Hatay'ı haritadan çıkaran ABD'den PKK'yı koruma yasası
Türkiye'nin çevresinde çok tehlikeli gelişmeler yaşanıyor. Çok klasik olacak ama Türkiye'yi ateş çemberinin merkezinde bırakacak kriz, çatışmalar alevlendiriliyor. Ama Türkiye'yi yönetenler ya gelişmeleri izleyemiyor ve kavrayamıyor, ya olayların ne kadar tehlikeli bir yöne ve şekle evrilebileceğini öngöremiyor ya da olup biteni kabullendiler.
Ege'de Türkiye istikşafi görüşmeler tuzağına girmiştir. Sonuç almanın mümkün olmadığı istikşafi görüşmeler sorunların devam ettiği bir süreçtir ve Yunanistan lehinedir.
Rum-Yunan ikilisi izledikleri politikaların karşılığını alıyor gibi. Anavatan ile yavru vatan arasına girmeyi, cepheyi dağıtmayı başardılar. KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı adeta Rum-Yunan ikilisinin planlarına teslim olmuş gibi davranıyor.
Şu anda başında olduğu KKTC'nin bağımsız devlet olarak devam edemeyeceğine inanmış. Türk kimliğini yok edecek, Türkleri ikinci sınıf yapacak şekilde Kıbrıs'ta federasyon yapısını öngören çözüm görüşmelerine dönülmesini savunmaya başladı. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'na verdiği yanıtlarla Türkiye'ye adeta ayar veriyor. Ama Türkiye'de ne saraydan ne Meclis'ten tek ses çıkmıyor.
Karadeniz, Rusya-Ukrayna krizi üzerinden feda ediliyor. Kerç boğazında yaşan kriz üzerinden NATO ve AB ülkelerinin askerî varlığının Karadeniz'e yığınaklanması hedefleniyor. Havada NATO uçakları vızır vızır uçuyor, her gün bir kriz yaşanıyor. ABD'nin yanında İngiltere, Fransa ve Almanya Karadeniz'e savaş gemisi gönderiyor.
Irak kuzeyinde askerî üssümüze PKK güdümünde baskın yapıldı, yakıldı, yıkıldı. Konu Barzani yönetimine havale edildi. Halbuki bunun karşılığının illa ki Irak kuzeyinde olması şart değil. Suriye kuzeyindeki PKK/YPG üslerini darmadağın edecek bir operasyon yapılabilirdi. Ama burada da bir sessizlik süreci uygulandı. Zaten buna mecbur bırakıldık gibi bir durumla da karşı karşıyayız. Nasıl mı?
Trump kırk gün önce Suriye'den çekilme kararı açıkladı. Sonra güvenli bölge kararını ifade etti. Buna karşı Türk yetkililerden yapılan açıklamalarda sürekli olarak ABD ile koordine içinde oldukları, politikalarının örtüştüğü, ABD çekilecek yerini Türkiye'ye bırakacak, güvenli bölge Türkiye'nin kontrolünde olacak dendi. Hatta Cumhurbaşkanı, New York Times gazetesindeki yazısında adeta Türkiye'nin planını yazdı.
Türkiye'den yapılan bütün bu açıklamalara ABD'den hiçbir resmî açıklama gelmedi. Ser verip sır vermediler. Fakat kendi görüşlerini sürekli basına sızdırdılar veya üçüncü aktörlerle yaptıkları görüşmeler üzerinden açığa çıkardılar.
Gelinen gün itibariyle sınırlarımızın güneyinde Suriye'deki son durum şöyle. Ama önce şunu söyleyelim. Trump'ın "ekonominizi mahvederim" sözlerinin ABD'nin Türkiye'ye isteklerini kabul ettirmekte kullandığı ana tehdit olduğunu unutmayın.
İşte bu ABD, PYD/YPG'ye devlet muamelesi yapıyor. Aslında ben bu durumu Ekim 2016'da "ABD-PYD ilişkisi: Devlet-örgüt ilişkisinden devletten devlete ilişki" başlıklı yazımda anlatmıştım. Yani yeni bir şey değil, sadece Türk yetkililerin görmezden geldiği bir durum.
Nitekim YPG/SDG'nin siyasi kolu Suriye Demokratik Konseyi eş başkanı İlham Ahmed bir süredir Vaşington'da. Adeta bir devlet başkanı programı uygulanıyor. ABD resmî yetkilileriyle, Kongre üyeleriyle görüşüyor. Düşünce kuruluşlarında konferans veriyor. Trump'ın yemeğine bile katıldı. Ayak üstü görüştüler. Trump Kürtleri seviyorum, onları koruyacak güvenli bölge kuracağız dedi. Türkiye'yi yönetenler ise hiç duymamış gibi davranıyor.
Derken ABD basını ABD'nin güvenli bölge planını deşifre etti. Buna göre güvenli bölge; içinde İngiltere, Fransa, Almanya'nın ve Avustralya gibi ABD'nin özel ortaklarının bulunacağı Batılı güçlerin kontrolünde olacak. Yerel güçler de buna dahil olacak.
Sürpriz mi? Hayır. Yazılarımı takip edenler çok iyi bilecektir ki, bu planı 2015'ten bu yana defalarca yazdım. ABD zikzak yapmış olabilir ama nihai hedefinden vazgeçmedi. Trump, Obama'yı suçlayabilir ama kendisi Obama'dan daha sert şekilde o planı hayata geçiriyor.
Ve ABD Kongresi'nde, Trump'ın Suriye ve Afganistan'dan asker çekmesini önlemeye yönelik yasa değişikliği yapılıyor. Trump'ın asker çekmesi halinde mali fonları kullanması engellenecek. Bu arada bir de Meksika sınırına duvar parası var. Yani asker çekme işi ABD iç politikasında tam pazarlık konusu. Tam da bizim ilk gün söylediğimiz gibi.
Kongre'deki yasa değişikliğinde en dikkat çekici olan ise Kürtlerin(!) korunmasıyla ilgili eklenen hüküm. Buna göre ABD ordusu Suriye'de Kürtleri (PKK/YPG) korumak üzere gerektiğinde askerî kuvvet kullanmakla yetkilendiriliyor. Peki bu kuvvet kime karşı kullanılacak sizce?
İşte böyle bir ortamda Türk kamuoyu, Venezuela krizi Maduro üzerinden gündemi meşgul ediliyor. ABD de krizi bahane ederek yaptırım kararını açıkladığı harita üzerinden Türkiye'ye ayar veriyor. Harita üzerinden ABD'nin Türkiye'ye "düşmanımsın" mesajı verdiğini Çarşamba günü Yeniçağ'ın manşet haberiyle açıklamıştık.
Aslında o haritada verilen mesajlar sadece bununla sınırlı değil gibi. Siz o haritada kırmızıyla boyanmış Suriye sınırı düz çizgi gibi çizilmiş Türkiye'de, Hatay'ı görebildiniz mi? Bence Türkiye, o haritanın orijinalini resmen isteyip iyice incelesin.