Hangi devlet?
Kaybettiğimiz değerlerin yerine yenilerini koymakta güçlük çekiyoruz. Aşık Mahsuni Şerif’in yeri dolmadı. Abdurrahman Kızılay’dan sonra Kerkük mahnıları öksüz kaldı. Sevgili Arslan Bulut’un başlattığı Türkçü-Devrimci dayanışmasıyla tanıştığımız gerçek Türk Aydını Attila İlhan’ı kaybedeli beş yıl geçmiş. 11 Ekim 2005 yılında uğurladık Attila İlhan’ı. Türk Edebiyatına ölümsüz şiirler ve romanlar bırakmakla kalmadı İlhan... “Hangi Sol”la başladığı seride; Hangi Batı, Hangi Seks, Hangi Sağ, Hangi Atatürk, Hangi Edebiyat, Hangi Laiklik, Hangi Küreselleşmeyi yazmış, düşünce dünyamıza ışık tutmuştu. Nişantaşı Vali Konağı Caddesi’nde karşılaşır, Divan’daki ünlü köşesinde doyumsuz sohbetlerinde ufkumu aydınlatan büyük ustaya değerli dost Av. Ünsal Aktaş ile beraber“Hangi” serisini yazdınız. Biz sizden şimdi “Hangi Devlet” ’i bekliyoruz demiştik. Elini şakağına atarak “Evet ya... Evet... Hangi Devlet’i sorgulamak, hangi devleti mutlaka yazmalıyım. İyi ki hatırlattınız. Bu artık benim için kaçınılmaz oldu...” demişti. En kısa zamanda yazma sözünü verdiği halde ömrü yetmedi.
Attila İlhan bugünleri yaşamış olsa, özellikle Silivri’de devam etmekte olan davlara tanık olsa neler yazardı neler... Hangi Devlet’i yazdığında yer yerinden oynardı... Kim bilir belki sabaha karşı o’nun evi de basılır, malum davanın sanıkları arazında olabilirdi? Ve kim bilir belki de duruşmalardaki sanık kürsüsünden heyetle beraber Türkiye ve dünyaya Hangi Devlet dersini verirdi. Ama bu esnada hukuk adına işlenen hukuk cinayetlerine isyan edip “Hangi Hukuk” ya da “Hangi Adalet” adını vereceği yeni bir esere daha imza atardı. Öyle ya, Prof. Mehmet Haberal’ın, mahkum ettirdiği hakimler tarafından yargılanmaya devam edilmesine “Hangi Hukuk” adı verilmez mi? Baştan sona usul hatası yapan özel yetkili savcıların icraatlarını anlatmak Türk aydınının vazifesi değil mi? Bir savcı düşünün ki açılmış dava sürerken, usule aykırı olarak tanıklar bulup ifadelerini alıyor, davanın görüldüğü Ağır Ceza Mahkemesine gönderiyor. Okuma yazması bile olmayan tanıklar duruşmada “Biz böyle ifade vermedik. Burada yazılan olaylarla ilgili de görgü ve bilgimiz yoktur” diyerek adaletin düştüğü durumu ortaya seriyor. Attila İlhan bir de ünlü “gizli tanık”ları görse seriye “Hangi Tanık”ı da eklemez miydi?
Oysa ben, sevdanın işportaya düştüğü günümüzde, Ayten’i Markiz Pastanesinde tanımadan önce “Hangi Aşk”ı yazmayı arzu ederdim. Saati Ayten’e beş kala ya da, Ayten’i beş geçe olan büyük ustanın aşkın içine edenlere neler söyleyeceğini hep merak ettim. Ama aklıma da “Hangi Açılım”, “Hangi AKP”,“Hangi Tayyip” soruları da takılmıyor değil.
Bir de “Hangi Ruh”. Hani yıllardır mavrası devam eden “46 Ruhu” ya da “Demokrat Parti Ruhu” deyimi var ya... Türk sağının canına okuyan 46 ruhu gibi, Türk solunun her defasında sığınmaya çalıştığı 68 ruhu da solun canına okumuştur. Fikir sermayesi tükenenlerin ruh çağırma seanslarıyla vakit geçirdiği canım memleketimde hangi ruhu sorgulamak da elzem oldu. Ama öncelik “Hangi Devlet”in cevabını aramakta olmalı. Sahi “Hangi Devlet?”