım sadece gönlümü kıran bana irademle sahip olduğum anahtarı çok görenlere değil. Yıllar önce provokatörlük görevini yerine getirdiği için dönemin milliyetçi kuruluşlarının kapatılmasını sağlayan, fikir kırıklıklarında rol alıp da post-modern darbelere zemin hazırlamak gibi çirkinliklere bulaştıktan sonra kelimenin tam anlamı ile ırz düşmanlığı iddiasıyla tutuklanan inanç bezirganlarına da “Hayır” kampanyasının öncüleri arasında olacağım.
Bu kadar acı ile beslenen bir adamın beton bir kaidenin üzerine yerleştirilen tunçtan yontulmuş heykel gibi kayıtsız kalabilmesi mümkün mü? Başına, omzuna, elleri ve dizlerine güvercinlerin pislediği heykel gibi tavırsız kalmaktansa, tavır adına “pozisyon almak” asla fantezi değildir!
Ergenekon ofsayta düşmüş, matkap taca atılmış, 301 penaltı olmuş kimin umurunda. Pozisyon tartışmalındaki eski-yeni hakemler ile yorumcular gazete sayfalarında televizyon ekranlarında ahkâm keserken kimse pozisyonların teknik direktörlerce önceden planlandığını ya da kaleci hatası yüzünden durumdan vazife çıkaran uyanık futbolcunun pozisyonu koklayışını da görmezden geliyor. Fener’in şampiyonluğundan prim alamayacağını anlayanlar bahane aramaya devam ededursun. Yabancı çalıştırıcılardan medet umanlar popülizme (halk yardakçılığı) alternatif bulamadığı için yüzde yüz yerli kondisyonerleri görmezden geliyorlar.
Bu arada bağlama çalıp, türkü söyleme sözümden dönmüş değilim. Şimdilik kötü kedi Şero’nun hediye ettiği türküleri dinliyor ve ufak ufak akort çalışması yapıyorum. Titreyerek parmaklarımın arasına sıkıştırılan tezeneyi nota sehpasının kıvrımına bırakıp şelpeye girişeceğim yakında. Bethoven’in öküzleri sözleri hatırlamasa da musikinin tınısı ille de beraberlik temposunu tutturacak!
Kendi adıma “Hayır” diyebilmenin hayrına inanmakla beraber “Evet”lerimin kesinlikle anahtar çözümünden yana olduğunu belirterek ikinci, üçüncü ve de hatta on dördüncü kişilere duyuruyorum. Hayır diyebilmek güzel bir duygu a dostlar, evet için aldığımız pozisyonları, hayır için de sergileyebilsek ne mutlu bize...