Gül’ün “gül”ü Ahmet Davutoğlu
Yıllarca hem camialarını hem de milleti kandırdılar. Aralarından su sızmıyor gibi yapıp, ikiz kardeş rollerine yattılar.
Çanak-çömlek patlatıldı.
İngiliz ve Amerikan meteorolojisinden gelen “Arabistan’dan gelen yüksek basınç dalgası Türkiye’yi de çok etkileyecek” uyarısını en iyi anlayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül oldu.
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden hasta yatağında Tayyip Erdoğan’ı ziyaret ederken aynı saatlerde AKP’nin fikir babalarından CFR’cı Morton Abramowitz, İstanbul’da “Türkiye’nin Dış Siyasetini Çözmek” konulu konferansta konuştu. Abramowitz, Orta Doğu’da iklimin değiştiğini, Arap Baharı sonrası devrimci ülkelerdeki yönetim değişikliklerinin, Türkiye’nin iç işlerini de etkileyeceğinin altını çizdi.
Hürriyet gazetesi yazarı Taha Akyol, ortaya “2014 Senaryosu”nu attı. Senaryonun özü, Erdoğan Köşke, Arınç kısa bir süreliğine emanetçi Başbakan, daha sonra Abdullah Gül Başbakan.
Bu senaryo yeni değil. Abdullah Gül, ilk Cumhurbaşkanı seçildiğinde Tayyip Erdoğan taraftarlarında büyük kırıklık olmuştu. O zamanlar, bütün AKP Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasına kesin gözüyle bakıyordu. “Tayyip” çiler grup toplantısında Erdoğan, Abdullah Gül’ün kolunu havaya kaldırınca abandone oldular. Gül’ün yakın çevresi bu hayal kırıklığını dağıtmak ve pansuman yapmak için aynı senaryoyu kulislere servis etmişti. Bayatlamış senaryonun tekrar gündeme getirilmesi çok ilgi
çekici!
Her şeyden önce şunun çok iyi bilinmesi gerekir. Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül’ün liderlik geleceğinde ne roller üstleneceği sadece AKP ve iç siyaset dengelerine bağlı değil. Liderlik paylaşımı, AKP kurulurken okyanus ötesinden dizayn edildi.
Bu çerçevede, Abdullah Gül’ün İngiltere trafiğinin sonuçlarını yaşayarak göreceğiz. “2014 senaryosu” tekrar ısıtılan mayın eşeği senaryosudur.
Benim bildiğim Abdullah Gül, “Ben Tayyip Erdoğan’a bir kez söz verdim ve Başbakanlık koltuğunu ona bıraktım. Başka verdiğim söz yok” demişti. Şike yasasının veto edilmesinin ardından iki lider arasındaki çatlak net ortada. Gül, veto gerekçesini açıklarken Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ı hedef almadığını ima etti. Hedefi apaçık görüldü.
Gazetecilikle kâhinliği birbirinden ayırmak lazım. Perde arkasında kalan somut verilerden yolumuza devam edelim.
AKP’nin kuruluşunda Tayyip Erdoğan siyasi yasaklıydı. Başbakan olamıyordu. Arınç’ın gönlünden Başbakanlık geçiyordu. Olamadı, kırıldı. Bülent Arınç, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de aynı beklentiye girdi. Teklif bekledi. Erdoğan yaptığı büyük zorlamanın ardından iç-dış dengelerinin kendisi lehine olmadığını görünce alternatifler aradı. Erdoğan, Gül’ün Köşk’e çıkmasını hiç mi hiç istemiyordu. Abdullah Gül de bunu gayet net biliyordu. Gül,“gerekli” organizasyonları yaptıktan sonra Erdoğan’la yaptığı özel görüşmede masaya yumruğunu vurdu ve işi koparttı. Arınç’ın kırıklığı tepe noktaya ulaştı.
Bülent Arınç öyle “emanetçi başbakan” olacak bir karakter ve siyasetçi değildir. Parti içinde çok önemli bir faktör. Saadet Partisi’ne gider ve oraya genel başkan olursa AKP’nin canını yakacağını bütün camia iyi bilir.
Abdullah Gül, 2014’den sonra
7 sene daha Çankaya Köşkü’nde (şu andaki resmi yeri orası, ileride başka bir adreste ikamet edebilir) oturmak istiyor. Bana sorarsanız, kendisinin ve bağlı olduğu topluluğun AKP’nin başına düşündüğü ilk isim Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu. Tayyip Erdoğan’ın ardından Davutoğlu’nun koltuğu çok rahat dolduracağına inanılıyor.
İsterseniz artık bunun adına “Köşk kavgası” değil de Başkanlık kavgası diyelim.
Hatırlar mısınız?
PKK-MİT görüşmelerinin sızdırıldığı gün Abdullah Gül duruma yurtdışından müdahale etmiş ve merhum Muhsin Yazıcıoğlu kazasıyla ilgili şok açıklamalar yapıp dikkatleri oraya çekmişti. Aynı günlerde basın Cumhurbaşkanı’na dayanarak daha da şok bilgilerin gündeme geleceğini yazıp çizmişti. Bu arada parantez içinde kısa bir not vereyim;
MİT Müsteşarı Hakan Fidan, kamuoyunda Tayyip Erdoğan’a yakın diye bilinir. Aslında Fidan Cumhurbaşkanı’na çok daha yakındır. Hakan Fidan TİKA’ya başkan olmadan önce Başbakanlıkta Abdullah Gül’ün konuşmalarını yazardı. Gül, Başbakanlığı döneminde Fidan’ı Ahmet Davutoğlu’nun yanına gayri resmi koyarak epey yetiştirdi.
Kaldığımız yerden devam edelim.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun rahmete kavuştuğunun hemen ardındaki sıcak günlerdeydi. O zaman BBP Genel Başkanı olan Yalçın Topçu bunun bir kaza olmadığını feryat eder gibi anlatmaya çalışıyordu. Başbakan ve Ulaştırma Bakanı ise ellerindeki verilere bakarak Topçu’yu bunun kaza olduğuna inandırmaya çalışıyordu. Topçu, kendisine ve partide kurduğu komisyona gelen belgeleri toplayarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e de gidiyordu. Özellikle Ulaştırma Bakanlığı’nda çektikleri sıkıntıları ve bazı şüpheleri anlattıktan sonra Gül’ün, “Bunları Başbakan’a anlattınız mı? Aman Tayyip Beye gidin sorun” diyerek üstü kapalı olarak Başbakan’ı sıkıştırın imasını bizzat Yalçın Topçu’nun ağzından dinledim.
BBP’nin yeni Genel Başkanı Mustafa Destici de önceki gün Çankaya’daydı. Destici,Yazıcıoğlu kazasıyla ilgili yeni “kritik bilgi” ve “şahit”i Abdullah Gül’e “arz etti”.
Raporunu tamamlayan Devlet Denetleme Kurulu’na BBP’nin elindeki tüm bilgi ve belgeler verilmişti Demek ki aradan onca zaman geçmesine rağmen çok önemli gelişmeler olmuş. Bakalım yeni “kritik” bilginin altından ne çıkacak!..
Ama benim gördüğüm Tayyip Erdoğan, Muhsin Yazıcıoğlu kazasının üstünden sıkı bir gol yiyecek.
Abdullah Gül Köşk’ü bırakır, tekrar Başbakanlığa geri döner mi?
Müsaade edin şu anda Londra’dan bir gazeteci arkadaşım telefonda, beni arıyor. Onunla görüşeyim. Tekrar size döneceğim.