Hayaller NASA gerçekler dert tasa
Geçen yazımda, "uzaya çıkan" Türkiye'nin daha demiryollarını bile nasıl yönetemediğini yazmıştım.
Uzaya çıkma hedefi insanlık ve bir toplum için mükemmel bir hedef. Fakat bunun için sermaye birikimine, felsefi ve bilimsel geçmişe sahip olmanız gerekir.
Hollywood yapımı filmlerde dikkatinizi çekmiştir. ABD'de her orta sınıf ailelerin çocuklarının odasında teleskop bulunur. Onlar için uzaya gitmek bir çocukluk hayalidir.
Seneler öncesinden başlayan hayalleri gerçekleştirmek için yetişirler.
Bizim çocuklarımız ise işsiz kalmayıp karın tokluğuna çalışacağı bir hayatın hayaliyle yetişiyor.
Uzaya çıkmak biraz da "memur ol kurtar kendini" zihniyetini bırakıp, her gece aya teleskopla bakıp yatağa öyle girmeyi başarabilmekle alakalı. Yani bir kültür devrimiyle yola çıkmalıyız.
Demiryollarına gelirsek, bu zihniyeti değiştirmemiz gerektiğine dair çarpıcı iki örnek var elimde.
Bakın Türkiye'nin en eski kurumlarından TCDD, Van gölü üzerinden taşımacılık yapmaya karar verip feribot alıyor. Feribotlardan birinin ismini "İdrisi Bitlisi" diğerini de "Sultan Alparslan" koyuyor.
Milyonlarca liralık israf da böyle başlıyor.
"İdrisi Bitlisi" feribotu için 12.6 milyon Euro ödeme yapılıyor. Fakat yüzde 66'sı tamamlanmışken, ödeme de yapılmışken sözleşme feshediliyor. Bu feribotun geri kalan kısmı ikinci bir firmaya ihale edilerek bu sefer de 28.4 milyon lira ödeme yapılarak tamamlatılıyor.
Fakat nasıl oluyorsa 100 milyon liralık feribot TCDD'nin mülkiyetine hiç geçmiyor. İşin ilginci feribot bunca ödemeye rağmen sözleşmenin feshedildiği ilk firmanın üzerinde bırakılıyor.
Dahası var…
İlk yüklenici firmanın üçüncü şahıslara olan borçlarından dolayı feribot icralık hale geliyor. Feribotun birinci firma adına kayıtlı ve icralık olmasından dolayı ikinci firma tarafından da gemi inşa belgesi ve gemi sicil tasdiknamesi alınamıyor. Böyle olunca feribot, yakıt ÖTV muafiyetinden faydalanamıyor.
Geminin sefere çıkabilmesi için İstanbul Liman Başkanlığınca geçici olarak denize elverişlilik belgesi ve gemi adamı donatım belgesi verilmesine rağmen gerek ÖTV'siz yakıt alınamamasının feribotun yakıt maliyetini çok fazla artırması, gerekse de taşıyacağı yüklerin haczedilme riskinin bulunması nedeniyle feribot atıl durumda bırakılıyor.
Yani 100 milyon liralık kamu kaynağı rezil oluyor.
Üstüne üstlük bu feribotun tüm hakedişleri ödenmesine ve geçici kabulün yapılmasına rağmen TCDD'nin mülkiyetine geçmediği için bir de davalık oluyor.
TCDD, feribotu üzerine almak istese de mahkeme süreci şu anda istinaf aşamasında ve devam ediyor.
Bittiğini sanıyorsunuz ama bitmedi…
Kurumda yaşanan milyonluk sorunlar bununla da kalmıyor.
TCDD'nin mülkiyetinde olan İstanbul Arnavutköy ilçesi Hadımköy Mahallesindeki yaklaşık 57 bin metrekarelik arazi üzerinde sorun çıkıyor.
Yasa gereği, 107 adet parsele bölünen arazi üzerinde üçüncü şahıslara ait yapılar olduğu ve taşınmazların bedelsiz olarak işgalcilerin kullanımında kaldığı belirleniyor.
Apar topar bir tespit yapıyorlar ve üzerlerinde üçüncü şahıslara ait 1 adet benzin istasyonu, 104 adet fabrikanın çoktan kurulup faaliyete geçtiği belirleniyor.
Yahu nasıl olur demeyin!
Denetçiler de kısa bir şaşkınlığın ardından rapora, "işgalciler hakkında hukuki işlemlerin başlatılması gerekli görülmektedir" ifadesini ekliyor.
Peki, bu 107 parselin boş hallerinin satış bedelleri ne kadar ölçülüyor biliyor musunuz?
162 milyon Türk Lirası…
Bakın iki kalemde Türkiye Uzay Ajansının bütçesine toplamda 262 milyon liralık kaynak yarattım(!)
Ha bu arada Türkiye Uzay Ajansı'na ayrılan bütçe ise 38 milyon TL.
NASA'nın bütçesi 23 milyar Dolar. (161 milyar TL)
Sonuçta anlayacağınız bizim için hayaller NASA, geriye kalan ise hep dert tasa...