Gül ile 'Muhteşem'in büyük Kayseri muharebesi...

Bu seferki kavga öyle bir kavga ki; Göktürk-2 uydusunun fırlatılma törenindeki “protokol hatası” zurnanın son deliği olur.
“Muhteşem” çok ince bir strateji ile Abdullah Gül’ü can evinden
vurdu.
O, can evi neresi?
Kayseri..
Hemen aklınıza Kayseri Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki’nin CHP’ye karşı yürüttüğü sucuklu muhalefet kampanyası gelmesin. Bu işin öyle şaka kaldırır ve de magazinsel yana hiç yok..
Derinden giden kapışmanın ayrıntılarına geçmeden önce kısa bir hatırlatma yapalım’85
Mehmet Özhaseki’nin Abdullah Gül’e olan bağlılığını tekrarlamaya gerek yok. Enerji Bakanı Taner Yıldız’a bakalım. Yıldız, bakan ve hatta milletvekili olmadan önce de Gül ailesi için çok önemli bir isimdi. Ailenin gizli kasasıdır. Tüm ticari işlerini koordine eder. Yıldız, Abdullah Gül’ün kara kutularından biridir, Kayseri siyasetinin de çok önemli aktörlerindendir. Kayseri için Abdullah Gül ve ailesinin çok önem verdiği çok özel bir isim daha vardı.. Bir önceki Kayseri Valisi Mevlüt Bilici. Bu üçlü ayak ile Abdullah Gül’den habersiz Kayseri’de sinek bile vızıldamıyordu. Zaten, partiyi kurdukları ilk günde Abdullah Gül ile “Muhteşem” arasında yapılan özel mutabakata göre; “Muhteşem” veya adamları hiçbir şeklide Kayseri’ye karışmayacaktı, nüfuz etmeyecekti.
Bu mutabakat maddesine uzun bir süreye kadar uyuldu. Ta ki; 1 Ağustos 2012 tarihine kadar. Abdullah Gül’ün Kayseri’deki en önemli ismi Mevlüt Bilici’yi, “Muhteşem” Abdullah Gül’e danışmadan merkeze aldı. Bilici’nin yerine kendine çok yakın bir isim olan Şerif Yılmaz’ı atadı. “Muhteşem” diretince Abdullah Gül’e kararnameyi imzalamaktan başka çare bırakmadı.
Sonra ne oldu?..
AKP kulislerinde konuşulanlardan aktaralım;
“Yeni Kayseri Valisi Şerif Yılmaz, Abdullah Gül ve ailesinin para kaynaklarını kesti. Her türlü işlerini engelliyor, zorluk çıkarıyor. Vali doğrudan Tayyip Erdoğan’a bilgi veriyor. Özellikle spor kulübü üzerinden büyük para döndürüldüğü iddiaları var.”
AKP ve Meclis kulislerinde konuşulan bazı akçalı Kayseri iddialarının peşine muhalefet milletvekilleri de düştü.
“Muhteşem”in kendisine karşı yaptığı bu altını oyma harekatına Abdullah Gül nasıl cevap verdi?
Kısa bir süre önce Mevlüt Bilici’yi, Danıştay üyeliğine atadı.
Olup bitenlerin daha net anlaşılabilmesi için bir hatırlatma daha yapalım;
Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu kim?..
“Muhteşem”in çok yakın dostu. Karakullukçu, “Muhteşem”in İstanbul Belediye Başkanlığı dönemindeki eylemleri nedeniyle, dönemin Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun Mülkiye Başmüfettişi Candan Eren’in 3 Eylül 2001’de hazırladığı rapora dayanarak, “suç örgütü liderliği yaptığı” iddiasıyla yargılanması için Danıştay’a yaptığı başvurunun reddi kararında da geçmişti. Eren’in raporu doğrultusunda Erdoğan hakkında soruşturma açılmasına karar verilmiş, Erdoğan ise Danıştay 2. Daire’ye başvurarak karara itiraz etmişti. Aralarında Karakullukçu’nun da olduğu heyet, suçun unsurlarının oluşmadığına karar vermişti.
Mevlüt Bilici’nin adı daha şimdiden kulislerde “geleceğin Danıştay Başkanı” olarak konuşuluyor. Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın adı ise ilk kabine revizyonunda “gidiciler” arasında.
“Yargı üzerindeki sıkı markaj” kalkabilirse çok yakında “Kayseri” üzerinden büyük kavganın yeni bir perdesine de şahit olabiliriz.


Altı kaval üstü Şişhane
Meclis Uzlaşma Komisyonunda tıkanan yeni anayasa çalışmaları hakkında son bilgileri verelim;
AKP lütfetti(!) komisyona iki ay daha süre tanındı. İşin bu tarafı da hikaye. AKP’de, Uzlaşma Komisyonunun devre dışı kalmasının ardından yürütülecek çalışmalar ile ilgili alternatifli planlar hazır. Bunlardan biri de; “seçmeli parti” projesi. AKP’nin akil adamlarının hazırladığı plana göre; yeni anayasa çalışmaları parçalara bölünecek. Hangi parçada hangi parti ile işbirliği yapılıyorsa ona göre yola koyulacak. MHP’nin desteklediği parçalar MHP ile, CHP’nin desteklediği parçalar CHP ile, BDP’nin desteklediği parçalar da BDP ile geçirilecek. Buna referandum olasılığı da dahil.
Pek mantığa uygun görünmüyor ama “olmaz olmaz” demeyin. Siyaset bu!..
Size son bir AKP çarpıklığından örnek vereyim de (inanmayanlar tbmm.gov.tr’ye baksın) kararınızı öyle verin.
ANAYASA-MADDE 77- (Değişik: 21/10/2007-5678/1 md.) Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçimleri dört yılda bir yapılır.
MECLİS İÇTÜZÜĞÜ-MADDE 10- Başkanlık için bir yasama döneminde iki seçim yapılır. İlk seçilenin görev süresi iki, ikinci devre için seçilenin görev süresi üç yıldır.
Yani; Anayasa’da milletvekillerinin görev süresini düzenleyen maddeye bakarsanız süre dört yıl. Meclis iç tüzüğünde başkanlık seçimi ve süresini düzenleyen maddeye bakarsanız milletvekillerinin görev süresi 5 yıl.
“Hukuk ne hale geldi mi?” dediniz.
O zaman cami avlusuna bırakılan çocukları hatırlayın!...

Yazarın Diğer Yazıları