Havaya çıkmak ne işe yarar?
Dün yazımda Genelkurmay Başkanlığı’nın Güneydoğu Anadolu’da askerlerin havadan yani olan yere THY ile olmayan yere helikopter ile sevk edilmesi kararını eleştirmiştim. Bu yazım üzerine 21. YYTE Bilimsel Danışmanlarından birisinden ardı ardına iki bilgi notu geldi. Kısaltarak yayınlıyorum.
Birinci bilgi notu: “Merkez medyanın ballandıra ballandıra anlattığı, Genelkurmay’ın Mehmetçiği havadan taşıma (özellikle birlik ve toplanma merkezi arasında helikopter kullanma) kararını PKK’lı hainler yeni bir tür toplu hedefe saldırı geliştirme imkanı aramak için kullanabilir. Bu saldırıları 2 önemli yöntemleri vardı. Ben 1998’de iken bir tanesinin sonuçlarına bizzat şahit olmuştum. Bu helikopterin pilot mahaline uçuş esnasında kanas ile keskin nişancı ateşi açmaktı. Burada maksat helikopteri pilot kontrolünden çıkartıp yere çakılmasını sağlamak (1998’de K.Irakta bu şekilde S-60 Blackhaw’ımızı düşürmüşlerdi). Diğer bir yöntem ise hep üzerinde durduğumuz ısı güdümlü omuzdan atılan füze kullanmaktır.
Allah muhafaza bu eğer gerçekleşirse, PKK bunu “karada emniyette olmayı bırakın havaya kaçsanız da bizden kurtulamıyorsunuz” diye çok ağır biçimde psikolojik operasyonel anlamda bize karşı kullanırlar. Derhal karadan asker sevkiyatlarına sıklaştırılmış yüksek ateş güçlü muhafızlı ve Kirpi araçlı olarak devam etmeliyiz. Bunun için askeri bir yönerge hazırlanmalı bu yönerge test edilmeli ve kabul toplanma merkezlerinde ana prosedür olarak kullanılmalıdır. 1998’de Van asayiş kolurdu merkezden-Hakkari Yüksekova’ya karadan GKK yol emniyeti altında zırhsız otobüsler ile önde bir shortland ile 3 Mitsubishi Prenses marka beyaz otobüs elimizde sadece G3ler gidiyorduk. Ve PKK bu askeri konvoylar her hafta aynı gün yapıldığını bildiği için o günün akşamına Yüksekova’ya uzak mesafeden taciz ateşi yapıyordu. Ama bizim konvoyların geçişi esnasında saldırmaya cesaret edemiyordu. Çünkü Başkale ve Yüksekova İlçe Jandarma Alayları GKK’ları ile her 500 metrede hakim tepelere yerleştirerek emniyet alıyorlardı.”
Şimdi ikinci bilgi notuna geçelim: Önce bir alıntı var: “Yağış ve sisli havada saldıran PKK’lılardan ölü olarak ele geçirilen teröristlerin üzerinde çıkan silah Türkiye’de ilk kez ele geçirildi. PKK’lıların Kuzey Irak’ta özel olarak yaptırdıkları ve örgüt içinde sınırlı sayıda bulunan, uçaksavar mermisi atışı yapan silahın helikopterlere yönelik saldırılarda kullanıldığı belirtildi. Ele geçirilen silahın özel harekat timlerinin kullandığı zırhı araçları delecek yapıya sahip olduğu kaydedildi. Bölgede çatışmalar yer yer sürürken, kent içinde alınan geniş güvenlik önlemleri devam ediyor.” (Hürriyet, 24 Ekim 2012) PKK, Kuzey Irak’ta kurduğu silah atölyesinde yeni silah türleri üretmek veya mevcutları geliştirmek istiyor. Bunlardan bir tanesi de Şiyar-1 adlı silah. Muhtemelen uçaksavar mermisi atan ve helikopterlere karşı kullanılacak silah bu.
Bu iki bilgi notuna 25 Ekim’de gazetelerde çıkan bir haberi ekleyelim. Bir Rus general, ABD’nin Suriye’li isyancılara uçak ve helikopterlere karşı kullanmak üzere Stinger füze verdiğini haberlerini teyit etti. Bu füzelerin PKK’nın eline geçmesinin ne kadar vahim sonuçlar ortaya çıkaracağını daha önce de kaydetmiştik. Şimdi tekrar altını çiziyoruz.
Bu ordunun ebedi başkomutanı, “Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır” diyor. Vatanın her yerinde ve yol güzergahlarında PKK sürekli takip edilmeli, kovalanmalıdır. Jandarmalar, karakollardan, ordu birliklerden çıkmalı. Köy korucuları, askerin yanında olmasının verdiği güvenle çatışmaya girmeli. Ve en önemlisi, her birlikteki asker, uzman, astsubay, subay, komutanının sonuna kadar arkasında olduğunu bilmeli. Bunun adı birlik ruhudur. Ve bütün ordu da bilmeli ki, Genelkurmay Başkanları sonuna kadar arkalarında olacak. Buna da ordu ruhu deniliyor. Bir birliğe çatışmayı, orduya mücadeleyi kazandıran bu ruhtur. Bu ordu, “Vatan bugün bizden razı olacak, Nefer şehit ordu gazi olacak” ruhu ile Cumhuriyeti kurmuştur. Ve tarihin en çetin coğrafyası olan Anadolu’da Türkiye Cumhuriyeti sadece bu ruh ile yaşayabilir.