Hastaneler arayıp "gelmeyin" diyorlar
Önce yakınlarım arandı. Sonra da ben. Hastalarına "durumunuz iyi ise sakın dışarı çıkmayın" uyarısında bulundular. Hatta özel hat açtıklarını fark ettik; "İlla gelecekseniz 1'e, randevunuzu iptal ediyorsanız 2'ye basın." Ben de içinde bulunduğum ruh haliyle 2'ye bastım. Dün gitmem gerekirken evde tıkılı kalmayı tercih ettim.
Stendhal'i hatırladım
Durumuma bakıyorum H. Beyle Stendhal'le benzerliğimi keşfettim. Ünlü eseri Parma Manastırı'nı düşünüyorum. Neden mi? Biraz açayım. Stendhal'in bu romanında o kadar uzun, bir koğuşun -hücre- tarifi vardır ki, neredeyse normal ince bir kitabı rahatlıkla doldurabilir.
Halen sıkıştığım yer de buna birebir uyuyor. Burnumun dibindeki sabit telefona ulaşabilmem 5 dakika sürüyor. Müthiş ağrılarıma dayanamayıp, kimi vakit yatağıma uzanmak zorunda kalıyorum.
Bir de bunlar
İşte burada bazı vakitler o sabit haberleşme aracına bile gidemiyorum. Ulaştığımda da "masa telefonun çalışmıyor mu" sorusuna muhatap oluyorsun. Sonunda patladım; "Ben uçan adam mıyım. Adım atamayan biri haline geldim."
Gidişat
Ya da bir başka dostum "Sesin iyi çıkıyor. Maşallah, maşallah" deyince kalaylamamak için kendimi zor tutuyorum.
Böyle giderse Nevzat Tarhan hocamda soluğu alacağım. Ya da Fransız yazar Stendhal'in rotasını izleyeceğim. Yani yaşadığım mekanı ele alıp duracağım.
Hayvanlarım
Her gün yapmaya çalıştığım işler var. Beni balkonda gördükleri an hemen yanıma gelen dört martım var. Bu bir taneydi. İkiye çıktı. Şimdi de dört kişilik aile oldular. Demire tutunabildiğim an, elimin bir karış yanına konuyorlar. Salamları yutup uçuyorlar.
Tam bir mutluluk tablosu
Kumrular
Bahçeye gelen kedileri eşim besliyor. En uzun yolu oğlum ve torunum kat etmekte. Kedi, köpek ve diğer kuşları besleme görevi onların. Arada alış verişi de hallediyorlar. Torpilliler ise kumru, sığırcık ve güvercinler. Yatak odamın camı açılınca, oradaki televizyonun yanında 2-3 kumruyu görmek mümkün.
Yazar Fransız
Dikkat ettiniz mi Parma Manastırı'ndan Alkatraz Kuşçusu'na geçiş yaptım. Galiba kısa öyküler yazdığım döneme geri döneceğim. Bir Fransız yazarın İtalya'da geçen öyküsünden nerelere kadar uzandım.
Bunlara ihtiyacım zaten yoktu. Her gün 4 bin vuruşun üstünde yazan biriyim. Eskiden 1-1,5 saatte doldurduğum Ekran Polisi'ni şimdi 4 saatte bitirebiliyorum. Çünkü kalem tuttuğum elimin parmakları arızalı. Genelde de kendi yazdıklarımı bile okuyamıyorum.
Karatay'ın gecesi
Tarafsız Bölge'de Prof. Dr. Canan Karatay'ın ışıldadığına tanık olduk. Ünlü isimlere ve birtakım uzman geçinenlere dersler verdi. Hele Ahmet Hakan'ı müthiş bilgilendirdiği kesin.
Hocanın yemek listesini kayda geçmek mecburiyeti hissettim:
* Ev yapımı turşu.
* Beyaz lahana.
* Pırasa.
* Turp.
En fazla üstünde durduğu ise KAYA TUZU.
İlle de Çankırı
Bizim Cumartesi Pazarı'na gidebildiğim günlerden söz edeceğim. Buraya uğradığım günlerde hep kamyonunda "kaya tuzu satan" bir esnaf görürdüm. Sadece tek cümle kullanırdı; "Çankırı kaya tuzu burada." Adamcağızdan bilgi aldım.
Kütüphanemdeki kitapları karıştırdım. Bu bölgenin çocukları olan Altuğ ailesinin bilgilerine baş vurdum. Size önerim kaya tuzu kullanmaya başlıyorsanız "yerli ve millî" ile hedefe yürüyün.
Manhattan Adası
Unutmadan bir hatırlatma daha yapayım. Halen dünyanın en pahalı toprakları olan Manhattan Adası'nın nasıl satın alındığını biliyor musunuz? Buranın ilk tapulu sahibi bir Kızılderili reisi. Bugün inanılmaz değerli. Bol tüylü reis buranın tamamını viski ve tuz karşılığında devrediyor.
***
Korktuğum olacak
Çok yetenekli bir kardeşim Tamer Turan. Lavanta Cinayetleri adlı oyunun galasını 2 Nisan'da yapmayı planladı. Davetiye bile yolladı. İşte bu konuda ciddi şüphelerim vardı. Son yasaklamalar beni haklı çıkardı. Dilerim prömiyeri daha sonraki aylarda gerçekleştirir...
...
GÜNÜN SÖZÜ
Eski vekile tam sekiz makam birden verilmiş. Toplam maaşı 100 bin TL. Bu ülkede işsizlik var diyen, münafıktır. Baksanıza tam sekiz işi birden yapıyor vatandaş! İbrahim Ormancı