Hainlerin belalısı olmak!
Bunlar bölücü taifesinin özel türüdür. “Ayrılmayı tartışırız” diyerek aklı sıra şantaj yapıyor. Gerçekte ise bu zatlar, yıllardır silahla yaptıklarını bu kez tartışmayla yapmayı önermiş oluyor. “Silah bırakmanın henüz zamanı gelmedi” diyor. O, silahlarla işlenen cinayetleri resmen üstlenmiş oluyor. “Dilimizi tanıdınız, sıra sınırlarımızı tanımaya geldi” diyor. Niyetini apaçık seslendirmiş oluyor. “İrademiz Öcalan’dır” diyerek iradesizliklerini beyan etmiş oluyorlar. Böylece hem Öcalan’ın planladığı katliamlara ortak olmuş oluyorlar hem de reşit ve mümeyyiz olmadıklarını cümle âleme ilan etmiş oluyorlar.
İmtiyazlı bölücüler!
Bölücü ve DTP’li güruhlar her fırsatta kin, nefret, intikam, kan, tehdit, şantaj ne varsa onu kusuyorlar. Bebekleri dahi katleden tetikleri onlar düşürüyor. Ardından da “eller tetikten çekilsin” diyorlar. Annelerin göz yaşlarını onlar akıtıyorlar, sonra da “Anneler ağlamasın” diyorlar. AB ve ABD’nin himayesini arkalarına almış olarak millete ve devlete meydan okuyorlar. Bölücüler resmen ali kıran baş kesen haline gelmiş durumdalar. Kimse onlara dur diyecek gücü kendinde göremiyor. İktidar “Kürt Açılımı” sevdasına tutulduğu için onlara dokunmak bir yana söz dahi edemiyor. Yasaları tanımıyorlar, mahkemeleri taktıkları yok. Fiilen DTP’liler Türkiye’de imtiyazlı bölücü bir statüye kavuşmuş durumdalar. Onlar da resmen milletin vekilliğini, milletin huzuru ve bütünlüğü aleyhine kullanıyorlar.
Mehmetçiğe pusu kuran, Grayder yakan, öğretmen öldüren, kitle katliamı yapan, insan kaçıran, mayın döşeyen teröristlere kahraman (!) diyorlar. Caniyi, tecavüzcüyü, katili, ipini sapını kopartmış adiyi öve öve bitiremiyorlar. Vatanın selametine, milletin bütünlüğüne ve devletin varlığına da doğal olarak kin kusuyorlar. Onlardan hayırlara vesile olacak bir davranışı zaten kimse beklemiyor. Mümkün olabilen bütün bölücü, ayırıcı ve kışkırtıcı söylemlerine rağmen kendilerine rağbet edilmediğini çok iyi biliyorlar. İnsanlar korkudan ve baskıdan zorunlu olarak kendilerinin yanında görünüyorlar. Hepsi o kadar. Bu topraklar ve üzerinde yaşayan insanlar birbirinden ayrılamayacak kadar bütünleşmişlerdir. Halk bilinçlendikçe bölücülüğü meslek edinen bu zatların etrafındaki çember de giderek daralacaktır. Giderek hırçınlaşmalarının nedeni budur. Dişlerine göre buldukları AKP iktidarı döneminde ellerinden geleni arkalarına koymamaktadırlar.
Hainin belalısı olmak şereftir!
İktidarın aşağıdan alan tavrından cesaret bulan bölücü ekip, ülkenin her kurumuna meydan okuyan bir tutum içine girmişlerdir. Eli kanlı canilerin cinayet işleyemez hale getirilmesine büyük tepki koymaktadırlar. Güvenlik güçlerine silahla karşı koyan teröristi övmeleri, kutsamaları bir yana onlarla mücadele edenlere karşı da büyük tehdit ve belalar okumaktadırlar. Bunun son örneğini malum zihniyeti taşıyan partinin Hakkari Milletvekili Hamit Geylani göstermiştir. Geylani şöyle demiş: “Genelkurmay diyor ki; ‘tek bir terörist kalana kadar mücadelemiz devam edecek ve kökünü kazıyacağız’ diyor. Onun için üç bela var Türkiye’de, Başbuğ, Baykal ve Bahçeli. Her nedense bu üç bela da ’B’harfiyle başlıyor.”
Geylani gibiler tarafından “belalı” olarak ilan edilmek gerçek bir şereftir. PKK’nın, hainin, bölücünün, ayrılıkçının belalısı olmak sevgilisi olmaktan çok daha fazla tercih edilir bir durumdur.
Belalı ilan edilenler yönünden durum böyledir. Ancak Türk halkının da Geylani’nin bu ülkenin Genelkurmay Başkanı’nı “belalı” olarak nitelemek gibi bir cesareti nereden aldığını iyi düşünmesi gerekir. Bütün bölücü, yıkıcı ve ayrılıkçı kesimler fütursuzca devlete, kurumlara ve değerlere saldırabiliyorsa bunun bir nedeni olsa gerek. Bu saldırıların sürmesine birileri izin vermezse yapılamayacağını da bu halkın bilmesi gerekir. Bu tür hezeyan sahiplerinden hesap sormayan yetkililerin sandıkta hesabını görmek de bu halkın görevidir.