Gündüz gayah gayir, gece saz çalir

TRT'da yayımlanmakta olan "Yaylaların Avazı" adlı programda, Nurullah Akçayır "Bu hafta Muammer Özkavcı Ağabeyimizin de ölüm yıldönümü, onu da rahmetle anıyoruz" dedi...

Der demez, Erzurum anılarım yâdıma düştüler...

Muammer Özkavcı'yı tanırdım, saz sanatçısıydı Erzurum Radyosu'nda... Türk kültürü ile yoğrulmuş bir Türkmen Alevi çocuğuydu... Erzurum Lisesi'nde okumuştu kırklı yıllarda... O günlerin anılarını dinlemiştim kahkahalarla...

Memmed Emi'nin genç yaşta Erzurum Lisesi müdürü olduğu günlerdir.

Memmed Emi... 1943'te babamın coğrafya öğretmeniymiş, 1963'te de beni okuttu Erzurum Lisesi'nde. Emmiliği (Erzurum deyimiyle emiliği), babacanlığından, yaşlılığından, tontonluğundan gelirdi. Asıl adı Mehmet Müftügil. Şivede yarı İstanbul, yarı Erzurum bir adamdı... Çok bilgiliydi, piriydi coğrafyanın...

İşte o günlerde, Muammer Abi, lisede okumaktadır ama derslerle pek ilgisi yoktur, Erzurum Dağcılıkspor Kulübü'nde futbol oymakta, kayak kaymakta, bar oynamakta ve bağlama çalmaktadır. Annesine de bunların ders olduğunu söylemektedir.

Ve günlerden bir gün, anası örter ehramını başına, yola düşerler, varırlar Erzurum Lisesi'ne, anası durumunu öğrenecek Muammer Abi'nin. Kapıyı döver "Gel" denince sokar içeri anayı, kendisi de kapıyı dinlemeye başlar. İşte o konuşmalar:

-Hocam ben Möhemmer Özgavcı'nın anasıyam, bizim oğlanın durumi nasıl?

-Yavu bacım onun durumu durum değil, dersleri hep zayıf...

-Hocam uşağıma çok görme, gündüz gayah gayir gece saz çalir, ne zaman alsın ki kitabı eline?..

-Haa, sene ele mi diyir?

-Ey he, ya ne desin?

-İnanma inanma... Neyse hele bunlar bir yana, çok devamsız...

"Devamsız" Erzurum'da "patavatsız"a derler, işte bu olmaz, ana isyan eder:

-Sus terbiyesiz, benim uşağım, sözünü, söhbetini bülür, devamsız sen!

Der ve çıkar hırsla dışarı, çıkar ki Muammer Abi karnını tuta tuta gülüyor, ona da bir küfür atar ve çıkar gider:

-Ne gülirsen eşşegin oğli?..

Ya Fizikçi "Fizo Baba"nın sözlüde dedikleri?...Onu da anlatalım:

Fizikçiliğinden ve yaşlılığından dolayı "Fizo Baba" demişlerdir ona. Muammer Abi tahtada. Fizo, yerel şivesi ve özel üslubuyla soruyor:

-Oğul, burda bir bardak su durir, attım içine igirmi beş guruş, ne olur?

Suyun içinde 25 kuruş... Ne olur ki?.. Düşünüp duruyor, sıra arkadaşına yalvaran gözlerle bakıyor ki kopya versin. Meğer kırılma olayını soruyormuş Fizo Baba. "Olduğundan daha büyük görünür" diyecekmişsin. Arkadaşı Hasbi, başparmağı ile işaret parmağını demir para gibi yuvarlaklaştırıp, açıp kapıyor.

Tamam anladı gibi Muammer Abi:

-50 kuruş olur Hocam.

Sınıf gülüyor, tersleniyor Fizo Baba:

-Get de, baban darphane açsın oğlum, atın suyun içine igirmi beş guruşu, alın elliyi...

Hemşin Pastanesi'nin sahibi ve gönül adamı rahmetli Nail Abi ile ben, Muammer Abi ile onun takım arkadaşı Uçak Abi eş olurlardı, kahvede okşin oynardık, Nail Abi kâğıt çalardı, başka hileler yapardı, Muammer Abi:

-Ola heç utanirsan? Heç elin ayağın durmir... Bu gardaşımın talehsizliği de sennen eş olmasi, derdi.

Erzincanlı Hüseyin Baba'dan derlediği bir türkü vardı Özkavcı'nın, sözleri Erzurumlu Noksanî'ye ait, o türkünün bir dörtlüğü ile bitirelim, ışıklar içinde yatsın diyelim:

"İlahi kapına geldim/Kusurum elime aldım/Kabul eyle tövbe kıldım/Dem bu dem, saat bu saat."

Yazarın Diğer Yazıları