Hay siz cok yaşayın e mi!
Başbakan 7 Mart’ta Türk Metal Sendikasının 16.Kadın İşçileri Kurultayına katıldı ve burada iktidarlarının kadınlara hangi hakları sağladığından uzun uzun bahsetti.
Meğerse Türk Metal yetkilileri kurultayda atılacak sloganları broşür haline getirip kadın işçilere dağıtmışlar. Broşürde hangi sloganların ne zaman atılacağı, kaç kere tekrarlanacağı ve bitince neler yapılacağı tek tek yazılıymış. Bir de Başbakan kürsüye gelirken “Devlet millet sana emanet” sloganının atılması özellikle belirtilmiş. “Başbakan nerede, biz oradayız” sloganı da unutulmamış.
Hatırladığımız kadarı ile Türk Metal’in efsane başkanı Mustafa Özbek Ümraniye soruşturması için göz altına alındığında “Başkan nerede biz oradayız”, “Türkiye seninle gurur duyuyor” ve “Özbek’e uzanan eller kırılsın” sloganları aynı üyeler tarafından haykırılmıştı.
O günden bu güne çok şeyin değiştiğini ve bir kalenin daha düştüğünü yaşananlardan anlıyoruz. Ama işin en komik yanı broşürde Başbakan için söylenecek sloganların özellikle “Başbakan kürsüye çıkınca atılacak slogan” olarak belirtilmesi. Bu kimin aklına gelmiş bilemeyiz ama, yağcılığın bu kadarına pes demek hakkımızı da kimse elimizden alamaz.
Av. Selahattin Sekban-Trabzon
+++
Sana göz yaşı dökecek milyonlar var
Elâ gözlüm ben bu elden gidersem.
Zülfü perişanım kal melül melül, demeyeceğim.
Sana göz yaşı dökecek milyonların var olduğunu biliyorum. Sana hasret, yıldızına hasret, solan yüzüne hasret, akan göz pınarlarına hasret. Mavi göklerine, beyaz ve kızıl süsüne hasret gitmeyeceğim.
Ne olur kızma bana, al bayrağım. Göz yaşlarım senin. Yüreğim senin. Varlığım Türk varlığının değil, Türk bayrağının. Her gece rüyalarımı dalgaların süsler. Seninle yatar, seninle kalkarım.
Şahidim, yıllar önce kaybettiğimiz Arif Nihat Asya’dır. Arada bir mezardan başını kaldırıp, beni denetleyen birisidir. Bayrak şirini on yıldır dağıtmaktan yılmadım. Usanmadım. Son nefesime kadar dağıtmaya devam edeceğim.
Söyleyip derdimi ağlar gezerim.
İçindeki gururunu duyar sezerim.
Kahramanlık ve Bayrak aşkım, aklımı alıp götürüyor başka dünyalara. Bazen, denizin dalgalarında boğuşarak seni arıyorum. Bazen, sel sularında, kayalar ve odun parçalarıyla akıp giderken parça parça oluyorum. Sen ayrı bir dünyamın kır çiçeğisin. Sen, güzel haber getiren turnaların yüreğimi okşayan sesisin. Sen, şerefimin, haysiyetimin, vatanımın gür çığlığısın. Bazen, gözüm görmez oluyor karabulutlardan. Seni, arıyorum, arıyorum ve arıyorum.
Yakamın en şerefli yerine taktım albayrağı. Gezmeye başladım Mersin caddelerinde. Gururla ve kahramanlıkla, Çanakkale’ye harbe gider gibi sevinçle.
İşte böyle 70 yaşında caka satarken, 66 yaşlarında dipdiri bir delikanlı, yakama yapıştı. Bayrağı, yakamdan yutar gibi öpmeye başladı. Gözlerinden sel suları, rengini değiştirecek kadar yıkadı. Zaten, dertli olan ciğerime, bir hançer gibi saplandı. Karşılıklı orkestra kurduk göz pınarlarımızdan. Yılların hasretini çekmiş gibi, uzaylardan gelmiş gibi, hem birbirimize, hem yakamda devleşen ay yıldıza sarıldık, sarıldık. Hasretin ne olduğunu
görmenizi isterdim. Mersin’linin
durumunu da...
Elâ gözlüm, albayrağım, efkârlanma gül gayri,
Rüzgârlara savaş açtım, gözlerinle gör gayri.
Mehmet Köylüoğlu / Antalya
+++
Kar yağdı böyle oldu
Manzara güzel ammaaaaaa...
Bakmayın siz köprünün güzel
görüntüsüne..
Tam bir Deli Dumrul Köprüsü..
‘Vadi Evleri’nde oturmayanlar için bu köprü sadece seyirlik... Köprüden geçebilmek için vadide bulunan evlerden birinde oturuyor olmanız gerekli yoksa...
Ankara’lı Deli Dumrul’a göre bu köprüden geçmek yasak.
Çankaya’dan Dikmen’e ya da Dikmen’den GOP’ya, Çankaya’ya gidecekseniz; Ya en aşağıdan Çetin Emeç Bulvarı’ndan dolanacaksınız, ya da en yukarıdan Turan Güneş Bulvarı’ndan... Öyle buyurmuş ulema neylersiniz....
Mehmet Demir
+++
Türkiye harman yeri...
İngiliz’i, Alman’ı, Amerika’lısı, Arabı,
Rus’u fink atıyor. Yasalar müsait.
Asıl kanımıza dokunan, şu Bizans artığı Patrikhane. Başpapaz Barto, kendini ekümenik ilan etti ya biz kabul etmesek de dünya kabul etmiş bir tavırda. Eteğini öpüyorlar. Eline tapu gibi bir kâğıt alıyor, “bu yetimhane bizim” diyor. Hoop onun oluyor. Daha bakalım nereleri isteyecekler. Ama gözleri Ayasofya’da.
***
Dünyanın reddettiği, tüm tapon mallar ve zararlı gıdalar raflarda. Soyayı bize, et diye yedirenleri kim takip ediyor acaba? Askerler Ümraniye denilen davadan terörist gibi alınıp tutuklanıyorlar. “Asker Silivri’de de millet nerede” diye insan kendine soruyor.
***
Hele bir de şu PKK uzantısı haller yok mu? İnsanın kanı çekiliyor bedenden. Adamlar ekmeğimizi yiyip bölücülük yapıyorlar. Şimdilerde bir de Şivan Perver adında bir çalgıcı ortalarda dolaşıyor. Vatanın satılmadık yeri kalmadı. Yanlış. Kiralanmadık yeri kalmadı. Şunun şurasında kırk dokuz yıl, göz açıp kapayıncaya kadar geçer. Sonuçta mal yine bizim. Posası kalsa da bizim. Ama HES’lerin tarla tapanı yok etmesi olası. Bir eyalet lafıdır dolaşıp duruyor. Hatta bazı kursiyerler, ABD’ye kursa bile gittiler. Ne olacak şimdi? Eyaletlere mi bölüneceğiz? Varsın olsun, yedi bölge 67 ildik, şimdi bilmem kaç eyalet oluruz. Bu acaba parçalanma anlamına gelir mi? Yok canım ne parçalanması...
Zaten iki dil, ev hapsi gibi tezgâhlar hazırlanıyor. Ana dilde eğitim, baba dilde eğitim, eğitim hakkı, özerklik ve sair söylemlerle, Türkiye’miz harman yeri. Savur Memet savur. Herkes ötü
yor da horoz gibi...
Serdar Orhaner
+++
Anayasal suç işliyorlar
Dış güçler Türkiye’nin zayıflatılması ve Türkiye’den koparılacak zengin maden yataklarına sahip doğu bölgesinin kaynaklarını kolaylıkla kullanabilmek için orada bağımsız bir ülke kurmak istemektedirler. Onlar belki kendi çıkarları için en uygun olanı yapmak istiyor olabilirler, fakat bu bölgede yaşayan insanların bu oldu-bittiye evet demesi mümkün mü? Büyük Orta Doğu Projesi; emperyalist sermaye gruplarının çıkarları üzerine kurulmuş bir dizi eylemler grubu olarak oluşturulmaktadır. Anadolu’nun doğusunda bir Kürt devleti kurulması da bu projenin bir parçası olarak yürürlüktedir. Sayın Başbakanın da bu projede eş-başkan olması, yani emperyalist sermayeye hizmet etmesi ne kadar acıdır. Sayın Başbakan, kendisinin Gürcü, Mehmet Akif Ersoy’un Arnavut olduğunu söyleyerek ülkede ayrımcılık tohumları atmak istiyor olabilir. TC Anayasası “MADDE 10. - Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” diyerek vatandaşlar arasında ayrımcılığı yasaklamıştır. Buna rağmen bazı siyasilerin çıkıp Alevi, Kürt, Ermeni, Laz, Romen açılımı yapıyorum diye ayrımcılık yapması Anayasaya aykırı olmuyor mu? Barış ve Demokrasi Partisi eğer ırkçı bir anlayışla Kürtleri temsil ettiğini söylüyorsa, bu tür faşizan söylemler, Anaya sal suç olmuyor mu?
Mustafa Acer
+++
Bir devrin “kahramanı”ydı!
Çocukluğumuzun, hatta ilk gençliğimizin kahramanıydı Yılmaz Güney. Hiçbir filmini kaçırmazdık. Magazin sayfalarında Nebahat Çehre’yi dövdüğünü okurduk.
Sefa Mutlu’yu öldürdüğü yıllarda üniversite öğrencisiydim. Yıllarca, istediği kadar sanatçı olsun, ödüller alsın, bu onun adi bir katil olduğu gerçeğini değiştirmeyeceğini söyledim. Devrimcilerle olan ilişkisi yüzünden bu şekilde konuştuğumu söylediler. Bazılarının gerçeği anlaması için kafalarına tuğla düşmesi gerekiyor...
Muhittin Karaman
+++
Ana’sının sözleri zihninde şimşek gibi çakmıştır evladın,
o duygularından marş yapmıştır söylemeye:
Annem beni yetiştirdi,
Bu vatana yolladı.
Al sancağı teslim etti,
Allah’a ısmarladı.
Gün gelir ana’nın yüreğine ateş düşer de, ömrü boyunca orada kalır, yüreğini eritir, yeri gelir yangın olur, söner yine kor kalır...
Asla dinmez bu cefa ama şikâyet de etmez!
Haykırır dağa, taşa, eşe, dosta, düşmana: “Ya Rabbim, bir oğlum daha olsa, alacaksan al o’nu da vatan uğruna!..”
Saymakla bitmez eski Türk kadınının nitelikleri, günümüze nazaran çoktur meziyetleri...
Düşünürken, yâd ederken yaş ile doluyor insanın gözleri...
Kalmadı mı, birebir aynısı olmasa da, çağa ve güne uygun benzerlikleri olan böyle eli öpülesi kadınlar?
Yok değil elbet, fakat yüzlerinden ziyade yürekleri bakımlı olduğundan, eğlencelik televizyon programlarına kukla misali ellerine mendil tutuşturulamadıklarından, ağızlarından çıkan sözler sadece aile, namus, Hak, vatan kelimelerden ibaret olduğundan, bunlardan başka çıkar gözetmediklerinden hiç mi hiç umursanmaz ve bahsolunmazlar...
Böyle Türk kadınlarının, kadınlar günü değil, her günü kutlu olsun! Daima yâdımızda olacaksınız, ibretle anılacaksınız...
A.Yıldırım
+++
Türklük!..
Boyunlarında AB’nin arpa torbası, ellerinde mikroskop, Anadolu’yu taradığını ve ancak 100 kişiden 10 kişide Türk genine rastladığını söyleyen ırkçılara hatırlatıyoruz:
Türklük bir başına biyolojik bir kayıttan ibaret değildir; bu nedenle sadece, protein yığınları, DNA molekülleri ve genomi ile açıklanamaz.
Türklük aynı zamanda, bir kültürel birlik olup;
hümanizma, tasada, kıvançta birlik, güvenilirlik,
ahde vefa, aile bağları, yurt, devlet ve yönetici sevgisi, zayıftan ve mazlumdan yana olmak gibi,
Batı’nın asla erişemeyeceğini çoktan anladığı, asırlar boyu oluşan koyu baskıya rağmen,
ayakta kalmayı başaran, insanı insan yapan gerçek hasletlere dayanır..
Yakup Yavuzer