Gün doğmadan neler doğar (1)
Avrasya Anket''in, Ağustos ayı ikinci etap araştırma sonuçlarına göre, vatandaşların oy tercihlerini etkileyen faktörler sırasıyla şöyledir;
Ekonomi politikaları,
Mülteci-kaçak göç politikası,
Hukuk-demokrasi,
Parti liderleri,
Partilerin ideolojisi.
Seçmen tercihlerinde en dikkat çeken husus, halkın artık yaşamını, refahını ve huzurunu doğrudan doğruya etkileyen maddi sorunları daha önemli görmesidir. Halk, parti liderlerini de bu politikalardaki başarısına göre değerlendiriyor.
Mamafih aynı anket sonuçlarına göre Cumhurbaşkanı Erdoğan''ı;
* Ekonomi politikalarında halkın yüzde 65,1''i başarısız buluyor;
* Mülteci göç sorununda ise halkın yüzde 75,9''u yanlış buluyor.
Buna rağmen neden Erdoğan beş milyon Suriyeli ve sonrasında gelen Afganlar için bir çözüm geliştirmiyor?
Mülteci-kaçak sorunu, gerçek anlamda toplumda tedirginlik ve güven sorunu yarattı. İnsani değerleri öne sürerek, kendi insanımızın değerlerini yok saymanın anlaşılır ve izah edilir bir yanı yoktur. Gizli gündemin ne olduğunu ise kimse kestiremiyor. Dahası ülkenin Araplaştırılmasına MHP''nin hangi gerekçe ile katıldığını ben şahsen hiçbir şekilde anlamış değilim.
Daha da önemlisi anket sonuçlarına göre; artık maneviyat karın doyurmuyor. Seçmen tercihlerinde partilerin siyasi ideolojisi en sonda geliyor. Bu demektir ki AKP''nin anketlerden ortaya çıkan oy kaybını, din popülizmi ile geri alması mümkün değildir. Aynı paralelde son Adli Yıl''ın açılışının dualarla yapılması da toplumda ve mütedeyyin insanlar dahil, dinin dünya işlerine karıştırılması olarak tepki çekti.
İlk sırada yer alan iktisat politikalarına gelince; Seçim öncesi her parti bir program açıklıyor. Ama bu programlarda genel olarak slogan vaatler ağırlıklı oluyor. Oysa ki şimdi halkın işsizlik ve geçim derdi ön plandadır. Toplumun umuda ihtiyacı vardır. Muhalefet partileri de iktidarı tenkit etmeye değil, inandırıcı ve tutarlı alternatif çıkış yollarına ağırlık vermelidir.
AKP''yi iktidara getiren şartların başında da ekonomik nedenler, 2001 krizi vardı. Götürecek olan da şimdiki ekonomik şartlardır. Ekonomik konjonktür, 17/25 Aralık 2013 yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan sonra inişe geçti. Başkanlık sistemi ve 2018 kur şoku ile uzun dönemli krize dönüştü.
İktisat politikalarını; siyasi iktidarın niyeti, ekonomik yapı ve konjonktürle ilgili bilgi seviyesi ve iktidarda olan partilerin ideolojik anlayışı etkiler.
Siyasi iktidarın uygulamalarından anlaşılıyor ki, iktisat politikalarını;
* Sermaye ve finans kesimine uygun piyasa yapısı oluşturmak;
* Toplumu kamplaştırmak ve sonra da kendi yanında yer alanlara gelir ve servet aktarmak; üstüne kurmuştur.
Sıcak paranın, spekülatif sermayenin hiç kontrolsüz girebileceği bir kambiyo sistemi ve dalgalı kur sistemi benimsenmiştir. Soros vakıfları ve Soros lobileri etkili olmuştur. İktidar sıcak para serabına düşmüş ve arkasının bugünkü krize çıkacağını hesap edememiş veya etmek imkânı bulamamıştır. Bu nedenledir ki ekonomimiz dünyanın en kırılgan ekonomisi olmuştur.
Gelir ve servet transferine gelince; bu transferin araçları bellidir.
İhale yasasının fiilen rafa kaldırılması ile yapılan kamu ihaleleri, gökdelenlere, projelere belediyeleri atlayarak Ankara''dan verilen imar izinleri, özelleştirmeler, kamu-özel iş birliği anlaşmaları, kamu bankaları kredileri, bütçeden sosyal destek dışında yapılan ödemeler; AKP ve din odaklı vakıflara merkezî hükümet ve AKP''li belediyelerce verilen parasal ve maddi imkânlar.
Bu araçların tamamı, kaynakların etkin kullanılmasını önleyen ve iktisadi anlamda rasyonel olmayan ve tamamıyla siyasi iktidarın lehine imkan yaratmaya dönüktür.
Söz gelimi; Sabiha Gökçen Havaalanı''nı genişletmek varken, Atatürk Havaalanı''nı atıl hale getirerek İstanbul Havaalanı''nı yapmak ve uçakları oraya zorunlu yönlendirmenin hiçbir iktisadi mantığı yoktur.
Şimdi 17 milyon atıl iş gücü varken, üretim ve ihracat ithal girdiye bağımlı iken, bunların önünü açacak yatırımlar yapmak yerine Kanal İstanbul''u yapmak da iktisadi açıdan rasyonel değildir. Yaratılacak rantın nereye gideceği de eninde sonunda anlaşılacaktır.
Bu politikaların bugünkü çizgi dışında gideceği bir yol yoktu. Halk umut istiyor.
YARIN: Bundan sonra ne yapılabilir? Çıkış yolu nedir?