Gül, Erdoğan, Şener ve o koltuk!..
İngiltere üzerinden yürüyen bir kayıkçı kavgası gündemi bir hayli meşgul ediyor;
Kim kimi Başbakan, kim kimi Bakan yapmış...
AKP Genel Başkanı R. Erdoğan, önce, İngiliz kamu yayın kuruluşu BBC'deki Hard Talk programına konuştu. Nereden akıllarına geldiyse AKP kurucularından Abdüllatif Şener'i sordular Erdoğan'a!.. O da cevabı yapıştırdı;
"Bana öyle bir referans gösterin ki gösterdiğiniz bu referansı biz adam yerine koyalım. Bu referansın siyasette kıymeti harbiyesi yok. Partimizden ayrıldıktan sonra parti kurdu sıfırlandı, başkalarına yanaştı sıfırlandı. Yatıyor kalkıyor, şu anda Türkiye'nin 11.5 yıl Başbakanlığını yapmış, 4 yıl Cumhurbaşkanlığını yapmış Tayyip Erdoğan'a ileri geri konuşmak suretiyle oradan rant elde etmeye çalışıyor."
Abdüllatif Şener altta kalır mı?.. Şener, Halk TV'de katıldığı programda "Ben onu milletvekili yaptım, başbakan yaptım, bunu da itiraf ediyorum" dedi.
Şener, Erdoğan için şunları söylemekten de hiç çekinmedi;
"O bana siyasi hayatım boyunca hiçbir unvan kazandırmamıştır. O daha milletvekili olmadan önce ben 11 yıllık milletvekiliydim. Bakanlık, Başbakan Yardımcılığı yaptım, o ondan sonra gelip milletvekili oldu. Onun AK Parti Genel Başkanı oluşunda da, milletvekili ve başbakan oluşunda da benim desteğim vardır. Benim desteğimle bugünkü yerine gelmiştir. Bunu da bir itiraf olarak söyleyeyim. Benimle ilgili şeyler söylerken biraz minnet duygusu içerisinde olması lazım. Onun bana verdiği hiçbir şey olmamıştır ama benim ona verdiğim şeyler olmuştur."
AKP'de "kardeşim" edebiyatının nasıl bir masal olduğunun bir örneği daha somutlaştı. Geçmişteki defterler, ortaya saçılırsa bu kavgada söylenenlerin bile olup bitenlerin yanında çerez kaldığı görülür. 25 Haziran'da iktidarın elden gittiği ortaya çıkarsa inanın bana küçük dilinizi yutacak itirafları duymanız hiç şaşırtıcı olmayacaktır. İşte, o gün tut tutabilirsen, Bülent Arınç'ı, Beşir Atalay'ı, Hüseyin Çelik'i, Sadullah Ergin'i, Faruk Çelik'i, Yalçın Akdoğan'ı, Ahmet Davutoğlu'nu, Süleyman Soylu'yu, Melih Gökçek'i... Ve nicelerini...
"Boş konuşuyorsun. Dava arkadaşları arasında siyasi ayrılıklar olabilir. Yolda yürürken böyle kavgaların olması siyasetin cilvesidir" demeyin. Çok ısrar ederseniz o zaman bir anımı sizlere aktarayım;
2002/3 Kasım seçimlerinin yapılmasına sayılı günler kalmış, AKP'nin Balgat'ta ilk genel merkezinde o zaman Genel Başkan Yardımcısı olan Abdullah Gül ile baş başa oturup sohbet ediyoruz. Sekreter hanım, telefonda Erdoğan'ı Abdullah Gül'e bağladı. Kısa bir konuşmanın ardından, Abdullah Gül, "Ahmet bir yere ayrılma Tayyip Bey makama gelmiş. Beni çağırdı bir görüşüp geleyim. Sonra devam ederiz" dedi. O günler, Erdoğan siyasi yasaklı olduğu için AKP seçimi kazanırsa Başbakan kim olurun en çok merak edildiği ve üzerinde birçok tahminin yapıldığı günlerdi. Erdoğan ile Gül arasında yapılan anlaşma neticesinde, Abdullah Gül'ün Başbakanlık koltuğuna oturacağını bilen ender kimselerden biriydim. Sır gibi saklanıyordu. Abdullah Gül, kendinden o kadar emindi ki, siyah bond çantasından çıkardığı kalın bir seçim anket dosyasından AKP'nin ne kadar oy alacağını gösterip bana, "göreceksin bak bu rakam virgülüne kadar" tutacak demişti. O zamanki saf aklımla buna tebessüm etmiştim!.. Abdullah Gül de bana "sen her zamanki gibi abine güven" diye karşılık vermişti...
Hafızam beni yanıltmıyorsa, yaklaşık yarım saat süren bir görüşmeden sonra Abdullah Gül odasına geldi. Yüzü sapsarı kesilmişti. Adeta bir şok geçirmişti. Birbirlerini pek sevmediklerini iyi bildiğimden ne olduğunu sordum. Kavga ettiklerini sanmıştım. "Yok hayır kavga etmedik" dedikten sonra ekledi; "şu Abdüllatif Şener'in yaptığına bir bak..." O zaman Abdullah Gül'ün bana anlattıklarından özetle naklediyorum;
Erdoğan, Abdullah Gül'e, Abdüllatif Şener'in kendisine gelerek, "Biliyorum Abdullah Gül'ü Başbakan yapacaksınız. Eğer fikrinizi değiştirirseniz veya başka bir şey olursa Başbakanlığa ben talibim ve sıramı da kimseye bırakmam. Bu görüşme de aramızda kalsın" demiş. Olup biteni aktarırken Gül'ün sinir katsayısı yükseldi, ben de "ne var bunda" diye tuz biber olunca, "Abdüllatif, Başbakanlığı istiyor. Onu değil beni Başbakan yap diyor" diye hayıflandı. Burada bırakalım...
Seçim yapıldı... AKP iktidar, anlaşma üzerine Abdullah Gül, Başbakan oldu. Gül ile Şener'in arası hiç iyi olmadı. Abdüllatif Şener'in Erdoğan ile ayrıştığı ve kavga ettiği alanlarda ve kellesinin koparılması noktasında Abdullah Gül hiç topa girmedi. Abdüllatif Şener ne Erdoğan'ı ne Gül'ü ne de Ali Babacan'ı severdi. Ve sonrası...
Bu kısa notu ne diye mi aktardım?.. Cumhurbaşkanı adaylarının olası 2'nci turda açıklamayı düşündükleri yardımcılarını çok merak ediyorum da ondan. Bir yerlerde gizli kapaklı devam eden ve kulağıma gelen ince bir çekişme var da ondan!.. Siz en iyisi mi bir kenara not ediverin. İleride lazım olabilir!.. Daha önce de yazmıştım, Abdullah Gül adaylıktan çekildi ama sahadan çekilmedi.
Yazıyı bütünleyici mahiyette not; İngiltere'de, Kraliçe 2. Elizabeth'in Erdoğan'ı kabul ettiği ve 40 dakika görüştüğü Buckingham Sarayı'ndaki salon, büyük devlet başkanlarının kabul edildiği büyük salonlarından biri değil. İngiliz diplomasisinde fotoğraflar ve simgelere büyük anlamlar yüklenir. Durumdan olağanüstü mana çıkarmak isteyenlere itina ile duyurulur!..