Haydi ‘Adalet Nöbeti’ne...
Onlara operasyon düzenleyen polisler “siyasi ve askeri casusluk”tan tutuklandılar ve fakat onlar hâlâ “askeri casusluk” tan tutuklular!
Ülkemizin alışmaya mahkum edildiğimiz tuhaflıklarından/tutarsızlıklarından biri daha karşınızda.
Ve bence inanırsak “hak”kı savunmanın korkulacak bir şey olmadığına;
Kafamızı kuma gömmez de görür/gösterirsek topluma, yargının “vebal taşıyan” muhataplarına;
Tıpkı öncekiler gibi kırabiliriz bu prangaları da!
***
İstanbul Casusluk Davası kapsamında “mahkemeler arası görev uyuşmazlığı” dolayısıyla cezaevinde tutulan Albay Koray Eryaşa, Albay Necmi Yıldırım, Yarbay Tamer Çetin ve Astsubay Adnan Yılmaz’ın durumundan bahsediyorum.
Biliyorum pazartesileri “sizden gelenler” günü; okur mektuplarına tahsisli oluyor genelde köşemiz ama bugün, bu dört “mağdur” ve aynı şekilde cezaevine atılmakla burun buruna 40’a yakın bilim adamı, subay ve astsubay için tutulacak tek günlük Adalet Nöbeti’ni hatırlatmadan, ailelerinin “size” olan davetini iletmeden geçmek olur mu?
***
İstanbul Askeri Casusluk Davası “operasyonu” da emsali diğer davalar gibi “ABD menşeli faili meçhul bir ihbar maili” ile başladı.
Onlarca subay, astsubay, bilim adamı; “küçük yaşta kızları uyuşturucuya alıştırarak fuhuş yaptırmak” dahil birbirinden alçak iftiralarla karşı karşıya kaldı. İftira diyorum çünkü yargılama boyunca bu iddiaları doğrulayan herhangi bir kanıt ortaya konulamadı; aksine sanıklar aleyhindeki tapelerin “sahte”liği kanıtlandı ve sorumlusu olan polisler ağır cezada yargılanmaya başlandı.
Keza, 11. Ağır Ceza Mahkemesi davanın bütün sanıklarını “fuhuş” ve “casusluk” suçlarından beraat ettirdi.
Ama Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Cem Say’ın dediği gibi “pardon, size bu zulmü yok yere yaptık” diyemeyeceklerinden sanıkların 43’ü “örgüt suçu”yla cezalandırıldı.
Sanıkların lehine delillerin incelenmediği, bilirkişi incelemesinin yapılmadığı, tanıkların dinlenmediği yargılama dosyası Yargıtay’da kısmen bozuldu. ÖYM’ler kaldırıldığı için 21. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kucağına düşen(!) dosya yetkisizlikle önce Kocaeli Ağır Ceza Mahkemesine oradan da İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi.
Evliya Çelebi’yle yarışan İstanbul Askeri Casusluk Davası dosyası halihazırda Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nde “bundan sonraki güzergahı”nın belirlenmesini beklemekte.
***
Davaya bakacak “yetkili mahkeme” arayışından umudunu kesen mağdurlar; Balyoz davasında “gecikmiş adalet”e erişim yolunu açan Anayasa Mahkemesi’ne yaptıkları bireysel başvuruların karara bağlanması sürecinin hızlandırılması için tutacaklar bugünkü “Adalet Nöbeti”ni.
Destek olmak isterseniz; bugün saat 13.00’ten itibaren, Ankara, AYM önü nöbet yeri.
Bize bir mum lazım; sandığı aydınlatalım
Ve haftanın ilk mektubu Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Demirsoy’dan. Demirsoy “uzmanlığı” ndan yola çıkarak bakın nasıl analiz ediyor “paralel iktidar” ları:
“Fizikte dalgalar anlatılırken dalgaların aynı frekansta bir biri üzerine bindirildiğinde oluşturdukları yıkıcı gücü açıklayabilmek için çoğunluk şöyle bir örnek verilir: Bir asma köprüde, birçok kemanın aynı zamanda aynı frekansta ses çıkaracak biçimde yayları çekilirse, bir zaman sonra köprü yıkılır. Çünkü aynı frekansta oluşturulan dalgalar her nota vuruşunda belirli bir itme gücü meydana getireceği ve bir diğeri ile üst üste binerek güçleneceği için köprü neden yapılı olursa olsun yıkılır. Eğer farklı sesler çıkarılırsa, dalgaların bir kısmı diğer dalgalarla girişime uğrayarak söner ve yıkım önlenir. Bu fiziğin temel kurallarından biridir.
(...)
Paralel yapılanmanın en önemli özelliği şu ya da bu şekilde ortak bir noktadan besleniyor ya da beslenmiş olmalarıdır. Şu anda Türkiye’de paralel bir yapılanmanın olduğu (...) ve akıl babası olarak da malum ülke gösterilmektedir. (...) Ancak şu anda yönetimin başında bulunanların, daha yönetime gelmeden, ayaklarının altına kırmızı halı serilerek Oval Ofis’te (...) baş başa görüşmeler yapmış olması, şu anda gündemde olan paralel yapının diğer bileşeninin hazırlanması olarak akla gelmektedir. (...) Belli ki iki bileşen bir yerlerde senkronize edildi (uyumlu hale getirildi) ve belirli çevreler ve emperyalist ülkeler için tehdit olarak algılanan kuruluşların üzerine tutuldu...”
Cumhurbaşkanlığı seçimindeki tercihinizi, bütün bunları akılda tutarak ama “10 Ağustos’tan sonraki Türkiye”nin nelere gebe olduğunu da gözden kaçırmadan yapın çağrısıyla noktalıyor Demirsoy satırlarını:
“Cumhurbaşkanı seçimlerinde, adaylardan birinin, Anayasamızda yazılı olmayan yetkilerin dışındaki yetkileri kullanacağını ve Anayasa gereği tarafsız olması gerektiği halde taraflı olacağını beyan etmesi, filtreleri yerle bir edilmiş eldeki senkronize gücün bu güne kadar olduğu gibi, bundan sonra da nasıl kullanacağının ipuçlarını vermektedir. Elinize bir lazer tüpü alın ve karanlığa tutun, sadece size yol gösterecek, sadece size yarar sağlayacak ince uzun bir ışık demetinin oluştuğunu göreceksiniz. Etkilidir; ancak çevresi hep karanlıktır. Tüm yetkileri hep elinde utmak isteyenlerin durumu böyledir. Elinize bir mum alın, ışığının uzağa gitmediğini görseniz de çevrenizin aydınlandığını göreceksiniz. Bu ışık sadece size değil herkese yol gösterecektir...”
Sopayla mı kovalım!
“Rezil ve ruhsuz bir devrin destanı”nı yazmış Lütfi Şentürk. Gerçekten de “destan” maşallah; dolayısıyla küçük bir kısmını aktarabiliyorum ancak:
“Haliç sokaklarında, simit alıp satardı.
Şimdi bir şey oldu, kibri arşa dayandı.
Yalakalar-yandaşlar, önünde kıyam durur;
O gözünü açtıkça, kutularda ”pul“ bulur.
Çok yalvardık Allah’a, uygun bir ”Baş“ vermedi
Görmedik böylesini, vallahi görülmedi!
(...)
Adam takmış kafaya, gitmem diyor buradan.
Milleti usandırdın, artık çek git oradan!
Vizyonun senin olsun, bu milleti azat et;
İn iktidar atından, istediğin yere git.
Tanrı böyle diledi, bir de bizi sınadı.
Elbet bir gün kırılır, cühelanın inadı!!!”
Sosyal bilgiler öğretmenleri atama bekliyor
Geçen hafta da atama bekleyen branş öğretmenlerinin taleplerini aktarmıştık. “En mağdur biziz” diyor sosyal bilgiler öğretmenleri;
“23 bin kişinin sınava girdiği sadece 1800 kişinin alındığı bir bölümüz. Bu konuda sosyal medyada yasal yollardan çeşitli
kampanyalar başlattık. www.facebook.com/Sosyalatamaistiyor adlı bir grup kurduk. Siz sesimizi duyurmak için yardımcı olursanız çok seviniriz..”
Peki biz de duyuralım:
Sosyal Bilgiler Öğretmenleri
atama bekliyor!