Hallac-ı Mansur ve Muhammed Ali’nin romanı
Yılmaz Ünlü’yü 2 cilt halinde yayımladığı “Giritli Gelin” adlı romanıyla tanımış, beğenmiş, o romanlar için yazı da yazmıştım. Ünlü şimdi bir başka değerli çalışmasını gün yüzüne çıkarmış bulunuyor. Romanın adı “Köleler Ayaklanır”, yayınevi: Berfin.
Tarihin menkıbelerle kaplı alanına dalmış yazarımız, oradan özel ve özgün veriler alarak hoş bir roman kurgulamış. Romanın iki başkişisi var. Bunların birinin öyküsünü hepimiz kabaca biliriz: “Enel Hakk” demiş Mansur, canıyla ödemiş bunu. Peki ya ayrıntısı? O yok. Yılmaz Ünlü, tasavvufu, onu etkileyen akımları, dönemin tarihi olaylarının bunlara etkisi, bunlardan etkilenmelerini, vakanüvis sıkıcılığından sıyırarak, roman meraklılığına, çarpıcılığına dönüştürüp yazmış. Bunu yaparken gerçeklerden uzaklaşmamaya çalışmış ve bazı kurmaca kişilikleri yine o dönemin koşullarına uyar biçimde romanına monte etmiş.
Mansur’un Türkistan serüveni bağlamında yazar, oradaki Türklerin soylu davranışlarını, engin hoşgörülerini, konukseverliklerini, kadınlarının yiğitlikleri ve özgürlüklerini, romanın akışına uygun biçimde, yerli yerince anlatıyor.
Muhammed Ali’ye gelelim. O, Abbasi döneminin Spartaküs’ü. Afrika’dan getirtilip insanlık dışı koşullarda çalıştırılan zenci köleleri ayaklandırıyor, yeniyor Abbasileri, birçok kenti alıyor ve arkadaşı Hallac-ı Mansur’un tavsiyesiyle oluşturduğu yeni devletin düzenini ünlü Türk bilgini Farabi’nin “El Medinetü’l Fazıla” adlı yapıtındaki düşünce ve öğretilerine yaslıyor. Bu da hak, adalet ve eşitlik getiriyor.
Fakat bu hak ve eşitlik dönemi fazla sürmüyor. Bazı hatalar ve ardı arkası kesilmeyen Abbasi hücumları, Muhammed Ali’nin devletinin ve kendisinin sonunu getiriyor.
Bu romanı tavsiye ederim, tarihin ayrıntı diye atladığı nice önemli olguyu, edebiyat gözlüğü ile seyretmek hoşunuza gidecek ve bilgileneceksiniz.
Ebu Müslim Horasani
Faik Bulut’un çalışmasının yeni (ikinci) baskısı... Bu kitap da Berfin Yayınları’ndan.
Faik Bulut, Emevi Hanedanı’na son veren ihtilalin önderi Ebu Müslim Horasani’nin yaşamını roman kurgusunda anlatıyor. Bunu yaparken de İslam Tarihi’nin derinliklerine dalarak oradan Ebu Müslim Hareketini doğuran ipuçları derliyor.
Bu ipuçlarının bir kısmı sağlam ve sahih... Bir kısmı ise, yapay, yanlı ve amaçlı... Faik Bulut, Kürtlere tarih ve yeni kahramanlar yaratma çabasına bu kitapta da devam etmiş.
Mevlânâ’yı, Fuzûlî’yi, Genceli Nizâmî’yi Kürt etmeye çalışıyordu başka kitaplarında, bu kitapta da Zaloğlu Rüstem ve Ebu Müslim Horasanî’yi Kürt etmeye çabalıyor. Zaloğlu, kesin Kürtmüş (hayret biz Acem kahramanı bilirdik, Acemler duymasın), Horasanî ise ya Kürt ya da Fars’mış, Türk ya da Arap olma ihtimali hiç yokmuş. Yemen, Merv ve Azerbaycan arasında dönüp dolaşıyor yazar ve sonunda Kürtlüğünü ilan ediyor Ebu Müslim’in. Ediyor da olmuyor bence. Türk tarihinin Ebu Müslim’e ihtiyacı yok, o olmasa da olur, belli ki Kürtlerin buna ihtiyacı olduğunu duyumsuyor Faik Bulut. Bu da bir yana, Kürdistan’dan söz ediyor, neresi belli değil, Kürt destanlarını sokuşturuyor roman kurgusuna yerli yersiz, “Newroz Ateşi” yaktırıyor birilerine.
Evet... Fahrettin Kırzıoğlu’nun o çok alay edilen “kart-kurt”ları kadar temelsiz ve tutarsızdır Faik Bulut’un bu Kürt savları.