Güz Sancısı uydurmacası

1950’lerde Kıbrıs’ta yaşayan Türkler’in tuzu kuru değildi; öldürülüyorlardı. Olayları tetikleyen İstanbul’u karıştıran ile aynı güçtü.

Filmde solcu genç Suat, arkadaşı sağcı genç Behçet’e soruyor: “Sen hiç Kıbrıs’a gittin mi? Orada ne olup bittiğini, orada yaşayan insanların ne istediğini biliyor musun?” Behçet “Orada insanlar öldürülüyor” yanıtını verince, Suat bu kez: “Bütün bunlar basının uydurması. Orada insanların öldürüldüğünü düşünmemiz isteniyor.”
Hayali kahraman Suat’ın ağzından çıkan hayali laflara yanıt vermek gerekirse:
1950’lerin ortamında Kıbrıslı Türklerin tuzu kuru değildi. Kıbrıs, cennetin asude bir köşesi olmaktan çok uzaktı. Kıbrıs’ta insanlar gerçekten öldürülüyorlardı ve bu cinayetler asla basının uydurması değildi. Türklerin o günlerdeki isteği ise can ve mal güvenliklerini sağlayabilecek bir çözüm formülü olarak “Taksim” idi.
6-7 Eylül olaylarından 5 ay önce faaliyete geçen EOKA’nın bildirilerinde yapılan vurgu tarihe kazınmıştır: “Amaç Kıbrıs’ı Yunanistan’a ilhak etmek, hedefimiz İngiliz müstemleke idaresi ve ilhakın doğal engeli olan Türklerdir.”
Bu bildirilerin gereği olarak öldürülmeler için Türklerin “Türk” olmaları yeterli bir nedendi. Kıbrıs Türk halkının korunmaya muhtaç duruma geldiğini Adnan Menderes hükümetine anlatabilmek için Faiz Kaymak, Necati Özkan, Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş gibi liderler Ankara’nın kapılarını aşındırıyorlardı. İngiliz müstemleke idaresi, ücra Türk köylerine gözetleme noktaları kurmakla meşguldü. Çok sayıda Türk öldürüldükten, Türk evleri ve işyerleri ve hatta köyleri kundaklandıktan nice zaman sonra, TMT ancak 1957 ortalarında devreye konulabildi.
“Güz Sancısı” filmine işte tüm bu acı yaşanmışlıkları es geçen ve “tuzu kuru” Kıbrıslı Türkleri de provokasyonun gerekçesi gösteren bir ideoloji hâkim. Ve ne yazık ki filme dair yapılan sığ yorumlara da, aynen bu ideoloji yansıyor.
6-7 Eylül olayları Kıbrıs’la ilişkilendirilmişse, İstanbul talanının maddi ve manevi kayıplarının bilançosu sunulurken, Kıbrıslı Türklerin o tarihlerdeki kayıplarının bilançosunun sunulması da gerçekçiliğin gereğidir.
Kaldı ki, o günlerde Kıbrıs’taki olayları da, İstanbul’daki olayları da perde gerisinden tetikleyen güç, aynı güçtü. Bulanık sularda balık avlayan o gücün adına “Emperyalizm” denir.
Bizim enteller Türkiye’deki Özel Harp Dairesi’ni emperyalizmin kurduğunu öne sürerler. Peki EOKA’yı kurdurup devreye koyan güç
kimdi?
* Ahmet Tolgay / (Gazeteci - Yazar) Lefkoşa


++++++


Adres
2008’in en temiz adresini gönderiyorum: Hortumcular Bulvarı, Deniz Feneri Mah. İhlaszedeler Cad. Sabah Medya Sok. Zahid Çıkmazı, Gemicik Apt., No:34 Ergenekon/İSTANBUL
* Metin Savaşkan


++++++



Aylarca aradığınız eşek bu olabilir mi?
Ben çayırda otlarken buldum kendini yazar sanıyor. Sucuk olmaktan korkuyor. Bir de İstanbul Taksim’den çok korkuyor nedense.
Bakın bakalım sizin aradığınız bu eşek olmasın.
* Zekai Durmuş


++++++

Seçim çalışmaları..
Oy atmaya programlı teknoloji harikası

Mer-ha-ba...dııtt.
Ben “am-pul-bot”..dııttt.
Ben; a-ke-pe la-bo-ra-tu-var-la-rın-da ge-liş-ti-ril-dim. dızztt. bızzt..!!
-Ben bir tor-ba kö-mür ile ça-lı-şı-yo-rum.
-Be-nim 1 pa-ket ma-kar-na ile ça-lı-şan mo-del-le-rim-de var.
-Da-ha ileri mo-del-le-ri-miz, i-ha-le, iş ta-ki-bi, makam ve mev-ki ile çalışır.
-Sadece tür-ban ile ça-lı-şan ba-yan mo-del-le-ri-miz-de var. dıtt.dızzt..!!
Hiz-met i-çin bu-ra-da-yım. dıtt.
Dızztt. bızzt..!!
1 dk..slo-gan sa-a-tim gel-di..
--Enfalasyon düştü,
--Üretim arttı.
--İhracat arttı,
--Refah arttı,
--Milli gelir arttı.
--Zam yok
--O yok bu yok her şey süper..
--Deniz feneri temiz.....
Dızzzzt.!!.bızzzzt .!!!
* Turgay Tümke


++++++

Bundan sonraki raunt minderde
Davos gibi toplantıları düzenleyece kişilere önceden hatırlatılsın da, David İgnatius Dangalakius Irkçıus Tiberius Hitlerus Washingtonus gibi gazeteci kılığına bürünmüş CIA mensuplarının bulunacağı ortamlara sandalye ve sehpa haricinde, orta yere bir de minder atılsın. Taraflar rahat güreşirler bari.
ABD ve AB’nin Ortadoğu çıkarları için İsrail adına güreşen İgnatius iki dürtükleme, 2 puan,
Türkiye başbakanı, ABD’nin kucağına oturmayı reddeden Türk milleti ve Batı’nın umursamazlığı ile inim inim inleyen zavallı Filistin ve Batı’nın sömürgesi olmaktan kurtulamamış bilimum Doğu milletleri adına güreşirken iki kez geri püskürttüğü dürtükleme mücadelesine elle cevap vererek ve “Davos benim için bitmiştir” sözleriyle oturumu terkederek 3 puan,
Türkiye başbakanı, toplantıyı terk ederken, tipik Amerikan arsızlığı ile kikirdeyeren İgnatius Washingtonus 1 puan,
Siyasi, ekonomik ve kültürel açıdan ABD ve AB sömürgesi olma konusunda azimle ilerleyip verimli topraklarını, barajlarını, canını dişine takarak meydana getirdiği rafineri, telekomünikasyon, enerji ve sanayi kuruluşlarını yabancılara üç kuruşa satıp savurduğu halde borcu sürekli olarak artan Türkiye 0 puan.
* Canan Burhan Cihanoğlu


++++++


Güzel hareketler


Aslında bu hareketler güzel hareketlerdir... Ama sadece Yılmaz Erdoğan Tiyatrosunda... Önümüzdeki yerel seçimde AKP’nin elle tutulur oy artırıcı bir çıkışı olmadı. Aksine genel başkanını değiştiren Saadet Partisi birçok yerde ciddi şekilde eski oylarını AKP tabanından geri alacak gibiydi. Milletin DNA’sını çözen ve bölgede Erdoğan’ı ağabeyliğe hazırlayanlar, Atatürk Havaalanı ile Gazze’de on binleri bu şekilde aniden toparlayarak delikanlı bir Başbakanımız olduğunu ancak bu şekilde hatırlatabilirlerdi...
* İmdat Aslan / Bolu Express Gazetesi


++++++



İnanmak istiyorum!!!
Bugün bana BOP ne oldu diye sormayın? Sakın hatırlatmayın Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sinin Ermeni işgali altında olduğunu! Sakın olaki Irak’taki çuvalı, 1.5 milyon Müslüman kanı ne oldu demeyin? Sözde fırça atılan adamın TC tarihinde ilk yabancı TBMM misafiri olduğunu hatırlatmayın. Sakın olaki Güneydoğu’da İsrailli işadamlarına satılan arsaları ne oldu diye sormayın? Sakın olaki İsrail’den Diyarbakır’a sırf doğum yapmak için gelen binlerce kadın sormayın? Sakın olaki 10 yanlışı 1 doğru yok etmez edebiyatı parçalamayın! Uyandırmayın beni bu rüyadan. Siyasi hayatı boyunca yaptığı ilk doğru şeyin son olmamasına inanmak istiyorum!!!
* Recep Kibaroğlu


++++++



Moderatör


Gittikçe Türkçe olmaktan çıkan Türkçemiz yeni bir abuk sabuk kelime daha kazanmış oldu: Moderatör!
Oturum yöneticisi veya panel yöneticisi deyince dudaklarınız mı yoruluyor?.
* Zeynep Bircan


++++++



Aşık Recep’in türküsü
daha gelmem davos’a
yüzüm sürmem paraya
geldim birinin gazına
nerdesin abdullah gel yanıma.

daha gelmem davosa
onlarda gelmesin bizim yurda
kaldık mı şimdi başbaşa
başla savcı ergenekon’a.
* Ozan Ayhan



++++++


Zaloğlu Rüstem gibi
Bir yıldırım olup düştün Davos tepelerine, haddini bildirdin Amerika’nın, Avrupa’nın, İsrail’in. Bundan böyle de Musul, Kerkük, Türkmenler için, PKK, sözde Kürt devleti, bölücü temsilcileri, misyonerler, dernek, vakıf, şirket ve ihale yolsuzlukları, işsizlik, yoksulluk ve çaresizlik için kükremenizi ve Zaloğlu Rüstem gibi belaların üstüne çullanmanızı arz
ederim.
* Turan Kırılmazoğlu



++++++


İsrail’e lanet de, Çin’e rahmet mi?...
Günlerdir İsrail’in Filistin’e saldırıları üzerine, dünya’nın her yerinde küçük büyük demeden sokaklara dökülmekte insanlar.
Bu meydanlarda haykıranların, yıllardır Doğu Türkistan’da, Kafkaslar’da, Balkanlar’da, Irak’ta, Kıbrıs’ta, İran’da vs. yaşayan Türkler’e de aynı şekilde destek olması da gerekmez mi?
Yarım asırdan fazladır esaret altında yaşayan, soydaşlarının yardımını ve devletlerin bu insanlık suçuna tepkisini bekleyen, suçları yargılanmadığı için belli olmayan ve buna rağmen “İdam!” kararı çıkan, sokaklarda yoksulluktan yalın ayak yürüyen, eğitim haklarından mahrum kalan yavruları, Çin işkencelerine mazur kalan Doğu Türkistan’da yaşayan Türkleri kim haber yaptı, kaç insan “Sessiz olun, Doğu Türkistan Ölüyor!” dövizleri taşıdı...? Cuma sonrası “Din kardeşlerimize dua edelim” sözleri ile kaç kişi meydanlarda toplandılar?
Acaba Doğu Türkistan’ın Müslüman olduklarını biliyorlar mı?
Kafkaslarda yaşayan Türk devletleri’nin bir kısmı bağımsız olduğu gibi, bir kısmının da Stalin dönemlerini aratmayan olayları hâlâ yaşamakta olduğunu bilen kaç kişi duruma içerleyip, lânet okumuştur?
Bu mudur halkların kardeşliği?
Bu mudur Müslümanlık, din kardeşliği?
Bu mudur mazlumların yanında bulunmak?Bu mudur günlerce haykırdığınız sözlerdeki samimiyet?
* A.Yıldırım


++++++



Evlat Övünç Madalyası
Başbakan’ın Çetin Altan’a verdiği madalya “Evlat Övünç Madalyası”dır.
Altan evlatlarıyla ne kadar övünse haklıdır. Sosyalizm, işçi hakları gibi safsatalardan onların sayesinde uzaklaştı da zindansız, davasız huzurlu bir hayat sürüyor.
* Memduh Menekşe CUMOK-İstanbul


++++++

MİNİ YORUM
Pazartesi sayfası size emanet

Önce Perşembe günleri yaptığımız “Sizden Gelenler” köşesine gösterdiğiniz yoğun ilgi için teşekkür ediyorum. ‘Her hafta olur mu olmaz mı’ derken, her seferinde sizin için ayırdığımız köşeyi bir kaç santimetre daha genişletmek durumunda kaldık... Her hafta yayınlayabildiğimiz sınırlı sayıdaki okuyucu yorumu, yayınlayamadıklarımızı telafi etmeye yetmiyordu. Buna rağmen sitem etmediğiniz, bizi ve koşullarımızı belki bizden bile iyi anladığınız için de teşekkür etmem gerekiyor. Bir karar aldık. Bundan sonra Pazartesi günlerinin Medya Polemik sayfasını size emanet ediyoruz. Yorumlarınız, fotoğraflarınız ve elbette karikatürlerinizin devamını bekliyorum. Sadece sizden gelenlerle hazırladığım bu ilk sayfaya bakarak, okuyucularımızın, gazeteciyim diye gezen çok insanı kıskandıracak sayfalara imza atacağına inanıyorum...

Yazarın Diğer Yazıları