Gün Sazak
Cumhuriyetimizin kurucusu CHP çizgisinden sapınca iktidar yüzü göremez oldu. Bu gidişle de işleri çok zor. Yarım asrı, 50 koca yılı geride bırakan MHP'nin durumu da içler acısı. Necmettin Erbakan'ın inşa ettiği "Milli Görüş" MHP'den çok sonra siyasi arenaya girmesine rağmen gerek Erbakan ile gerekse o gömleği çıkaran çırakları ile 13 yıldır iktidarda. Geçmişlerine bakınca iz bırakacak olumlu bir tek icraatları, dönemine mühür vurmuş yol başçıları, kahramanları, önderleri yok. Oysa Türk Milliyetçilerinin bır çırpıda sayılacak onlarca ismi vardır. Cumhuriyet tarihine geçmiş, devlet adamı hüviyetine sahip lider kadroları, dün, bugün yarın ile köprü kuracak soylu aileleri var. Hem de tartışma konusu bile yapılamayacak insanları var. Sosyolojik sorgulamasını bir türlü gerçekleştiremeyen Türk Milliyetçilerinin en büyük meselesi bu kadroları bir arada tutabilecek iradeye sahip olamayışıdır. 1970'lerde yükselişe geçen MHP'nin 1985'te tek başına iktidar olabilme yolu 12 Eylül darbesiyle engellendi. Sağcı partilerin hakimiyetine rağmen MHP'yi yükselten en önemli konuların başında "Milliyetçi Cephe" hükümetleri vardır. Bugüne kadar sebep ve sonuçları araştırılmamıştı. Sevgili kardeşim Dr. Fuat Uçar "Türk Siyasi Hayatında Milliyetçi Cephe Hükümetleri"ni doktora tezi haline getirip Berikan Yayınları'nda kitap olarak bastırarak okuyucu ile buluşturup, bu alandaki boşluğu doldurdu. Her Türk aydınının kütüphanesinde kaynak eser olarak bulunmalıdır. Bugün Fuat Uçar'ın kitabından ziyade değerli hocam Himmet Kayhan'ın göz nurunu, yıllarca emek verdiği "Gün Sazak" kitabını ele alarak, Türk Milliyetçilerinin iktidar olma zorunluluğunu ifade etmek istiyorum. Gezetecilik mesleğine yeni başladığım dönemde Milliyetçi-ülkücü hareketin gerçek anlamda kutbu olan şehit Gün Sazak ile ilgili çok araştırma yaptım. Aylık, haftalık dergilerimizde Sazak'ı yazarken günümüze iz düşümlerini yansıtmaya gayret ettim. Tercüman ve Ortadoğu gazetelerinde yazı dizileri yayınladım. Gün Bey'i bizzat merhum Alparslan Türkeş'ten dinledim. Sazak Köyü'ne gittim, onunla çalışan kadrolarla irtibat kurup şehadetine kadar yaptıklarını öğrenmeye çalışırken derya içinde kaybolduğumu anladım. Türk milliyetçilerinin Sazak'ın romanlarını yazmayışına, filmini çekip sinema sanatına kazandırmayışına sitem ettim. Sonuna kadar hak etmelerine rağmen bir türlü iktidar olamayış sebepleri zaten sanata ve edebiyata uzak duruşları değil mi? En azında bu konuda çaba sarf edenlere mesafeli kalışları değil mi? Bu ayıp da yetmez mi?
"Uzayın derinliklerinde parlayan bir yıldız, ömrünü tamamlar, enerjisi tükenince çöker veya parlayarak kaybolur. Artık yıldız ölmüştür, yoktur ama sönmeden önce saldığı ışıklar bize ulaşmaya devam eder. Sanki hâlâ orada yerinde duruyormuş gibi görürüz. Aradaki uzaklık ne kadar ışık yılı ise, o kadar zaman boyunca bu sürecektir. Milyonlarca yıl önce sönmüş yıldızların ışıkları dünyamızı aydınlatmaya devam ediyor. Bazı insanlar da bu yıldızlara benzer, ölümlerinden sonra nesiller boyunca, sağ iken saçtıkları, gözle görülmeyen ve uçuk ışıklar, bizim zihin ruh dünyamıza akmaya devam eder. Gün Sazak onlardan biri..." diyerek başlayan Himmet Kayhan'ın "Gün Sazak; Bir şehidin Yolculuğu" adlı muhteşem eseri uykusuz gecelerde okuyup bitirdiğimde Gün Bey ile ilgili çok az şey bildiğimi anladım. Sazak ailesinin kökleri, Gün Bey'in çocukluk ve gençlik yılları, iş hayatındaki çileli günleri, siyasete girişi, bakanlık günlerinde tarihe geçen icraatları ve şehadetine kadarki süreyi 600 sayfalık kitaba ustaca yerleştiren Himmet Kayhan'ı kutluyorum. Bu eser "ülkücünün el kitabı" olmalıdır. Bu kitabı okumayan bir tek Türk Milliyetçisi kalmamalıdır. Türk Milliyetçileri, Gün Sazak'ı gerçek anlamda içselleştirebilirse tek başına iktidar olur. Gerisi lafugüzaftır.
İsteme adresi: yarkinyayıncılık@gmail.com tel 0532 749 88 36