Hain ittifak ve milliyetçilik!
Türk milletine karşı yürütülen amansız fesat hareketinin çok çeşitli nedenleri vardır. Bir defa Türk milleti tarihi bir millet, Türkiye Cumhuriyeti de her şeye rağmen güçlü bir devlettir. Bu millete ve onun Önasya topraklarındaki Türk hâkimiyetine yönelik, bin yıllık bir direniş vardır. Bu direniş yalnız dışarıdaki emperyal odaklardan değil, onların çıkarlarıyla kendi çıkarlarını özdeşleştirmiş olan iç odaklardan da gelmektedir.
Bugün Türkiye’de millet, milliyetçilik, milli devlet, milli kültür ve milli değer düşmanlığı yapanlar Türkiye diye bir kaygısı olmayanlardır. Onlar kendilerini önce insan sonra da dünya vatandaşı olarak görmektedir. Bu anlamda hain ittifakın yerel işbirlikçilerinin tamamı evrenselcidir. Onların Türkiye ve Türk milletiyle sorunları vardır.
Hain ittifak olgusunu, öncelikle büyük projenin hedefleri noktasında ele almak gerekir. Bu bağlamda bakılırsa, bölgedeki güçlü bir Türkiye’nin dünyanın tek küresel gücü olan ABD ve küresel sermayenin çıkarlarına uygun düşmediği görülür. Küresel güçler bölgeyi, kendi ihtiyaçlarına uygun bir biçimde yeniden istimlâk etmektedir. Bölgenin küresel istimlâki için uygulamaya sokulan küresel proje gereği küresel güçler; bölgenin bazı kısımlarını işgal etmiş, bazı yönlerinde kadife devrim yapmış ve diğer bir kısım alanlarında ise güç konuşlanması gerçekleştirmişlerdir.
Dikkatle bakılırsa Türkiye’nin sınırlarındaki hemen hemen bütün ülkelere soğuk savaş sonrası yeni konumlar ve yeni görevlerin verildiği görülür. Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya; NATO ve AB üyesi olmuştur. Gürcistan ve Ukrayna ise gerçekleştirilen kadife devrimlerle ABD eksenine kaydırılmıştır. Irak, fiilen üç parçaya ayrılmıştır. Suriye ise İsrail ve ABD’nin yoğun tehdidi altına alınmıştır. İran’ın durumu malumdur. Karadeniz için ABD yeni statüler peşindedir.
Avrasya bölgesi ABD ve küresel sermayenin istimlâkine göre yeniden yapılandırılmaktadır. Türkiye’nin bütün bu olan bitenden muaf tutulmasını beklemek bölgedeki gelişmeleri anlamamak demektir. Türkiye’nin uluslararası sistemin ihtiyaçlarına uygun hale getirilmesi, bölgenin geleceği bakımından hayati önem taşımaktadır. Halbuki Türkiye’deki milli devlet, üniter yapı ve bağımsızlık algısı uluslararası sistemin amaçlarıyla çelişmektedir. Milli devlet ve üniter yapının enerji santrali de milliyetçiliktir.
Türkiye’de milliyetçilik oldukça güçlüdür. Milli bilinç, milli kültür, bir arada bulunma iradesi, aidiyet duygusu, ülkesi ve milletiyle bölünmezlik, milliyetçiliğin doğal sonucudur. Milliyetçilik ile milli devlet arasında sebep sonuç ilişkisi vardır. Bu nedenle milliyetçilik yenilmeden, milliyetçiler diz üstü çöktürülmeden milli devleti yıkmak ya da eyalet/federasyona dönüştürmek mümkün değildir. Türkiye’nin etnik, mezhep, bölge ya da ideoloji temelinde bölünmesi ancak milliyetçilerin ve milliyetçiliğin marjinalleştirilerek etkisizleştirilmesiyle mümkün olabilir. Onun için milliyetçilerin etkisizleştirilmesi yetmez, milliyetçiliğin de gözden düşürülmesi gerekir. Kendi gücüne dayanan, kendi çıkarlarını savunan ve kendi gerçeklerini önceleyen milliyetçi bir hareketi küresel güçler affetmez.
O bakımdan Türkiye’nin iç çelişkilerle, ihtilaflarla, terör ve çatışmalarla muhatap edilmesi gerekmektedir. Bunun yolu da Türkiye’nin iç dinamiklerini ülke aleyhine harekete geçirmekten geçmektedir. Türkiye’de milliyetçilik düşmanlığı yapanlar, özde neoemperyalizmin amacına uygun ideolojik zemini yaratmakla görevlidir. Bu zeminin yaratılabilmesi için öncelikle hedefe “Türk”, “Türklük”, “Atatürk”, “milli”, “milliyetçilik” gibi değerler konulmuştur. 301. Madde ile Türklük aşılmaya; yeni Anayasa çalışmalarıyla da “Atatürk” ve “milli devlet” geçilmeye çalışılmaktadır. Bu amaç için Türkiye, her anlamda emperyalizmin yerli hizmetkârları tarafından bir ılımlılaştırma operasyonuna tabi tutulmuş bulunmaktadır. Milliyetçilik düşmanlığı, küresel güçlerin taşeron olarak kullandıkları mahfillerce yapılmaktadır. Her türden kavram ve değer istismar edilerek halkın birliği, ülkenin bütünlüğü, devletin devamlılığı tehdit altına alınmaya çalışılmaktadır.
Türkiye’nin birden fazla devlete bölünmesi temel amaçtır. Bunun yolu da ancak milli devletin hakkından gelinmesinden geçmektedir. Böylece ülke bir zamanlar “Sevr” in öngördüğü gibi etnik ve inanç temelinde bölünebilir.
Türkiye’ye yönelik iç ve dış şer odaklarının amaçladıkları neticeyi alabilmeleri için birlik, bütünlük, beraberlik ve aidiyet hissi veren kavramların değersizleştirilmesi şarttır. Bu da yetmez, milli devletin tek güvencesi olan milliyetçiliğin yıpratılması ve suç haline getirilmesi gerekir. Yapılmaya çalışılan da odur.