Hamuduyla mı götürsünler

Kiminin ‘Ali Baba’nın’, kiminin ‘Hacı Baba’nın çiftliği’ dediği TRT’de parayı alan da susuyor, veren de. İşlerine gelince şeffaflık nutukları atanlar açıklama yapmak için neyi bekliyor; yandaşların deveyi hamuduyla götürmesini mi?

Rıza Zelyut / Güneş
Şahin’in boyunu aşan işler

Perşembe günü Türkiye büyük bir ihale yarışını izledi. Bu yazıyı ihale öncesinde yazsaydım; birileri, beni de kendileri gibi sanacak ve ’Bak; patronunun çıkarı için piyasayı karıştırmak istiyor!’ diyecekti. Ama ihale bitti. İhaleyi kazanan Dijitürk; özel şirkettir. Bu şirket çalışır, kazanır ve parayı öder. Bu işi yaparken de benim gibi, sizin gibi kişilerden zorla (vergi adı altında) para almaz. Peki Telekom’a ayak olan TRT nedir?

Koltuk değneği
Bugünkü TRT; Alibaba’nın çiftliğidir. Binlerce insan; hiçbir değer üretmeden buradan para alır. O paralar da vergi adı altında biz vatandaşlardan toplanır. Yani bu işe yaramaz, bu zararda, bu hazır yiyici TRT; senden benden toplanan paralarla; bir özel şirkete kıyak yapmaya kalkışıyor.
İhaleye burnunu sokan TRT yönetimine soruyorum: Hangi para ile; kazandığın hangi para ile ihaleye giriyorsun?
Ekonomi liberal... Hükümet özelleştirmeci... Ama iş TRT’ye gelince katı devletçi...
Manzarayı yeniden hatırlayınız: Dijitürk’ün karşısına; yanına devleti alarak Telekom çıkıyor. Yani; özel şirketle devlet kapışması biçiminde bir ihale düzenlenmiş oluyor.
Bu iş elbette TRT Müdürü İbrahim Şahin’in boyunu aşar.
Demekki TRT; artık hükümet tarafından özel operasyonlarda da koltuk değneği olarak kullanılmaktadır.
Bunu; milletin iyi bilmesini istiyorum.
Ülkemizin içine Truva atı gibi giren şu yabancı şirketlere karşı, ulusal duruşumuzu göstererek onları cezalandırabiliriz.

Yağcılara cevap
Geçenlerde Akşam yazarı Nagehan Alçı, TRT’yi aklayan bir yazı yazdı. Bu arada da TRT’de bir zamanlar çok başarılı programlar yaparak halkın gönlünü kazanan Banu Avar’a laf etti. Sayın Avar’ın TRT’den atılmasını destekleyen bir tutum takındı.
Modern bir kadın olan Nagehan Alçı’daki bu gayreti hayra yormakla yetinelim ve kendisine bakalım Banu Avar nasıl bir cevap vermiş okuyalım:
’Sevgili genç meslekdaşım,
(...)TRT’nin 2 nolu adamı Sayın Koç’un yüzüme söylediği sözlerle sana cevap vereyim: ’Ne yapalım Banu Hanım; Amerikan büyükelçisi, İsrail büyükelçisi, İsveç büyükelçisi sizin program yüzünden bize çok baskı yaptı. Programı sonlandırmaya mecbur kaldık.’ Bu sözler söylenirken Oran’da, 5. kattaki odada başkaları da vardı. Duyan kulaklar her şeyi biliyor.
Ayrıca tüm bilgileriniz yanlış. 2008 Ocak ayında değil 7 aylık sözleşmem varken işimden atıldım. Aldığım ücret; böyle bir program için emsallerine verilenin üçte biriydi.’
Banu Avar; Nagehan Alçı’ya bir de çağrıda bulunuyor. Ülkede basın özgürlüğü çiğnenirken genç, üstelik de hemcinsinden bir gazetecinin daha hassas davranmasını istiyor.
Banu Avar; işinden atılırsa Nagehan Alçı da onun yerini doldurur. Böylece de Amerikan, İsveç, İsrail elçileri mutlu edilir... Demokratikleşmenin de önü açılmış olur...
Gün gelecek bu ayıplı dönem de bitecek... Basındaki ayıplılar da bir varmış bir yokmuş olacaklar...

* * *

Emin Çölaşan / Sözcü
Millet bunun hesabını soracaktır

Bir gazeteci ile patronu anlaşır, patron o gazeteciye en yüksek ve dudak uçuklatan paraları, maaşları ödeyebilir. Buna kimsenin diyeceği bir şey olamaz. Ama burada patronun yerine devlet geçerse, o devleti temsil edenler, gazeteciye anormal yüksek para ödeyemezler... Çünkü ödenen o anormal paralar 70 milyon insanın cebinden çıkar.
Cine-5 isimli teevizyon kuruluşu şimdi TMSF’nin elinde. Bu kanalın bütün gelirleri devlete geliyor, bütün giderleri devletten, yani hepimizden çıkıyor. Kanal çok büyük zararda. Şimdi bu Cine-5 kanalında AKP’ye yakın duran, onların gazetelerinde yazan bazı kimselere program yaptırılıyor. Bunların görevi, AKP iktidarını övmek!

Kimseden tık yok
Yeniçağ Gazetesi’nde Sebahattin Önkibar ve Milliyet Gazetesi’nde Melih Aşık günlerdir soruyorlar: “Ey TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, sen bu televizyonda iktidarın adamı gazetecilere program yaptırırken onlara kaç para ödüyorsun? Bu para devletin ve milletin parasıdır. Ödenen parayı açıklamak zorundasın.”
Sonra program yapanlara soruyorlar: “Ey arkadaşlar, siz bu Cine-5’ten, yani devletten kaç para alıyorsunuz?”
Günlerdir soruyorlar, iki taraftan da tık yok!
Vasayalım iktidar yandaşı gazeteciler şu veya bu nedenle, aldıkları parayı açıklamak istemiyorlar. Ya TMSF’ye ne demeli? Onun başındaki Ahmet Ertürk’e ne demeli? Kardeşim, sen orada hepimizin parasını kullanıyorsun. İstediğin kimseye istediğin parayı veremezsin. Hele “Şu bizim adamımızdır, ona köşe döndürelim” gibi düşüncelere asla sahip olamazsın. Devlerin ve milletin parasının hesabı bir gün mutlaka sorulur.

Babalarının hayrına mı?
Bir de bu işlerin en babası, Hacıbabanın çiftliğine dönüşen TRT var. Bu kurum da (maşallah!) iktidar yandaşı, iktidar yalakası ne kadar gazeteci varsa onlara program yaptırıp beyin yıkama kampanyasına katkıda bulunuyor.
Burada esas konu TRT’de belli gün ve gecelerde program yaptırılan yandaş ve yalaka medyanın elemanları, köşe yazarları, yayın yönetmenleri.
Peki onlara TRT’de -program başına veya aylık- kaç para veriliyor?.. Ya da bu vatandaşlar ekrana babalarının hayrına, Kızılay menfaatine, sırf isimleri duyulsun diye beleş mi çıkıyorlar?
l Ey TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, Cine 5’e çıkardığınız iktidar yandaşı gazetecilere devlet kesesinden kaç para ödüyorsunuz? (Tek tek isimlerle)
l Ey TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, TRT ekranlarında program yaptırdığınız benzer yalakalara devlet kesesinden kaç para ödüyorsunuz? (Tek tek isimlerle)
İktidarınız işine gelince “şeffaflık” nutukları atıyor, bu gerekçeyle devletin kozmik odalarına giriliyor, Jandarmanın yıllar önceki örtülü ödenek hesapları bile, hastane odaları basılarak aranıyor. Her şey böylesine açık ve şeffaf(!) olacak ama siz, yandaşlarınıza verdiğiniz paraları gizleyeceksiniz!
Var mı öyle üç köfte beş kuruşa!

* * *

RTÜK onayladı:TRT yanlı
TRT-2’de yayınlanan Büyüteç programında TRT’nin AGB’den çıkması tartışıldı. Programın sunucusu İbrahim Şahin’nin TRT’ye transfer ettiği Savaş Genç. Konuklar, TRT Hukuk Müşaviri Veysel Gümüş, RTÜK Hukuk Müşaviri Arslan Narin ve gazeteci Bekir Hazar. Genç saat 22.25’te programı kapatıyor. RTÜK Hukuk Müşaviri Narin itiraz ediyor. Çünkü program boyunca Narin’e bir kez söz veriliyor. İşte RTÜK Hukuk Müşaviri ile sunucu arasındaki konuşma;
S.G: Sevgili seyirciler evet...
A.N: Yalnız biz burada konu mankeni olduk.
S.G: Yok estağfurullah...
A.N: Biz burada konu mankeni olduk belirtiyim. Biraz tek yanlı bir şey oldu.
S.G: Kusura bakmayın.
A.N: Tek yönlü, TRT’nin kendi savlarını savunan özel bir program olarak, bizim de bir otoritenin temsilcisi olarak çağrıldıktan sonra böyle olmak rahatsız etti. l Odatv.com

* * *

Her gün yeni bir skandal
TRT Müzik’i yönetenler anlaşılan öylesine açılmış ki, 2009 için ayrılan bütçe 2009 bitmeden doldu. O nedenle TRT yönetimi, TRT Müzik’in Aralık ayında yapması gereken ödemeleri 2010’a kaydırdı. TRT’nin, “Klip kanalı değil, müzik kanalı” iddiasıyla açtığı TRT Müzik, böylece bir yılı bile doldurmadan, daha ilk aylarında yayınını “tekrar”lar ve kliplerle doldurmaya mecbur oldu. l Ali Eyüpoğlu / Milliyet Cadde

* * *

Sihirli bir dokunuş
Metropoll Araştırma Şirketi’nin yaptığı araştırma Star gazetesinde manşetten yayımlandı. Gazetemizde “Tüm partiler düşüşe geçti” başlığıyla verilen haberde, AKP oylarının 6 puan gerilediği ancak CHP ve MHP oylarının da düştüğü ifade edildi. Aynı araştırmayı Star gazetesinde okuyanlar AKP oylarının 0.4 puan daha yükselerek yüzde 38.7’ye ulaştığı ifadesiyle karşılaştı. Star gazetesinin kendine özgü “sihirli bir formülle” kararsızlardan oluşan yüzde 15.3’lük oranı partilere dağıttığı ve AKP oylarını yüzde 38.7’ye çıkardığı ortaya çıktı. Bu soruya en somut yanıt doğrudan Metropoll’ün sahibi Prof. Dr. Özer Sencar’dan geldi. “Biz anketimizde kararsızları hiçbir şekilde dağıtmadık. Bunun da doğru olmadığını düşünüyoruz. Kararsızların partilere dağıtılması konusunda gazetelerden bize bir talep de gelmedi.”
l Fırat Kozok / Cumhuriyet

* * *

GÜNÜN SÖZÜ
RTÜK, “PKK’lıların Habur’da kahraman gibi karşılanmasını hicveden” Levent Kırca’ya ceza vermiş. Teröristlere saygısızlık eden Kırca haddini aşıp Başbakan’ı da eleştiriyor! RTÜK ona ceza vermesin de kime versin! l Melih Aşık / Milliyet

* * *

Yanakalığın püf noktaları
TMSF’nin ödediği iddia edilen ve RTÜK eski üyesi Şaban Sevinç’in suç duyurusu üzerine iade ettiği 900 bin TL’lik transfer bedelinden sonra, Başbakan’ın yanağından makas almasıyla gündeme gelen Mehmet Barlas işinin püf noktalarını anlattı: “Gazetecilerin siyasetçileri sadece patronlarının evlerinde görebilecekleri inancından sıyrılsınlar. Hep davet edilen, hiç davet edemeyen beleşçi kişiliklerini bıraksınlar. Cumhurbaşkanı veya başbakan karşısında aşağı görmesinler kendilerini...”

* * *

Yargının önceliği tarafsızlık değil bağımsızlık
Son günlerde ürettikleri slogan harika: “Yargı bağımsızlığı değil, yargı tarafsızlığı önemli” diyorlar’85
“Önemli olan tarafsızlıktır, bağımsızlık değildir” diyerek, tarafsızlığın önkoşulu olan bağımsızlığı zedelemeye çalışıyorlar. Böylece, tabii tarafsızlık da güme gidiyor.
Yargı bağımsızlığını eleştirmek için üretilmiş olan “Yargıçlar yönetimi”, “Jüristokrasi”, “Yargı kendi içinde bir kast sistemidir” söylemleri, yargının tarafsızlığını zedelemek, onu iktidarın etkisine sokmak için sürekli tekrarlanıyor.
Oysa yargı, Hukuk Devleti kavramını korumak için, sadece hukuka tabi olmak, siyasal etkinin dışında kalmak zorundadır. Yargının bu bağımsızlığını “kast sistemi” diyerek eleştirmek, Hukuk Devleti kavramının altına dinamit koymak demektir.
Yargı karşısında, aynen vatandaşlar ve öteki tüzelkişiler gibi hükümet ve devlet de bir “taraftır”. Yargının, hükümet ve devlete karşı açılan davalarda tarafsız kalabilmesi için mutlaka siyasi etkilerden, özellikle de iktidardan bağımsız olması gerekir.
Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda söylenecek son bir söz “tarafsızlık” kavramı üzerinedir: Yargı, karşına gelen şikâyetçi ve şikâyet edilen konusunda tarafsızdır. Ama Anayasa’dan, yasalardan ve esas olarak adaletten, hukuktan yana taraftır! l Emre Kongar / Cumhuriyet

* * *

İzleten kimse artık
Akşam manşet atmış: İhaneti izliyoruz. İyi de izleten kim? O dizilerin, o sevişme sahnelerinin boy boy fotoğraflarını yayımlayan, sinema filmleri vizyona girmeden kim kimle kaç dakika sevişmişin dökümünü çıkararak “reklam” yapan kim? Kendi medya grubunu reyting sıralamasında “1.” yapsın diye dizi çıplaklarını sayfalar dolusu röportajlarla şöhrete taşıyan kim? Yazılı basın da en az televizyolar kadar suçlu değil mi? En azından bu işin payandalığını üstlenmiyor mu sanki?

* * *

MİNİ YORUM
İyi hal kapsamındaki firariler

Milliyet’in haber başlığı olarak kullanığı şu dört kelime çok şeyi anlatıyor: “Kaçma şüphesi olmayan firariler”. Karaciğer kanseri tedavisi gören muhalif rektörün tahliye talebi “kaçar” diye reddediliyor, zaten kaçak olan yandaş dernek başkanı hakkındaki “tutuklama” kararı “kaçmaz” diye kaldırılıyor. “Pişman değilim” diyen teröristi “pişman” varsayan anlayıştan da daha farklısı beklenemezdi herhalde...

Yazarın Diğer Yazıları