Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Hakim ve savcı ayarlamak

Yandaş vekil, yandaş yazar, yandaş sanatçı, yandaş dizi, yandaş modacı, yandaş iş adamı, yandaş medya derken, “Yandaş yargı oluşturma” gayreti ortaya çıktı. Evlere şenlik olmaktan çoktan çıkmış bu tabloya yandaş yargıyı eklemek, çivinin yerinden söküldüğünün memleketin yangın yerine dönüştüğünün göstergesi değil de nedir? Bölücülük ve teröre destek yüzünden bağımsız mahkemelerce yargılanıp cezalandırılan, uslanmadığı belli olup, son KCK operasyonunda tutuklanıp, hapishanede yatmakta olan Hatip Dicle’nin, “Hâkimler Savcılar ayarlandı” ifadesine inanmak doğru mu? Eskiler ateş olmayan yerden duman tütmez derler. Dicle’nin savcılığa verdiği ifadenin ne denli geçerli olup olmadığı hukukun işi. Her ne kadar İçişleri Bakanlığı yazılı açıklama ile konuyu yalanlamış olsa da biz bugün işin perde arkasını, Habur töreninden öncesini hatırlatmak istiyoruz. Aynı tarihte bölgeye İçişleri Bakanı Müsteşarını koordinasyon için görevlendirdiğini ifade eden Atalay’ın, kapatılan DTP eş Başkanı Ahmet Türk ile yaptığı görüşmelerde verdiği iddia edilen garanti, tek taraflı olarak kabul edilmiyor. Hatta garanti verilmeseydi Habur’dan girişler yapılmazdı mealinde lafı geveleyerek bir nevi teyit etmiş oldular. Nitekim dönüşlerin devam etmeyişi bunun göstergesi olsa gerek. Hal böyleyken, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın Atalay hakkında gensoru önergesi vereceğini açıklaması son derece haklı bir tutum. Eğer böyle bir şey yok ise bu gensoruya sadece TBMM’deki muhalefet partileri değil, AKP’lilerin de evet oyu vererek kamuoyunu aydınlatması şarttır. Sadece Habur karşılaması değil. Devam etmekte olan birçok davanın, Erzincan’daki trajedinin, Diyarbakır’daki asit kuyuları yalanlarının da önergeye dâhil edilerek, vatandaş nezdinde güvenilirliği yok olmuş davaların hakim ve savcılarının da ayarlanıp ayarlanmadığı ortaya çıkarılmalıdır. Bu konularda kaçak güreşmeyi politika haline getiren MHP’nin Baykal’ın gensorusuna destek vermesinin yanında Erzincan, Diyarbakır ve Silivri konusunda araştırma komisyonları kurulması için yeni teklifleri TBMM’ye taşıması kaçınılmazdır.
Gelelim Hatip Dicle’nin hakim ve savcıların ayarlandığı iddiasına. Yandaş medya hemen savunmaya geçti. Liboş yazarlar, “Bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış” gibi bizim yıllar önce sarf ettiğimiz cümlelere sığınarak işin üzerini örtemeye çalışıyorlar. Yazının hemen başında Hatip Dicle’nin sözlerine güvenmenin ne kadar doğru olup olmadığını peşinen sorgulamıştım. Peki öyleyse, Tuncay Güney’in ifadelerine güvenmek ne kadar doğrudur? PKK’lı Abdülkadir Aygan’ın malum gazetelerde verdiği röportajlar sonrasında sağı solu kazdırıp, ceset yerine hayvan kemiklerinin bulunması ne denli mantıklıdır? Daha önce defalarca suça karışmış kişileri, “Gizli tanık” sıfatıyla dinleyip verdikleri ifadeler doğrultusunda masumiyet karinesi çiğnenerek onlarca insan niçin tutuklanmıştır?
Ceza hukukunun babası olarak bilinen Bakarda, bu konuyu ta bin yedi yüzlerde,
“Suça karışmış kişileri kesinlikle tanık olarak dinlemeyin. Onlar menfaatleri için her şeyi yapar. Maddi delil olmadığı sürece onların ifadeleri ile kovuşturma yapılamaz” sözleri ile bu işin gerçeğini 290 yıl önce çözmüş. Bakarda’nın bu tarihi tespiti bugün de geçerli ise bu yaşanan ikilemin adı nedir?
Hatip Dicle’nin ifadelerinin maddi delili yok ise PKK’lı Abdülkadir Aygan’ın dolandırıcı Mehmet Nuri Bizet’in tükenmez kalem, sokak lambası ve onlarca bilmem ne kodlu gizli tanığın iddiaları niçin mahkemeleri ve kamuoyunu meşgul etmektedir?
Sayın Deniz Baykal’ı tebrik ediyor, Salı günkü TBMM Genel Kurulu’nda verilecek gensoru ve soruşturma komisyonu tekliflerini heyecanla bekliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları