Hamas-İsrail arasındaki savaş ve SİHA’mızın düşürülmesi ne anlama geliyor?

07 Ekim 2023 tarihinde fitilin ateşlenmesi ile başlayan Hamas-İsrail arasındaki savaş bölgenin ABD ve İsrail tarafından dizayn edilmesi, şekillendirilmesi olan BOP’nin gerçekleştirilmesini hızlandırmak adınadır.

*

BOP doğrultusunda bölgede ikinci İsrail olarak kurulması düşünülen “Büyük Kürdistan” Irak, Suriye, İran ve Türkiye topraklarından koparılması düşünülen toprak parçalarını kapsamaktadır.

BOP ile İsrail’in güvenliğini sağlamak,

bölgedeki doğal kaynakların kullanımı ve kontrolünün ise sadece ABD ve İsrail’in elinde bulundurulması arzulanmaktadır.

Gazze açıklarındaki deniz alanlarında çok zengin petrol ve doğal gaz yatakları bulunduğu da gözardı edilmemelidir.

*

İsrail Başbakanı Netanyahu’nun, Gazze’ye başlattıkları saldırının tüm Ortadoğu’yu değiştireceğini söylemesi ve Hamas-İsrail savaşı başlar başlamaz İsrail’e gelen ABD Dışişleri Bakan’ının;

“Bugün sadece ABD Dışişleri Bakanı olarak değil, bir Yahudi olarak da buradayım.” şekildeki açıklamasının altını önemle çizmekte yarar görüyorum.

Bu ifadeler ve ABD’nin uçak gemilerini bölgeye göndermesi savaşa müdahil olmayı düşünen ülkelere bir gözdağı, bir mesaj niteliğindedir.

*

05 Ekim 2023.

Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusuna Amerikancı olan YPG’li teröristlere yönelik olarak uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru savunma hakkını kullanarak yaptığı operasyonda ülkemize ait bir SİHA Ürdün'den kalkan Amerika F-16 savaş uçağı tarafından kasten düşürüldü.

*

Peki ABD SİHA’mızı düşürmekle nasıl bir mesaj vermek istemiştir?

Bir NATO ülkesi başka bir NATO ülkesinin uçağını düşürmeyi nasıl göze alabiliyordu?

Şimdi bu durumu açıklamaya çalışayım.

Unutmayınız ki ABD, Ortadoğu’da ve çıkarı olduğu bölgelerdeki ülkelerde kendi menfaatleri doğrultusunda çalışanları iktidara getirir.Ülkelerin dostları olmaz, çıkarları olur.

*

Savaş çok güçlü bir ekonomi ve çok güçlü bir ordu gerektirir.

Güçlü ordu aynı zamanda caydırıcı bir unsurdur.

Boğazına kadar borç batağına batmış, varı yoğu ne varsa satmış, borçlarını aldığı borçlarla çevirmeye çalışan, vatandaşı fakirleştirilmiş, hukuk ve yargı sistemi çökmüş ülkelerin olası bir savaşa dayanma güçleri zayıf ihtimaldir.

*

Önce 1995 yılına gidelim.

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) bölgemizde büyük bir caydırıcı güçtü.Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’miz Amerika’nın karşı çıkmasına rağmen 1995 yılında Irak’ın kuzeyindeki PKK’lı teröristlere yönelik olarak“Çelik Harekatı” yapmıştı.

Bu harekatın sonrasında ABD Savunma Bakanı Yardımcısı;

”Türk generalleri hizadan çıktı.”

şeklinde bir ifade kullanmıştı.

*

“Türk generalleri hizadan çıktı.” diyen ABD, BOP içerisinde bulunan Büyük Kürdistan’ın kurulması planında en büyük engel gördükleri TSK’lerini devre dışı bırakmadan bu planı gerçekleştiremeyeceğini de çok iyi biliyordu.

*

Gelelim “01 Mart 2003” tarihine,

Yani o meşhur “Irak tezkeresinin” oylanmasına.

Akp tezkerenin geçmesini istediyse de “60 bin ABD askerinin” Türkiye’ye konuşlandırılması olan 01 Mart Irak teskeresi muhalefetin direnmesiyle TBMM tarafından reddedilmiş ve geçmemişti.

Halbuki ABD’nin isteği;

“Türk Silahlı Kuvvetleri’nin baskı yaparak, 01 Mart Irak Tezkeresi’nin Meclis’ten geçirilmesiydi.”

Türk Silahlı Kuvvetleri ise baskı yapmamış, tezkereyi demokrasinin kurallarına ve işleyişine bırakmıştı.

Amerika, 01 Mart 2003 Tezkeresi’nin Meclis’ten geçmemesi sebebi olarak TSK'ni görür.

Yani Türk Silahlı Kuvvetleri, Amerika’ya göre BOP’nin gerçekleştirilmesi önündeki en önemli engellerden birisiydi.

TSK’nin, emperyalizmin uşaklığını yapmamış olması ABD için bardağı taşıran son damlaydı.

TSK’lerine hesap sorulmalıydı.

Amerika, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bölgede ve Türk halkı gözündeki itibarını bir şekilde düşürmeye, itibarsızlaştırmaya, etkisizleştirmeye hatta TSK’nin seçkin komutan ve subaylarını demir parmaklıklar arkasına atmaya karar verir.

*

Bunun için de besleyip büyüttüğü FETÖ hainlerini kullanır.

“Siyasi iradenin” de FETÖ’cülere verdiği siyasi destek ile FETÖ’nün TSK’leri de dahil olmak üzere bütün kurumları ele geçirmesi sağlanır.

*

04 Temmuz 2003 tarihine gidelim.

Bu tarih Türk milleti için onur kırıcı olan “Türk askerinin başına çuval geçirme” hadisesinin gerçekleştirildiği rezalet gündür.

Bu tarih aynı zamanda Amerikan bağımsızlık günüydü.

Ne tesadüf ki bu tarihden birgün önce ABD’nin Ankara Büyükelçisi siyasi iradenin ağır topu tarafından resmi konutta ağırlamış,

çuval geçirilme olayından bir kaç saat önce de bakanlar, milletvekilleri, ABD Ankara Büyükelçiliği'ndeki bağımsızlık günü resepsiyonuna katılmışlardı.

*

04 Temmuz 2003 tarihinde 100 kişilik ABD askerleri, Irak Peşmerge güçlerinin de desteği ile Süleymaniye’deki Türk askeri karargahını basarlar.

Göz bebeğimiz olan ordumuzun 11 subay ve astsubayı kafalarına çuval geçirilerek, Amerikan askerlerinin dipçikleri eşliğinde ellerine ters kelepçe takılarak esir alınırlar.

Türk askerinin onuru ayaklar altına alınmış, Türk Milletinin gözündeki itibarıyla oynanmıştı.

*

Askerimize yönelik plânlı ve bilinçli bir şekilde gerçekleştirilen bu saldırı aslında laik Türkiye Cumhuriyeti’ne yapılmış bir saldırıydı.

Ülkeyi yönetenlerce “Dost, müttefik ve stratejik ortak.” denilerek toplumda olumlu bir algı yaratılmaya çalışılan, ancak geçmişten beri ve halen en büyük düşmanımız olan Amerikanın saldırısıydı.

Türk istihbaratının, ABD’nin Peşmergeler eşliğindeki bu baskınından önceden habersiz olabilmesi sizce mümkün olabilir miydi?

Eski bir asker olarak bence asla mümkün olamaz.

*

Çuval olayı ülke genelinde büyük tepkiler yaratmış, ABD’ye ” nota “ verilmesi gündeme getirilmişti.

Amerika’ya nota verilmesi taleplerine

siyasi iradenin ağır topunun cevabı şu şekilde olmuştu;

“Ne notası veriyorsunuz?Müzik notası mı?”

(Devam edecek)

Yazarın Diğer Yazıları