Halkın parası nasıl harcanıyor?

Enflasyon rakamını açıklayan TÜİK Genel Müdür yardımcısı görevini yaptığı için görevinden alınmış, yerine 'Damat'ın arkadaşı atanmıştır. Devlet harcamalarını denetlemekle görevli Sayıştay'ın denetleme raporu yayınlanınca usulsüz harcamalar ortaya çıkmış, yayından sorumlu başkan yardımcısı görevinden istifa etmek zorunda kalmıştır. İstanbul'da belediyeleri denetleyen Sayıştay görevlisi görevinden istifa ettirilmiştir. Saray, halkın parasının nasıl harcandığını öğrenmesini istememektedir. Çünkü halkın parası doğru harcanmamaktadır. Örneğin bu sene Millî İstihbarat Teşkilatı'nın bütçesi azalmıştır. Üstelik en fazla artması gereken süreçte azalmıştır.

Türkiye Bermuda Şeytan Üçgeni'ne konumlanmış bir ülkedir. Anadolu'da gemiler ve uçaklar değil, devletler ve milletler kaybolur. Anadolu'da en uzun yaşayan devlet Türk devleti, varlığını en uzun sürdüren millet, Türk milleti olmuştur. Ancak Anadolu'da yaşamak sürekli savaş halinde olmak demektir. Türk milletinin Anadolu'daki tarihi de 1071'de Malazgirt'ten 1683'de Viyana'ya kadar devam eden bir yürüyüş ile 1683'den 1921'de Sakarya'ya kadar geri çekiliş bu 900 seneyi özetler. 1922 sonrasında da Anadolu'daki varlığımızı savunmak zorunda bırakıldık. 1983 sonrasında Türkiye, terörizm denilen dolaylı saldırı ile savaşmaktadır.

Sırrı olmayan ülke konumuna geldik

Politik ve askerî zaferin en önemli unsuru istihbarattır. İstihbaratın önemi yüz yıllar içinde her geçen 100 yılda daha fazla artmıştır. Bugün devletlerin kendisini savunmasında istihbaratın önemi hiç olmadığı kadar fazladır. Türkiye, Soğuk Savaş sonrasında çevre alt kıtalar olan Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Doğu'da yaşanan iç savaş ve savaş sonrası jeopolitik parçalanmaların merkezindedir. Ülkemiz, Kuveyt'in işgali ile başlayan ve halen Suriye merkezli sürmekte olan Orta Doğu iç savaşının içine çekilmek istenmektedir. Çevre coğrafyalarda yaşanan savaşlar göstermektedir ki, Türkiye'nin daha güçlü, yeniden organize olmuş ve yeni görevler ile yetkilendirilmiş bir istihbarat teşkilatına ihtiyacı vardır.

Millî İstihbarat Teşkilatı'nın yeniden yapılanmasının bir an önce gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu yapılanma ihtiyacının iki temel nedeni vardır.

Birinci neden, çevre coğrafyalarda ortaya çıkan büyük değişimler ve bu değişimlerin ürettiği tehdit ve fırsatlardır. İkinci neden ise Türk istihbarat ve güvenlik sisteminin tarihin gördüğü en büyük istihbarat operasyonlarından birisi olan FETÖ ile çok ağır darbe almış olmasıdır. Türkiye "sırrı olmayan ülke" haline gelmiştir.

Bu iki husus Türk istihbaratının saldırgan bir yaklaşım ile yeniden yapılanmasını zorunlu kılmaktadır. Yapılması gereken hem zarar gören alanların onarılması hem ülkemize yönelik yeni tehdit türleri ile yeni bir örgütlenme ve anlayış ile mücadele edecek bir sistemin kurulmasıdır. Bunun için MİT yasasında yeni hukuki düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.

Önümüzdeki süreçte Türkiye'nin karşı karşıya kalacağı tehditlerin büyük bölümü Orta Doğu kaynaklı olacaktır. Bunların başında Türkiye'de sığınmacı olarak bulunan resmî rakamlara göre 3.8 milyon resmî, 1.5 milyon gayriresmî 5 milyonu aşan Suriyeliden kaynaklanan tehdit gelmektedir. Bu Suriyeliler içinde ne kadar Suriye istihbarat elemanı olduğu bilinmemektedir. Suriye istihbaratı Türkiye'de büyük operasyonlar yapabilen bir istihbarattır. Keban Barajı'nı havaya uçurma planı yapmıştır. Yahşihan MKE TNT tesislerinde Ağustos 1986'da gerçekleşen ve 7 itfaiyecinin ölümü ile sonuçlanan patlamanın arkasında Suriye istihbaratı vardır. Bu saldırıda Suriye istihbaratı bir Dev-Yol militanı ile TKP'li işçileri kullanmıştır. PKK terör örgütünü yıllarca büyük ölçüde Suriye istihbaratı yönlendirmiştir. Ellerinde büyük bir Türkiye istihbaratı olduğu şüphesizdir. Suriye iç savaşı başladıktan sonra da Türkiye'de operasyon yapma kapasitesinin olduğunu göstermiştir. Reyhanlı'da 11 Mayıs 2013'te gerçekleşen saldırıda 53 kişiyi öldüren 146 kişiyi yaralayan Yusuf Nazik ve ekibi Suriye istihbaratının emri ile hareket etmişlerdir. Yusuf Nazik, 1984 Antakya doğumludur. Türk devleti, Antakya'da Suriye istihbaratı ile ilintili bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını bilir. Buna rağmen Yusuf Nazik'in saldırısı engellenememiştir. Şimdi, Türkiye'de 5 milyonu aşan sayıda Suriyeli var. Bunların ne kadarı Suriye istihbaratının ödeme listesindeler bilmiyoruz. Bu durum Türk istihbarat servisinin önüne çok zor bir görev koymaktadır.

İç savaş tetiklemenin ana merkezi

Önümüzdeki dönemde Orta Doğu'da devam edecek olan jeopolitik sarsıntıların Türkiye'ye olan etkisinin en aza indirgenmesi de MİT'in Orta Doğu alanına daha fazla eleman ve kaynak ayırmasını gerektirmektedir.

Suriye iç savaşı sırasında Türkiye, IŞİD ve El Nusra için cephe gerisi olmuştur. Bu örgütler Türkiye'de bir alt yapı oluşturdular. Türk istihbarat, asker ve polisinin reflekslerini, çalışma tarzlarını inceleme imkânları oldu. Üstelik artık Türkiye'deki Suriyeli sığınmacılardan eleman temin etme imkânları var. Türkiye'deki terör örgütleri konusunda geniş bir arşivleri ve deneyimleri olan MİT dahil istihbarat güvenlik yapılanmasının, selefi cihatçı örgütler konusunda aynı bilgi ve deneyime sahip olduklarını söylemek mümkün değildir. Gerek Suriyeli sığınmacılar içindeki istihbarat yapılanması ile gerek selefi cihatçı yapılanmalar ile mücadele ise sadece Türkiye içinde yapılabilecek bir mücadele değildir. Böyle bir mücadelenin Orta Doğu'nun derinliklerinden başlaması gerekir.

Ülkemize yönelik diğer büyük tehdit ABD tarafından güney sınırımızda kurdurulan PKK'istan'dır. PKK'istan, Türkiye'ye karşı kapsamlı bir saldırının ve iç savaş tetiklemenin ana merkezi olacaktır.

Yeni tehdit türleri, MİT'in yurt içinde sadece kontrespiyonaj operasyonlarında değil, terör örgütlerine karşı da polisiye yetkiler ile operasyon yapmasını gerektirmektedir. Halen MİT Yasasının 6 maddesinde bahsi geçen yönetmelik MİT'in sadece kontrespiyonaj operasyonlarında polis yetkileri kullanmasına izin vermektedir. Bunun için gereken yasal düzenlemenin TBMM'de yapılması ya da yönetmeliğin değiştirilmesi gerekiyor. Ayrıca bu göreve uygun kadro, eğitim, donanım ve örgütlenme gerçekleştirmesi gerekmektedir. Halen MİT Türkiye içinde sadece kontrespiyonaj operasyonları yapabilmektir. Bu durum Türkiye'nin karşı karşıya olduğu tehditler göz önünde tutulduğunda yeterli değildir. Sadece bir terör örgütünün doğrudan eyleminde değil, arkasında bir istihbarat örgütünün olduğu bir terör örgütü eyleminde MİT'in eli kolu bağlı olmaktadır. MİT sadece arkasında bir istihbarat örgütünün olduğu terör eyleminde değil, bir istihbarat örgütünün yönlendirdiği çete eylemlerinde de eli kolu bağlı hale gelmektedir. Suriye istihbaratının Türkiye'deki uzantıları ile yaptığı Reyhanlı katliamı bunun en somut örneklerinden birisidir. MİT, bilgi vermiş ancak polis gereken zamanda müdahalede bulunamamıştır. Eğer, MİT'in mevcut yönetmeliği terör örgütlerine karşı polis operasyon yetkisi verseydi Reyhanlı'da hiç bomba patlamazdı.

Yeni yapılanma ve kadro yetiştirilmeli

MİT'in yurt dışında askerî nitelikli operasyonlar için paramiliter bir kol oluşturması gerektiği değişik olaylar neticesinde ortaya çıkmıştır. Gerçi MİT'in Suriye operasyonları için bu tür bir kadro oluşturulmuştur. Ancak hukuki zemini çok zayıftır. Bu tür bir yapılanmanın çok sağlam bir hukuki zemini muhakkak olmalıdır.

MİT'in yeniden yapılanmasını gerektiren ikinci husus, MİT'in ağır şekilde sızılmış bir istihbarat servisi olmasıdır. Bunun nedeni Erdoğan'ın MİT'e FETÖ sızmasını kolaylaştırması, dayatmasıdır. Sadece Basri Aktepe olayı durumun vahametini ortaya koymaktadır. FETÖ'nün istihbarat karargahına dönüşen "Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı"nda Basri Aktepe, Teknik Daire Başkanı olmuştur. 2011 senesinde Hakan Fidan tarafından MİT'e davet edilmiş Elektronik Teknik İstihbarat Daire Başkanı olmuş, Genelkurmay Başkanlığı'ndan devralınan GES komutanlığının başına geçirilmiştir. Aktepe daha da ilerletilmiş, istihbarat teşkilatları arasındaki istihbarat çatışmalarını önlemek ve istihbaratın tek elde toplanabilmesi hedefiyle oluşturulan ve bazı çevrelerde istihbaratın can evi olarak nitelenen Müşterek İstihbarat Koordinasyon Merkezi (MİKM) Genel Sekreterliği'ne atanmıştır. İstihbarat tek elde FETÖ'nün elinde toplanmıştır. Özetle, FETÖ'nün MİT'te yaptığı tahribat olağanüstü büyüktür. Bu da yeni yapılanmayı ve kadroların yetiştirilmesini gerektirmektedir.

MİT'in bugün olduğundan çok daha fazla saha ve yabancı dil bilgisine sahip personele ve elemanlanmaya ihtiyacı vardır. Türkiye'nin savunulması TSK ile sınırlarımızdan başlar, ancak MİT ile sınırlarımızın çok ötesinden başlaması şarttır. Bunun anlamı MİT bütçesinin bugün olduğundan çok daha fazla olmasıdır. Ancak Saray, MİT bütçesini böyle kritik bir tarihsel süreçten geçerken artırmak yerine azaltmıştır. Örtülü operasyonlar için örtülü ödenekten para aktarıldığı ifade edilerek MİT bütçesinin dengelendiği ileri sürülebilir. Ancak mesele sadece örtülü operasyonlar için harcanan para değildir. Onun ötesinde daha fazla, daha kaliteli, daha eğitimli personeldir. Sonuç olarak, eğiticilerin yeterince eğitildiği, maddi boyutu sınırlandırılmamış, operasyonel faaliyetler ile yetkilendirilmiş personelden oluşacak bir istihbarat teşkilatının varlığı ancak daha büyük MİT bütçesi ile gerçekleşebilir.

Yazarın Diğer Yazıları