Hapishane devleti ve İdlib'te yeni savaş
Zaman zaman yazılarımızda dile getiriyoruz. Şuanda dünya genelinde olup bitenler aslında 21. Yüzyılın küresel düzenini kurma ve kontrol etme mücadelesi.
Bunda devletlerin yönetim şeklinden yaşam şartlarına kadar küresel bir dönüşüm yaşanırken, ülkelerin sınırlarını değiştirme, yeni ittifaklar oluşturma hamlelerini de görüyoruz.
İşte bunlardan biri ABD'nin Ortadoğu Barış Planı.
Yüzyılın Barış Planı değil adeta Yüzyılın İşgal Planı.
Trump'ın Yüzyılın Barış Planı aslında bir konsept-hayali planmış. Hayal bölümü Filistinlilere, plan bölümü İsrail'e.
Filistin'e devleti kurma hayali vaad ediyor, toprak yaratmaktan bahsediyor. Herhalde ya denizi dolduracak, ya da Filistinlileri toplu mezara gömecek.
Filistin'e 50 milyar dolar verilecekmiş. Para verip işgali yasallaştırma planı.
Yani parayı vereceğim düdüğü çalacağım diyor Trump.
Kuşkusuz bu ahlaksız teklif.
Filistinlilerin ne kadar ahlaklı olduğunu zaman gösterecek...
Tabi Filistin'e sözde destek veren Arap ve İslam ülkelerininkini de.
Plandaki söylemlere/kavramlara bakın:
"Barış Vizyonu, Konsept Harita, Gelecekte olabilecek Filistin."
Siz buradan iki devletli bir çözüm yani bağımsız Filistin devleti çıkacağını görüyor musunuz?
Trump rolünü iyi oynuyor. Seçime giderken Yahudi lobisini tamamen yanına alıyor, aynı şekilde Netenyahu'ya İsrail'deki seçimlerde pas atıyor.
Bu devlet içinde devletçik planı bile değil. Önerilen plan Filistin'i mevcut konumundan da geriye götürüyor. En iyi olasılıkla İsrail devleti içinde Filistin özerk bölgesi kurulabilir, yani yerel bir yönetim olabilir.
Bu haliyle Filistin özerk bölgesi Irak'taki Barzani bölgesi, Suriye'deki PKK/YPG bölgesi kadar bile özerkliğe sahip olamayacak.
Mevcut durumda olduğu plandaki hayali Filistin devletinin de dışarıyla bağlantısı yok, sınır kapısı yok, hava alanı yok, deniz limanı yok, Gazze Şeridi'nin kara suyu yok, münhasır ekonomik bölgesi yok. Ordusu yok, polisi yok.
Buna bağımsız Filistin devleti demek mümkün mü, buna devlet bile denmez. Devlet olma şartları yok.
Bu tam anlamıyla bir çözümsüzlük planı. Bunun oluru, gerçekleşmesi, bölgeye barış getirmesi mümkün değil. Kaos, çatışma, kan ve gözyaşından başka sonuç üretmez.
Bu planının kısa dönemdeki amacı ilhak ama plan öyle ortam yaratıyor ki ilhak edilen yerlerdeki Filistinlilerin sürülmesiyle sonuçlanacak. Yani Filistinliler yurtsuz, topraksız, devletsiz kalacak. Muhtemelen başka ülkelere, örneğin Suriye doğusuyla Irak batısının birleştirilmesiyle ABD tarafından oluşturulmaya çalışılan Sünni bölgeye Filistinli göçleri söz konusu olacak. O bölgede petrol de var. Al sana kaynak.
Halbuki normalde ilhak ettiğin yere vatandaşlık verirsin. Örneğin, Rusya Kırım'ı ilhak etti ama orada yaşayanlara Rus vatandaşlığı verdi.
Böylesi bir uygulama Ortaçağ Avrupa'sında vardı. Ama en örtüşen örnek bizzat ABD'de yaşandı. Trump'ın Filistin-İsrail barışına yönelik olarak ortaya attığı bu plan aslında tam da ABD'nin Kızılderililere yaptığıdır. Kızılderililerin rezervasyon kamplarına toplanmasının Filistin'deki yeni versiyonudur.
Bu haliyle, Trump'ın sözde barış planıyla ortaya atılan hayali Filistin devletini tanımlayan en iyi ifade "Hapishane Devleti"dir. Göç etmeyip orada kalacaklar hapishanede yaşayacaklar yani.
İsrail-Filistin'de Türkiye'ye yansımaları olacak, yeni insani dramlara, savaşa, kaosa yol açacak, sözde bir barış planı açıklanırken sınırımızın hemen dibinde İdlib'te de savaş tamtamları daha sert çalmaya başladı.
Türkiye'yi yönetenler son 3 aydır Suriye'yi gümden çıkarıp Libya'ya odaklanmışken burnumuzun dibinde büyük bir felaket kapıya dayandı. Rusya ile ortak Libya'da alınmak istenen rol başarısızlıkla sonuçlanınca gerçek gündeme İdlib'e dönüş yaşanıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şu söyledikleri Libya'daki işbirliğinden Türkiye'nin elinin boş olarak dönmesiyle birlikte Suriye'de de Rusya ile iplerin kopmakta olduğuna işaret ediyor:
"Şu anda Astana süreci diye bir şey de kalmadı… İdlib'de bu bombalamaları vesaire durdurdunuz durdurdunuz, durdurmadığınız takdirde bizim artık sabrımız tükeniyor. Bundan sonra ne gerekiyorsa biz de bunu yapacağız… Rusların söylediği şey; "Teröristlere karşı mücadele ediyoruz." "Kim terörist?" Kendi toprağını savunanlar mı terörist? Bunlar direnişçi."
Sizce İdlib kimin toprağı? Direnişçilerin mi, Suriye yani Şam yönetimin mi? Direnişçiler kim? Ne kadar tehlikeli bir söylem.
Bu sözlerle birlikte İdlib'te Rus ve Suriye operasyonlarının artması Rusya'nın Erdoğan'a yanıtı gibi. Yerel kaynak haberlerinde Türkiye'nin ABD'nin desteğiyle sözde muhaliflere (ÖSO ve diğer silahlı gruplara) askeri ekonomik desteğinin arttığı, Suriye operasyonun durdurulmaya çalıştığı bildiriliyor.
Burada ABD konusuna dikkat çekmek isterim. ABD Avrupa Kuvvetler Komutanının dün bu konuları konuşmak üzere Türkiye'ye gelmesi çok önemli. Suriye'de Türkiye zaten ABD ile paralel politikalar izlerken şimdi bunu açıktan ve somut olarak yapmaya ve Rusya'ya mesaj mı veriyor? Öküz öldü ortaklık bozuldu mu? Bu S400 ve F35'lerdeki tutumuzun tersine dönmesine evrilir mi?
Her şeyden de önemlisi bu Suriye'de yeni savaşın başlangıcı olmaz mı? Yeni savaş yeni göç dalgası demek değil mi?