Hatim indiren balon!
Aslında sözü Çetin Doğan Paşa’ya getireceğim ama biraz sabır.
Efendim geçtiğimiz Cuma namazı öncesi Kocatepe Camii’nde vaaz eden Hoca efendiden bütün Ankaralılar işitti: Eskiden, (Fi tarihinde değil, 10-15 sene kadar önceleri) arife günleri mezarlıklarda birileri “Okunmuş Hatm-i Şerif” satarlarmış. Kime mi? Tabii ki ölmüş yakınlarına karşı hiç olmazsa senede bir iki defa “Allah rızası için” bir şeyler yapıp vicdanlarını rahatlatmak isteyen, yılın on iki ayı o tür değerlerden uzak durmuş, ama içlerinde bir yerlerde bir jilet kırığı gibi kendini hatırlatan “öbür dünya korkusu” taşıyan, kimilerinin “Beyaz Türkler” diye adlandırdığı müşterilerine..
İtiraf edeyim, Hoca müşteriyi tarif etmedi, bu benim yorumum ve yazının bu noktasından sonrası da benim tahminlerim.
Neyse satıcı, “Okunmuş Hatm-i Şerif vaar!” diye çevreyi rahatsız etmeyecek şekilde mırıldanırken yaklaşan müşteri sorarmış, “Hani, nerde?” Hatimci yukarıyı işaret edermiş. Müşteri satıcının elindeki ipi takip ederek yukarı bakarmış, “Ama o bir balon!” Satıcı, “Tamam işte” dermiş, “Kur’an’ı okudum, içine üfledim!” Müşteri en irisinden bir balonu seçer, ücretini verirmiş. Sonra ne mi yaparmış? Ne yapacak, balonu ölmüş anne-babasının mezarına götürür, içindeki nefesi mezarın üzerine üfürtürmüş.
Siz gülüyorsunuz biliyorum ama benim canım sıkılıyor.
Bu milleti dinden diyanetten bu kadar soğutmanın kime ne faydası oldu? Türkiye öyle bir dönem geçirdi ki, cenazesini gömecek imam bile bulamadı, İmam Hatip okulları da bu ihtiyaçtan doğdu. İslâm’a ve millete reva görülenlerin ne laiklikle ilgisi var, ne Atatürkçülükle. Pekiyi bütün bunlardan Çetin Doğan’a ne diyeceksiniz? Efendim 2002 yılında Genelkurmay’ın izniyle Kara Kuvvetleri’nde, “Bir Askerin Öyküsü” isimli küçük bir kitapçık taslağı hazırlanmış, askere dağıtılmak için. Hazırlanan taslak kitapçık ordu komutanlarına görüşleri öğrenilmek için gönderilmiş, geneli olumlu görüş bildirirken, Zaman’dan Emre Soncan’ın haberine göre Çetin Doğan Paşamız çok kızmış, sert tepki göstermiş. Çünkü kitapçıkta, “Bir saatlik nöbet, yıllarca yapılan ibadete bedeldir” hadisi ile, “Dinî ve mânevi değerlere sahip çıkın” mesajı varmış!. Çetin Paşa’yı rahatsız eden bölümlerden biri de Çanakkale savaşında cephede namaza duran bir Mehmetçiğin anlatıldığı bir bölümmüş.
Paşa’nın Yesevi Üniversitesi’nde yaptıkları da aklımızda tabi.
İnsan, kendi mesleğinin bir saatlik bölümünü bin yıllık ibadetten üstün tutan bir hadise bile nasıl tahammül edemez? O sözü Peygamber söylemiş, Viktor Hugo söyleseydi paşamız rahatsız olmazdı herhalde. Şimdi ben hem Çetin Paşa gibi düşünen hem ‘TSK Peygamber ocağı değildir’ diyenlere Atatürk döneminde basılan (1925) ve yıllarca askeri okullarda okutulan ‘Askere Din Kitabı’nda Peygamberimizin ‘en büyük asker’ olarak vasıflandırıldığını, askeri birliklerin ‘Peygamber Ocağı’ olduğunu yazdığını, Allah’ın, Peygamberin, abdestin, namazın teferruatı ile anlatıldığını ve teşvik edildiğini hatırlattıktan sonra, “Bir Mareşal Fevzi Çakmak ve Atatürk’e bir de kendinize bakın!” demeyeyim mi?
Bünyede masonlar olacak, MGK’ya girecek, hatta bir Albay, Mason Sancaktarı olacak kadar üstatlaşacak, ona ses çıkarılmayacak, sonra, bu Mareşal ve bu Atatürk’ün ordusunda, nöbeti öven bir hadisi şerife tahammül edilemeyecek..
İşte sıkıntı bu Paşam.
Yine de bütün samimiyetimle geçmiş olsun diyorum.