Güvercin, şahin, akbaba
Yıllardır dikkat çekmekten, yazmaktan dilimizde tüy bitti. Türkiye’nin topyekün psikolojik harp ile karşı karşıya olduğunu belirtirken harbin bizatihi malum medya tarafından icra edildiğini de söyledik durduk. Dezenformasyon denilen bilgi kirliliği ve yönlendirme harekâtına sadece Türkiye’deki matbuat değil, iki ileri bir geri yapan holding gazeteleriyle magazinciler de bilerek ya da bilmeyerek alet oldu. Bunca propagandadan sonra sokaktaki vatandaş bile “öyle ya” diyerek bilgi kirliliğinde yorum yapar, taraf olur hale geldi.
Yukarıdaki hatırlatmadan hemen sonra terör örgütünün uzantısı olan DTP, bir başka deyişle Devletin Tiyatro Partisi hakkında yaşanan gerçekleri dillendirmeye gayret edeceğim. Siyasi Partiler Yasası’nı işlerine gelmediği için değiştirmeyenlerin yüzünden memlekette parti enflasyonu olduğu gibi parti mezarlığı da var. Anayasa Mahkemesi tarafından her birinde örgüt bağlantısı tespit edildiği için kapatılan bölücü partilerin yerine hemen yenisi kuruldu ve kurulmakta. Lafa gelince demokrasi havarisi kesilen yarı aydınlar, parti kapatmanın meseleyi çözmediği gibi çıkmaza sürüklediğini ifade ederek bölücülüğü tescilli partilerin artık kapanmamasını istiyor. Ardından da her şeyi bilenler, diyalogdan bahsederek şahin ve güvercin tercihlerinden dem vuruyorlar. Çok değil, birkaç ay öncesinde PKK’nın kontrolünün önüne geçmek için DTP’de şahinler yerine güvercinlerin seçilmesi gerektiğini ve güvercinlerin barıştan yana oldukları için kamuoyunca desteklenmesi fikrini kahvedeki Mehmet Ağa’yı etkilercesine savunanların foyası çabuk ortaya çıktı.
Çok satan gazetelerin köşe başlarını tutanlar, büyük televizyon kanallarında bilir kişi sayılanlar “Ahmet Türk sağduyulu, barıştan yana, ılımlı bir isimdir. Örgütün dayatmalarını kabul etmez. DTP’nin başına geçerse demokrasi için kazanım olur” mavalını okumuşlardı. Diyarbakır’da eline tutuşturulan kâğıdı titreyerek okuyan kişiyle ilgili şimdi ne diyecekler çok merak ediyorum.
Diyalog ve barıştan yana olan Ahmet efendi, bugüne kadar terörist başına “sayın” demediği için güvercin sayılmıştı. Diyarbakır’da sadece “sayın” demekle kalmayıp terörist başının PKK ve Kürtlerin lideri olduğunu da iddia etti. Dahası, soykırım sözcüğünü sarfederek bugüne kadar kendisini destekleyen demokratları hayal kırıklığına uğrattı. Beni meraklandıran TBMM’ye seçildiği halde, kendisini bu ülkeden saymayan tiplere vekile bundan böyle kimler şahin, kimler güvercin, kimler akbaba diyecek? Diyarbakır, Batman, Van, Hakkari gibi illerimizde resmen başkaldırı provası yapanlara daha ne kadar demokrasi adına hoşgörüyle bakılacağını, diyalog sürecinin daha ne kadar süreceğini, ben değil artık sokaktaki vatandaş soruyor.
Esnafın tehditle kepenk kapattığını savunan Başbakan, devlet otoritesini sağlamak için daha ne kadar bekleyecek?
Mart ayında yapılacak olan yerel seçimlerde, Çankaya ve İzmir’i hedef alan Erdoğan, Diyarbakır, Batman, Van, Hakkari ve Şırnak gibi illerde seçmene göz kırpmak için mi sadece çöplerin toplanmayışını şikâyet ediyor?
Psikolojik harp ara vermeden devam ediyor. Güneydoğu’daki kalkışmayı kamufle etmek için malum medya, terörle mücadelede yeni yapılanma mavrasına sığındı. Neymiş efendim MGK toplanmış, asker ve hükümet İçişleri Bakanlığı bünyesinde yeni bir yapılanmaya karar vermiş. Terörle mücadeleye de her zamanki kararlılıkla devam edilecekmiş. Bu miş ve mış’larla beraber “Kanı yerde kalmayacak” türünden beylik sözlere milletin karnı doydu.
Pervasızca örgütün çaputunu sallayan, polise, askere taş atıp bölücü slogan atanlara, yine ön kapıdan gözaltına alınıp, arka kapıdan bırakılmayacak mı? Bazı belediyelerde, bordrolardan maaş alan kadrolu provokatörler, yüzlerini saklayıp çocukları meydana sürmeye devam etmeyecek mi?