Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Gülümseyen siyaset!

10. Cumhurbaşkanının görevini tamamlamasının ardından çıktığı veda ziyaretleri sırasında objektiflere yakalanan gülen bir Cumhurbaşkanı fotoğrafının altına şunlar yazılmış. “Sezer’in 7 yıllık cumhurbaşkanlığı döneminde görülmedik şekilde neşeli olması, sürekli gülümsemesi dikkat çekti”. Gülümsemenin bir haber değeri var mıdır? Gülümseme bir insani duygudur ve haber değeri de yoktur. Gülümseyen insanın Cumhurbaşkanı olmasının bir haber değeri var mıdır? Olmaması gerekir. Çünkü Sezer’den önceki Cumhurbaşkanı Demirel ve Özal’ın da oldukça fazla tebessüm eden ve gülümseyen görüntüleri vardı ve onlar bu yönleri itibarıyla haberlere konu olmuyordu. Neden Sezer’in gülümsemesi ya da neşeli görünmesi haber konusu oluyor? Çünkü Cumhurbaşkanlığı döneminde Sezer’in tebessüm ederken gösteren bir tane resim bile medyaya düşmemiştir de ondan. Ancak bizim konumuz eski Cumhurbaşkanının tebessüm meselesi değildir. Aynı tavrın siyasi liderler arasında da mevcut olan yönüdür. Türkiye siyasetinin bir yanında kızgın ve küskün liderler diğer yanında da tebessüm eden liderler vardır.
Gülümseyen fotoğraflar ya da siyasetlerin 22 Temmuz seçimlerinde seçmenlerin kitlesel yönelimindeki psikolojiyi belirli ölçüde de olsa etkilediğini görmek gerekir. Ancak hemen bu noktada seçim kazanmak için gülümseyen resim vermenin tek başına yeterli olmayacağını aynı zamanda tebessüm eden resmi tamamlayan bir de gülümseyen (iyimser) siyasetin gerekli olduğunu belirtmek gerekir.
Halk, kendisi gibi gülen ya da eğlenen liderleri daha çok kendisiyle özdeşleştirmektedir. Bürokratik, buyrukçu ve keskin hiyerarşik ilkelerle davranmaya alışmış olanların sıradan insanlar gibi davranması yalnızca ilgi çekmektedir. Tepeden bakıcı, aristokrat, emredici, aşırı ciddi ve mesafeli davranan liderlerin daha çok tedirginlik yarattığından halk, bu tür tavırlardan hoşlanmadığını tercihleriyle ortaya koymaktadır.
“Çatık kaş”ı “devlet denen zat”a indirgeyen seçkinci bir tavrı; insanlar artık kabul etmemektedir. Kırmızı ışıkta durmayan, sıradan vatandaşlar gibi alış/veriş yapmayan, camiye girmeyen, halkın arasına karışmayanların “Devletlü” olarak nitelendirildikleri dönem çok gerilerde kalmıştır. Demokrasiler sıradan insanları “lider” yapma imkânını (!) halkın eline vermiştir. Halk lider ya da yöneticisinin kendisine benzeyenini daha çok tercih etmektedir. Bu bağlamda devlet adamlığını asık bir surata, halk gibi davranmamaya, halk gibi yaşamamaya, halktan farklı bir görüntü vermeye indirgeyenler kendileri ile halkın arasına bilerek ya da bilmeyerek duvar örenlerdir. Vatandaş kendisini adam yerine koyan devlet adamını istemektedir. Halk, kucağına çocuk almayan, iftarını temsil ettiği insanlarla bozmayan, onlarla birlikte pazarlarda görünmeyen kişileri, kendisine yabancılaşmış olarak görmektedir.
Önümüzdeki Ramazan ayında hep birlikte izleyeceğiz: Bazı liderler teravih namazlarını halkla birlikte kılacak, iftarlarından bazılarını gecekondularda ve ramazan çadırlarında açacak, çocuklara oyuncak dağıtacak ve evlere ramazan için gıda paketleri göndereceklerdir. Bir kısım liderler de bunun istismar olduğunu söyleyecek ve oturdukları fildişi kulelerden olanı biteni hem izleyecek hem de eleştirmeye devam edeceklerdir. Hatta bazı liderler halkla birlikte camiye giren, iftara oturan, sahura kalkan liderleri laikliğe aykırı davranmakla da suçlayacaklardır.
İstismar görüntüsü verebilecek bu tür görüntülerin elbette eleştirilecek yanları olacaktır. Ancak işin bir de diğer yanı vardır.
Halkın ne çektiğini, nasıl yaşadığını ve ne tür sorunlarının olduğunu ancak onlarla temas etme imkânı veren bu tür olgular ortaya koyabilir. İnsanların çarşı ve pazardan neyi, nasıl aldığından haberdar olmak gerçekte halkın yaşantısından haberdar olmak demektir. Cuma günlerinde camiden çıkan ya da Pazar günlerinde çarşıda alış/veriş yapan bir lider görüntüsü, yalnızca o liderin dindar olduğunu değil aynı zamanda halkın içinde onun gibi yaşadığı mesajını da içermektedir.
Sorun halkla bütünleşmek, halk gibi olmak ya da halktan olmak sorunudur. Halk gibi yaşamak, görünmek, inanmak ve davranmakla ancak halkın takdirine mazhar olunabilir. Geçim sıkıntısı içinde kıvranan halkına bir tebessümü dahi çok görenlere halkın da oyunu çok görmesinden daha doğal bir şey olamaz!

Yazarın Diğer Yazıları