Güvenli bölgede operasyondan inşaat projesine dönüşüm
İktidar, özellikle son bir yıldır esti gürledi. Bir gece ansızın gelebiliriz dendi. Tahammülümüz kalmadı 2-3 gün içinde harekatı başlatıyoruz çıkışı yapıldı. Son olarak ABD'ye Eylül sonuna miad verildi. Ama gelinen gün itibariyle yelkenler suya inmiş gibi gözüküyor.
Bunu nereden anlıyoruz derseniz önceki günkü MGK bildirisine bakmak yeterli. Açıklamada Fırat doğusuna bir operasyonun iması bile yok.
Suriye'deki savaş ve Türkiye'nin muhtemel operasyonu Türk kamuoyunda hep tek taraflı yani sadece iktidar temsilcilerin açıklamaları esas alınarak değerlendirildi. Aynı konularda diğer aktörlerin açıklamaları faaliyetleri hep görmezden gelindi.
Halbuki bütün veriler birlikte ele alınıp objektif bir analiz ve değerlendirme yapıldığında iktidar yetkililerinin açıklamalarının ve öngörülerinin altının boş olduğu, gerçekleşme olasılığının düşük olduğu rahatça görülebiliyordu.
Güvenli bölgenin ne olduğu, kapsamı belli olmadan mutabakata varıldığı açıklandı. Türkiye güvenli bölge mutabakatı derken ABD tarafı ısrarla güvenlik mekanizması dedi. Görev yönergesi, yetkileri, angajman kuralları belli olmadan müşterek harekat merkezi faaliyete geçirildi.
Biz 32 km derinlikte 480 km genişlikte bir bölge güvenli bölge olacak dedik, ABD-PKK tarafı ıstarla 5-9 km derinlikte ve ilk aşamada da 150 km genişliğinde bir tampon bölge olacak dedi. Onların dediği oldu.
Kara devriyesine çıkacak Türk askeri ve zırhlıları sınırda açılan duvarın hemen dibinden ABD askerlerince alındı, devriye sonunda ABD askerleri nezaretinde çıkılan yere gelindi. Böylece ABD şu mesajı verdi: Sınırın bu tarafına atacağınız tek adım için bile bizden izin almak durumundasınız, bizden habersiz iş yapamazsınız.
Türk tarafı Suriye tarafında askeri üsler kurulacak haberleri yaptırdı bunun karşılığında ABD-PKK tarafı ise daimi üs yok sadece devriye var dediler. Onların dediği oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan BM toplantıları için gittiği ABD'de Trump'la yüzyüze görüşemedi ama aracı roldeki senatör Graham ile görüştü. Graham'ın açıklamaları bir mutabakatın olduğu emareleri veriyordu. Graham ABD'nin Türkiye'yi kazanması gerektiğinden bahsediyordu.
Erdoğan'ın ABD'de bulunduğu süre içinde ilginç bir gelişme oldu. MSB açıklamalarından Türk savaş uçaklarının Suriye'de Fırat doğusunda uçtuklarını öğrendik. Sanki ABD Türkiye'nin taleplerini karşılıyormuş gibi bir algı oluştu. Ama açıklamada uçuşların Doğal Kararlılık Harekatı kapsamında olduğu belirtiliyordu. Yani güvenli bölge mutabakatıyla hiç ilgisi yoktu.
Aksine ABD'nin Türkiye ile SDG/YPG'yi muhatap yapma hamlesinden başak bir şey değildi. Çünkü IŞİD'e karşı yapılan bir harekat kapsamında uçulmuştu. ABD ve koalisyona göre SDG de bu koalisyonun kara gücüydü.
Ama iktidara Türk kamuoyuna karşı kullanması için bir konu verilmişti. Çünkü Türk uçakları ilki 23 Eylül, beşincisi 27 Eylül'de olacak şekilde uçuşlar gerçekleşti. 27 Eylül'den buyana savaş uçaklarının uçuşu yok.
Nitekim Erdoğan ABD dönüşünde yaptığı açıklamada uçakların uçuşunu öne çıkarmış ve isteklerimiz yerine gelecek iması yapmış, ortamı yumuşatmıştı.
İşte bu durum MGK açıklamasına yansıdı. MGK açıklamasında Suriye konusu sadece Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmesi konusuna indirgeniyor, güvenli bölge konusu sığınmacıların yerleştirilmesini içeren bir proje olarak tanımlanıyordu.
TBMM açılış konuşmasında Erdoğan Fırat doğusu için sert tonda konuştu bekleyecek tek günümüz yok dedi ama operasyondan teröristlerin nasıl temizleneceğinden bahsetmeden doğrudan bölgenin inşa projesini anlattı. Tek taraflı operasyon yapacak Türkiye'nin 24 milyar avroluk yeniden inşa projesi için donörler konferansı vs yoluyla dışarıdan kaynak bulması mümkün olmaz.
Günün sonunda ABD Türkiye ile ticaret hacmini 100 milyar dolara yükseltmeyi öneren sanal bir yol haritası üzerinden Graham'ın dediği gibi ABD Türkiye'yi kazandı, Suriye'de ABD gemisindeki yerini teyit etti.
Ama Türkiye kaybetti çünkü olmaz kabul edilemez dediği olaylar aynen sürüyor.
ABD Fırat doğusundaki pozisyonu değiştirmedi. PYD/YPG'ye askeri ve siyasi desteğini kesintisiz ve açıktan sürdürmeye devam ediyor. Fırat'ın doğusuna ne Türkiye ne Suriye'nin müdahale etmesine izin vermeyeceğini açıklayarak PYD/YPG için güvenli sığınak haline getirdi. Fırat'ın doğusunda özerk bir yapı kurulduğunu gösterdi.
SDG'nin sözde bayrağına bakılırsa Fırat'ın Suriye'yi nasıl ikiye böldüğü görülür. İşte o bayraktaki bölünme fiilen gerçekleşmektedir.
MGK bildirisi ve Erdoğan'ın TBMM konuşmasından çıkan sonuç şu: Fırat doğusunda güvenli bölge için bir operasyon büyük olasılıkla bir daha inmemek üzere rafa kalkmıştır. Güvenli bölge operasyonu güvenli bölge inşaat projesine dönüşmüştür.
Fırat doğusunda ortaya çıkan bu ABD-Türkiye mutabakatına Rusya'nın sessiz kalması beklenmemeli. Önümüzdeki günlerde İdlib'te Suriye ordusunun yeniden hareketlenmesi ve Türkiye özellikle göç bağlamında zorlu günlerin beklemesi sürpriz olmaz. Bunun yanında Türkiye'nin Rusya'nın tepkilerini azaltma bağlamında yeni askeri sistemler, ki bunun başında Su-35 uçakları geliyor, alması da söz konusu olabilir.