Hainlere tokat gibi mektup...
Kahpelikte sınır tanımayanların eylemiydi;
Dargeçit'te inşaatı devam eden okulu ateşe verdiler. İtfaiye ekibine koruma görevi yapan polis aracını havaya uçurup 4 aslan polisimizi şehit ettiler.
Farkındasınızdır. Bir süredir terör bölgesinde PKK'nın eylem ve baskılarından iyice bunalan masum vatandaşlar her şeyi göze alarak sokağa dökülüyor ve terör örgütüne karşı "yeter artık" diye bağırıyor.
Sizlere, terör örgütünden ayırt edilmesi gereken masum vatandaşlarımızın gerçek hissiyatını anlatan bir belgeyi sunmak istiyorum. Dargeçit'teki okul yakıldıktan ve kahramanlarımız şehit olduktan sonra bir öğrencinin yazdığı ve gözyaşları içinde "bunu ne olur büyüklerinize iletin" diye güvenlik güçlerine teslim ettiği mektubu... Aynen aktarıyorum;
"Değerli Büyüğüm
Ben Dargeçit'te yaşayan bir öğrenciyim. 15 yaşındayım. Yazacaklarımdan dolayı adımı vermekten çekiniyorum. Bana ve aileme zarar vermelerinden korkuyorum. Ne yazık ki bu korkuyu son zamanlarda sadece ben yaşamıyorum. Evimizin huzurunu bize verdiği güvenle sağlayan babamın bile son zamanlarda sokaklarda yaşananlardan dolayı sessizleşip, derin düşüncelere dalması beni daha da endişelendirmeye başladı. Ama yaşadıklarımızın burada saklı kalmasından bıktım. Sesimizi kimseye duyuramıyoruz. Küçük sözcüklerimizle ve sizin imkânlarınızla sesimizi duyurmak istiyoruz.
Bu sene hemen yakınımızdaki liseye gitmeye hazırlanıyordum. Devletimiz yeni yaptırdı, henüz bitmemişti ama çok hızlı çalışıyorlardı. Bu sene devletimiz, kaymakam buraya yeni öğretmenler verilecek diyordu. Doğduğum günden bu yana buralarda terör var diyorlardı. 5-6 yaşlarından itibaren bunu hissetmeye başladım. Son birkaç sene biraz rahat gibiydik; yine teröristler baskın yapıyordu ama çok silah sesi duymuyorduk. Çözüm olacak diyorlardı, çok mutluyduk. Bitsin diyorduk artık bu sonu olmayan manasız savaş. Manasız diyorum çünkü bu teröristlerin ne istediğini ben anlamıyorum. Küçük yaşlardayken hep bir şeyler karalar yazardım. Hâlâ da yazıyorum, yazmayı okumayı çok seviyorum. Çok kitap okurum, her türlüsünü. Nerede gazete elime geçirsem her yerini okurum, kendimce analiz ederim. Devlet her şeyi vermiş bize. Dayımın çocuklarından ikisi büyük bir şehirde. İkisi de hukuk okudu. İyi para kazanıyorlar. Onlarla da geldiklerinde konuşuyorum, soruyorum öğreniyorum. Aynı şeyi söylüyorlar. Okuduk devlet hakkettiğimizi bize verdi. Her istediğimiz yere gidiyoruz, geziyoruz. Kimse onlara Kürt diye kötü gözle bakmıyor; Batı'da çok iyi dostları var. Ben de okuyup adam olmak, ülkeme hizmet etmek, her ay düzenli maaşım olsun istiyorum. Ailede 6 kardeşim daha var. İkisi benden büyük. İlkokuldan sonra okulu bıraktılar. Ama ben kesinlikle bırakmayı düşünmedim, okuyacağım, okuyacağım okuyacağım.
Her gün akşam televizyon izlerken burada yaşananların benzerini görüyoruz ve endişelerimiz her gün katlanmaya devam ediyor. Ama bizim neler hissettiğimizi, hayatımızın daha başlangıcında elimizden neler alındığını, geleceğimizin göz göre göre nasıl karartıldığını kimse görmüyor. Veya görmek istemiyor.
Mutlu bir hayat sürme hakkımızın elimizden nasıl zorla alındığını kimse fark etmiyor. Ben burada doğdum ve ailemle birlikte burada yaşıyorum. Burada büyümek, okumak, adam olmak ve yine imkan olursa buralarda yaşamak istiyorum. Burada evlenip, çocuklarımı burada büyütüp büyük bir aile olmak istiyorum. Ama huzurun olmadığı bir yerde kimse yaşayamaz.
Ailem buradan taşınmak zorunda kalırsak ne yaparız diye düşünmeye başladı. Okulumu ve arkadaşlarımı çok seviyorum. Ama sevdiğimiz şeylere ömür boyu sahip olamayacağımızı hayat bize çok erken öğretti. Arkadaşlarımdan ayrılmak istemiyorum. Okumayı severek öğreten öğretmenimi bile bizden ayırmaya zorladılar. Kimi dersler boş geçmeye başladı ve biz eğitimden geri kalıyoruz. Bu yüzden arkadaşlarımın ailesi birer birer taşınmaya başladı. Buralara yatırım kolay kolay yapılmıyor. İmkanlar daha doğrusu imkansızlıklar yüzünden yeni bir okul yapılması herkesi heyecanlandırdı. En son da büyük bir hevesle yeni bir okulda eğitim görecek olmanın heyecanı elimizden alındı. Daha ismi bile konulmayan yeni okulumuz teröristlerce yakıldı. Bölgeye yardıma gelen polis abilerimiz kahpece, teröristlerce şehit edildi. Ailem beni oraya göndermek istiyordu. Gitmek istediğim kaderimiz olamaz.
Geçen hafta küçük kız kardeşim ateşlendi. Doktorumuz rapor alıp gitti ve haklı olarak gelmeye korkuyor. Can her şeyden tatlıdır sonuçta. Bir doktor bulamadığımız bu günlerin bizlere yaşatacağı çaresizliği kimse hesaplamıyor. Burada bize hizmet etmek için memleketlerini ve ailelerini geride bırakıp bizimle yaşamayı tercih eden iyi yürekli devlet görevlilerinin bile uzaklaşması için baskı yapılıyor. Kiralık ev verilmemesi, marketin satış yapmaması için baskı yapıyorlar. Yaşananların bize nasıl zarar verdiği hâlâ görülmüyor mu? Biz ancak birlikte yaşayabiliriz. Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, Çerkeziyle biz biriz. Biz koca bir çınarın, Alparslan'ın, Osmangazi'nin yeşerttiği dallarız.
Burada yaşananlardan dolayı bu yörenin insanlarını suçlayanları gördüm. Bizi ayıranlar, istemeyenler, ötekileştirip dışlayanları gördüm. Oralarda istenilmediğimizi duydum. Demek ki kandırılanlar sadece burada sokakları karıştıranlar değilmiş. Bizim huzurlu ve mutlu bir hayattan başka bir dileğimiz ve amacımız yok. Televizyondan gördüğüm kadarı ile ülkemizin batısında büyük bir yanılgı var bizlerle ilgili. Keşke bizleri yakından tanıyabilselerdi.
Duygularımı paylaşmak istedim ve değerli zamanınızı aldım. Umarım yaşadıklarımızı herkes duyar. Bunun için sesimiz olmanıza ihtiyacımız var. Saygılarımla..."
Bu mektubun altına imzamı atıyorum. Ya siz?..