Hakemler kötü de ya yorumcular!
Rıdvan Dilmen'in futbolculuğuna her zaman şapka çıkarttım. En az 5-6 yıl daha devam edecek aktif sporculuğunu kendi sonlandırdı. Nedenlerini iyi bilmekte. En başta özel hayatı. Düzenli yaşantıyı bir türlü sağlayamadı.
Teknik direktörlük dönemi de çok çabuk rafa kalktı. Nereyi çalıştırsa başarısız oldu. Bu dalda en önemli imkânı Aziz Yıldırım sağladı. Dilmen'in ışıltılı geçmişine güvenip koca Fenerbahçe'yi teslim etti. Sonucu biliyorsunuz.
Bir Maksim eğlencesinde Bülent Ersoy'un "Şam Şeytanı" lakabını taktığı Rıdvan, kendi camiasında dahi tutunamadı. Birkaç başka denemede de aynı hayal kırıklığı yaşandı.
% 100 Taraf
Rıdvan bildiğiniz gibi şimdi medyada futbol yorumculuğu yapıyor. Yazdıkları daha ölçülü. Kontrolünü kaybettiği, ekrandaki konuşmaları. Çünkü taraftarı olduğu kulüp iyi sonuç alamamışsa tüm suçu hakemlere bindiriyor.
Bir de şuur altında sevmediği kulüplere bindiriyor. Bunun da bu kadar ölçüsüz olmasının nedeni devre ya da maç biter bitmez ekrana çıkmasından. Hırsla ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Sinirlerini kontrol edemiyor.
Bursaspor-Galatasaray maçı sonrası, Cim-Bom'un maçı 0-2'den 3-2'ye çevirmesine çıldırmış gibiydi. Bu kez sadece hakemlere sallamakla kalmadı. G. Saray'a yönetimine kadar yüklendi. Saldırgan laflar etti:
"Dünyanın en kötü hakemleri Türkiye'de." Suat Aslanboğa'dan başladı. VAR'daki Cüneyt Çakır'a kadar sadece küfür etmediği kaldı.
Garibim Kosova
% 100 Futbol'da Murat Kosova'yla ikili oluşturulduğunda, bu yetenekli (basketbol dâhil, bütün sporlarda bilgili) genci uzun süre parça parça etti. Kusura bakılmasın bir tek tokat atmadığı kaldı.
Kosova "ama" dediği an haşladı. Sonunda susturdu. Hatta kapı kulu hâline dönüştürdü. Şimdilerde "asayiş berkemal." Murat artık Şeytan ne derse, onay veriyor. "Evet hocam", "Haklısın hocam" demekle yetiniyor.
Patrona uygun
Düşünün Manchester City'nin beş futbolcusunu sayamayan biri "en büyük benim" deyip duruyor.
Büyük patron Ferit Şahenk'ten torpilli olduğu kesin. Daha önce de ucundan kenarından çıtlatmıştım. İş adamının, locasının bitişiğindeki yerden maç izlemiştim. Hayatımda ilk defa "sarmısaklı-cacıklı" kalaylamaları onun ağzından işittim. Unutmam mümkün değil. Böyle patrona böyle futbol yorumcusu.
Dikkat ettinizse a Spor'un bir kaç amigosuna bulaşmadım. Çünkü bunları ciddiye almıyorum.
Gerçek yorumcu
Türk medyasında objektif tek isim var: Ömer Üründül. Her spor yazar ve yorumcusunun gönlünde mutlaka bir takım yatar. Üründül'ün de var. Fakat oyun akışı ile teknik adamların en doğru analizini yapmakta üstüne kimse tanımıyorum.
Hele, hakem hatalarına gelince Doğrucu Davut. Köşe yazılarındaki ölçüyü, ekranda da görüyorsunuz.
En önemli artılarından biri kişiliklere sıra gelince standart cevabı var: "Ben bu konulara girmem."
Hâlâ seyretmeyen varsa Pazartesi akşamları TRT Spor'daki Yüz Yüze Futbol'u mutlaka izlemeliler. Yollanan binlerce mesajın üçte birinden fazlası aynı konuda: Ömer Üründül'e övgü...
***
Dövdü dövdü, bir puanı zor kurtardı
Başakşehir'in bir puanı 90+7'de kurtarmasını değerlendirecek kelime bulamıyorum.
Bozbaykuş sayısını bir türlü 600'e çıkaramayan İstanbul ekibinin oynadığı futbolun sonucu bu olmamalıydı.
Düşünün kaleye çektikleri şut sayısı 34. Bunların 11'i Visca'ya ait.
VAR kurtardı
Bu maçta ilk defa VAR'ın bir hakemi kurtardığına tanıklık ettik. Demek ki bu sistem faydalı. Önemli olan kumandanın ehil ellerde bırakılması. Kayseri kalecisi Lung'a ise ayrı bölüm açmak şart. Bir de son saniye penaltısını kurtarsa Kadir Has Stadı'na heykeli dikilirdi.
Akıl öğretenler
Bu maç a Spor'da yorumlayan, çalıştırıcılığı tercümanlıktan öteye gidememiş birine de iki çift laf edeceğim. Yerden yere vurduğu Hikmet Karaman eğer "Çanakkale geçilmez"i uygulamasa takımı bir puanı da alamazdı. Yorumcu Ahmet Akcan'ın öğrenmesi gereken ilk şey "haddini bilmek"tir. Galatasaray'ın Alman çalıştırıcılarına tercümanlık yaparken, hiçbir şey öğrenemediği meydana çıktı!
GÜNÜN SÖZÜ
Özgürlük, kendimizden sorumlu olma iradesidir. F. Wilhelm Nietzsche