Gün gelir hesap döner...

Türkiye'de siyasi konjonktür çok sık değişiyor... Siyasette, siyasi partilerde ideolojik uyumsuzluk ve bu nedenle kadrolarda değişme her zaman olmuştur. Ancak AKP'deki değişme çok hızlı ve sert oluyor. AKP'nin kuruluşundan 17-25 Aralık 2013 tarihine kadar birlikte mücadele vermiş ve fakat sonra darbe terörüne dönüşmüş bir Fetö örneği siyasette sık görülmüş bir olay değildir.

Hüseyin Çelik bir açıklama yapmış: "Sayın Arınç'ın, benim veya başka bir arkadaşımızın söyledikleri, yazdıkları bazı Ak Partili arkadaşların, bazı kapıkulu gazetecilerinin veya sosyal medya kullanıcısı sözüm ona troll ve troliçelerin hoşuna gitmeyebilir... Linç kampanyası insanlıkla ve İslamlıkla bağdaşmaz.'' Ayrıca Çelik, Sayın Erdoğan için güç zehirlenmesi tabirini de kullanmış. Bu açıklamayı eski bakan Sadullah Ergin de paylaşmış.

Ergenekon olayında günahsız birçok general, subay ve değerli insanlar sahte belge ve şahitlerle yargı tarafından terörist olarak suçlandı. Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakanlığı döneminde bu olayı ''Ben Ergenekon'un savcısıyım'' diyecek kadar destekledi ve bugün bu düzmece davaya bakan yargıç ve savcılar yargılanıyor.

Emre Kongar'ın köşe yazısından: "İkinci Cumhuriyetçiler", "Yetmez ama 'Evet'çiler", demokrasi adına "Ilımlı İslam"ı pazarlayanlar, AKP'ye bel bağlayanlar, Recep Tayyip Erdoğan'ın demokratlığına inananlar, şimdi dövünüyorlar:

"Başaramadık" diye hayıflanıyorlar...

"Aldatıldık" diye günah çıkarıyorlar..

"Türkiye kaybetti" diyorlar...

2004 ile 2016 Avrupa Parlamentosu'nun AKP iktidarına bakış açısı ve Türkiye ile ilgili kararları birbirine 180 derece terstir.

Şimdi Meclis'te, Anayasanın değiştirilmesi ile ilgili oy verenlerden, önce MHP'li Milletvekillerin, sonra da gizli oylamaya rağmen oyunu göstererek veren AKP'li milletvekillerinin, Türkiye'nin kısa tarihi geçmişini çok iyi analiz etmeleri gerekir.

Anayasa 175. maddesi , Anayasanın nasıl değiştirileceğini düzenliyor. ''Değiştirme teklifinin kabulü Meclis'in üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunun gizli oyuyla mümkündür.'' diyor.

İç tüzükte de TBMM'nin gizli oy ile yapılması zorunlu olan yasama işlemlerinin ilk sırasında ''Anayasa değişikliklerinde maddelerin ve tümünün kabul edilmesi'' var.

Basında yer alan haberlere göre, Meclis içinden çekilen bir görüntüde gizli oy kullanmayan Sağlık Bakanı Recep Akdağ; "Suç işliyorum, sana ne. Sana mı soracağım" demiş. Hürriyet'in manşetine göre, Ak Parti Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu da kabul oyunu açıklamak için Ret ve Çekimser pullarını gösteren görüntü veriyor.

Milletvekilleri Anayasanın 81. maddesine göre ant içiyorlar... ''... Hukukun Üstünlüğüne ,... Anayasaya sadakatten ayrılamayacağıma ,... namusum ve şerefim üzerine andiçerim'' diyorlar.

Anayasa gizli oy demesine rağmen, oyunu açıklayanlar, bu yemini unuttular mı?

Onlar unutur ve fakat kamu vicdanı unutmaz... Zira milletvekili milleti temsil ediyor ve eğer hukuka aykırı davranırsa, demokratik bir toplumda kamu vicdanı rahatsız olur. Kaldı ki, hiç kimsenin suç işleme hürriyeti yoktur. Dahası milletvekili, Anayasayı ve kanunları dinlemezse, diğer insanlara kötü örnek olur.

Adına rejim veya sistem deyin... Başkanlık rejimine tepkileri en sert şekilde sermaye veriyor. O kadar ki, Anayasa değişikliği tartışıldığı sürece, Türkiye istese de bundan sonra ekonominin içinde bulunduğu 'kaos'u çözemez. Tasarıyı geri çekmek yerine, münazaravari tartışmalarına girmeyi tercih ediyorlar.

Hepimizin tekrar hatırlamamızda yarar var... Keser döner sap döner... Gün gelir hesap döner.

Yazarın Diğer Yazıları